Medeniyetlerin Başkenti İstanbul”
Hayatımıza değer katmak kendi irademizle mümkün değil midir? Pek tabii mümkündür. Fakat bunu sağlayabilmek için sahip olduğumuz değerlerin kıymetini bilmemiz gerekmez mi? Hayat bize verilen bir fırsat… İşte biz de, bize verilen bu fırsatta değerlerimizi anlayabilmek ve anlatabilmek için ‘Medeniyet ve Estetik’ adlı konferansta kıymetli hocamız Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim görevlisi Hayri Fehmi Yılmaz ile bir araya geldik.
Birçok medeniyet tarih sahnesinde rol almıştır. Her biri gelip geçerken kendinden izler bırakmıştır var oldukları şehre. Kimi medeniyetler hoş, tatlı anılar bırakırken; kimisi de hiddetli, acı hatıralarla ayrılırlar şehirden. Kimisi ise hatırlanmamacasına sessizce terk eder şehri. Şehir ise susar, kucak açar hepsine bir anne gibi…
Medeniyetler beşiği, başkentler başkentidir İstanbul. Binlerce yıl ev sahipliği yapmıştır birçok medeniyete. Sevinçleri, hüzünleri, bayramları, savaşları, yıkımları, yeniden ayağa kalkmaları kısacası tüm yaşananları barındırmıştır yüreğinde. Tanık olmuştur tüm gerçeklere. İlim, kültür, sanat merkezi hem de Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in müjdesidir İstanbul…
Bu eşsiz şehrin güzellikleri saymakla bitmez. ‘Bu kenti anlatmak büyük bir kahramanlık gerektirir.’ diyerek ve biraz da bu durumdan telaşlanarak başladı hocamız sözlerine. Kentin olağanüstü, çok eski ve dünya tarihinde önemli bir yer tuttuğunu, her döneminin çevresi için çok ilginç olduğunu ifade edip diğer sanat tarihi hocalarının da yaptığı gibi kronolojik sırayı takip ederek en eski, en önemli yerleşim yeri olan Küçükçekmece yakınlarındaki muhteşem Yarımburgaz mağarasını anlatarak devam etti İstanbul turumuza:
“600.000 yıl önce insan toplulukları bu mağarada yaşamaya başladılar. Henüz eski taş çağındayız. İnsanlar avcı ve toplayıcı olarak geçiniyorlardı. Bu mağarayı da yazın küçük bir insan topluluğunun, kış aylarında hayvan topluluğunun kullandığını biliyoruz. Bu iki katlı bir mağara ve bu mağaranın içerisinde olağanüstü bir toprak yığını var. Bu toprak yığını bize kentin hem hayvanlar hem de bitkiler dünyası hakkında bilgiler vermekte. Bizans devrinde de insanlar yaşamaya devam etmişler. Helenistik çağda mezarlık olmuş. Daha sonra da terk edilmiş. Bugün tamamen kaderine terk edilmiş bir mağaradır Yarımburgaz…”
Yarımburgaz mağarasının ardından, günümüzde inşaatı devam eden Yenikapı Marmaray hattının kazıları sonucu; taş çağının ahşap aletleri, 8.000 yıllık ayak izleri, ok uçları, süs eşyaları gibi kent tarihi ile ilgili müthiş verilerin elde edildiğine değinerek, Bizans hikâyeleri ve şiirleriyle yolculuğumuza neşe kattı çok kıymetli hocamız.
4.yüzyıla kadar güçlü olan antik kentin, Roma İmparator’u Konstantinos’un şehre ilgi göstermesiyle önem kazandığını görüyoruz. Hıristiyanlığı serbest bırakan Konstantinos ile birlikte kent değişiyor. Ama ne yazık ki ondan geriye kalan tek hatıranın Çemberlitaş eski adıyla Konstantinos Sütunu olduğu gerçeğini hafızalarımıza yerleştirmiş oluyoruz. Bizim bildiğimizin aksine, Osmanlıların 14.yüzyılda İstanbul’a geldiği çarpıcı gerçekliğiyle beraber erken Osmanlı fetihlerinden söz ederek; Battal Gazi, Danişment Gazi gibi önemli devlet adamlarının hayatlarını okumamızı tavsiye etti hocamız. Zaman ilerledikçe Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in kendisini fetheden komutan ve askerleri övdüğü aziz İstanbul’un Fatih’ine değinerek sunumu bitirdi.
Şarkısıyla, şiiriyle, romanıyla, hikâyesiyle en çok hayranlık duyulan, milyonlarca aşığı olan şehir İSTANBUL… Biz içinde yaşadığımız için pek fark edemiyoruz bu eşsiz kenti. Bir gün koşuşturmalarımıza ‘Dur!’ diyerek İstanbul’a asıl değerini vermeliyiz. Belki de bir ara sokağına girmeli ve onu yeniden keşfetmeliyiz…
Hazırlayan
İrem İLHAN
(Giriş 2)