Deprem Odağında İnsanı Anlamak
Hacı Arif Bey Konağı’nda cuma akşamları gerçekleşen Divan Sohbetlerinin, 17 Mart 2023 tarihindeki post sahibi Marmara Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümran Ay Say;konuğu ise İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alperen Kılıç oldu. Sohbetimiz,ülkemizde yaşanan deprem felaketinin insan psikolojine etkisi üzerine başladı.
Psikolojik Sorunların Temeli
İnsanın biyopsikososyal bir varlık olduğunun altını çizen Kılıç, yaşadığımız bütün olaylar ve deneyimlerinyani psikolojide girdi dediğimiz şeylerin bizim psikolojik yönümüzün gelişmesine ya da bazı noktalarda sekteye uğramasına neden olacağını belirtti. Burada iki temel neden bulunduğunu söyleyerek bunlardan birinin genetik yük, diğerinin ise zayıf bir sosyal yaşam olduğunuvurguladı. Genetik yüke veya zayıf bir sosyal yaşama sahip bireylerin psikolojik rahatsızlıklara daha yatkın olduğunu söyledi. Sosyal hayatı gelişmiş ve aile yapısı sağlıklı bireylerde travma gelişmesinin daha az olduğuna dikkat çekti.
Travma Bozukluğunu Birebir Yaşamak
Dr. Kılıç, depremin bizim için önemli bir girdi olduğunu ve sonrasında travma, depresyon,kaygı bozukluklarıgörülebileceğini devurguladı. Travma bozukluğu üzerinde dururken bunu tetikleyenlerin; ölümle burun buruna gelme, ağır bir yaralanma, bizzat bu olayları yaşama ya da şahit olma, cinsel bir saldırıya uğrama gibi şeyler olduğunu söyledi. Bu travmaların insanlarda donukluk, ani olarak gelen travmaya bağlı anılar, ani duygu değişiklikleri gibi sosyal hayatta bıraktığı izlere değindi. Kaçınma davranışının da çok görülen bir durum olduğunu, bu davranışın ileri düzeyde olması durumunda kişiyi olayı yaşadığı kişilerden ve yerden kaçmak gibibir davranışa yönelttiğini söyledi.Çok ileri düzeyde ise kişinin kendini sosyal hayattan izole ederek suçluluk psikolojisine girebileceğini belirtti. Bunun üstesinden gelmek için ise bir psikolojikyardıma ihtiyaç olduğunu ve ilk 1 ay doktor kontrolünde ilaç kullanılabileceğini söyledi.
“Belirsizliği bilerek yaşıyoruz”
Dr. Alperen Kılıç sözlerinin devamında insan psikolojisindeki belirsizlik algısının kaygıyı tetiklediğine değindi. Belirsizliği azaltmanın yollarından birinin rutini kuvvetlendirmek olduğunu dile getirdi. Rutin hayatlarımıza ne kadar çabuk dönersek belirsizlikle ve onun getirdiği endişelerle o kadar kolay başa çıkabileceğimizi vurguladı. Aynı zamanda travmanın kolektif olması yani bütün toplumu etkilemesinin bir taraftan travmanın birlikte daha kolay atlatılabilmesi için bir fırsat olduğunu belirtti.Toplum olarak deneyimlemenin ruminasyon diye ifade edilen olumsuz olayı zihinde sürekli tekrarlamanın da önüne geçtiğini belirtti.
İnsan düşüncesinde çok hızlı değişimler olmadığını ve düşüncelerimize müdahalemizin sınırlı olduğunu vurgulayan Kılıç, bunu bir örnekle de açıkladı: “Pembe fili düşünme dediğimizde, aslında hepimiz pembe fili düşünürüz”.
“Kaygıyı tecrübe etmeliyiz”
Kaygılı bir ruh halinin insanı biraz da dikkatli davranmaya ittiğini ve canlı tutmayısağladığını dile getiren Kılıç, kaygılı bir ruh halinin aslında tecrübe edilmesi gerektiğini vurguladı. Kaygının aslında düşündüğümüz bir konunun gerçekleşmesinden ziyade, düşünme miktarıyla orantılı olduğunun altına çizdi. Düşüncelerimizdeki ruminasyon denilen geviş getirme olayının kaygıyı artırdığını ve psikiyatrinin bu olayı incelediğini vurgulayarak meta bilişin yani düşünceyi izlemenin ve bu düşüncenin sana etkisini fark etmenin önemini dile getirdi. Kabullenmenin ve kaygıyı tecrübe ederek yaşamanın insanın ruhsal sağlıklılığını artırabileceğine değindi.
Geçmişin pişmanlıkları, geleceğin kaygılarıyla yaşarkenana odaklanmayı kaybettiğimizi ve anı yaşamanın, zaman algısını da genişlettiğini vurguladı. Aşırı endişenin bizi pasifize ettiğini söyledi.
“Değerler alanı oluşturmak çok kıymetli”
Konuşmanın sonunda Dr. Kılıç, birey olabilmenin ve değerler alanını kurmanın önemli bir psikolojik hamle olduğunu vurguladı. Hayattaki eylemlerimizin ve amaçlarımızın sonunda bir değer yoksa yolu kaybettiğimizin altını çizdi. Ev, araba almak gibi bizi temsil etmeyen amaçlar edinmenin ve bu amaçlara ulaştıkça hedef değiştirmenin insan psikolojisi açısından çok sağlıklı bir süreç olmadığını belirten Kılıç, değerler doğrultusunda amaçlardan çok sürecin içerisinde yani anın içinde olmanın önemini değindi.
Bir eylem içerisindeyken “Peki ben bunu niye yapıyorum?” sorusunun karşılığında bunun arkasında bir değeri yakaladığımız an yaptığımız şeyin bir manasının olduğunu,sonucu elde edemesek bile o değere hizmet etmiş olmanın tatmin edeceğini söyledi.Çünkü sürekli ve asıl kıymetli olanın bu olduğunu vurguladı. Divan Sohbeti, dinleyicilerimizin sorularıyla devam etti, son olarak gelenek haline gelmiş toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.