Estetik Üzerine”
Vakfımızın “Medeniyet, Sanat ve Estetik Üzerine Konuşmalar” etkinliği kapsamında konuşmacımız, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Koç oldu. Konferansın öncesinde gerçekleşen “Samiha Ayverdi” konulu ahde vefa sunumunu giriş-2 öğrencilerinden Selin Demirbaş sundu. Ahde vefa sunumunun ardından takdimi yapmak üzere kürsüyü vakıf meclis üyemiz ve Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Necmettin Özmen devraldı. Öncelikle ahde vefa sunumu hakkında konuşarak başlayan Özmen, Semiha diye telaffuz edilen ismin doğrusunun Samiha olması gerekliliğinden bahsetti. Konferansımızın konuğu olan Prof. Dr. Turan Koç’u tanıtarak başlayan Özmen, Koç’un şairliğinden ve sanat ve estetik üzerine yaptığı çalışmalarından bahsederek Koç’u kürsüye davet etti.
Bismillah diyerek başlayan Koç, katılımcıları bahçeler, yaylalar dolusu çiçeklerle selamladı. Estetik Üzerine konuşmanın çok boyutlu çok renkli bir konu olduğunu dile getiren Koç, konunun önemini medeniyet ve kültür çerçevesinde dile getirdi. Dilin iki boyutu vardır: mana yükü ve duygu yükü. Mana yükünü aktarabildiğimizi belirten Koç, duygu yükünü aktaramayacağımıza vurgu yaptı. Koç sözlerine şu şekilde devam etti:
“İslam Nedir Diye Sorduğumuzda Süleymaniye Gösterilebilir”
“Osmanlı medreselerinde, estetik diye bir ders okutulmuyordu. Sanat tarihi dersi de yoktu. Ama çok estetik şekilde yaşadıklarına ilişkin estetik yoğunluğu fazla olan bir hayat yaşadıklarına ilişkin ortaya koydukları eserlerde önemli ipuçları elde ediyoruz. Hemen önümüzde Süleymaniye Camii var. İslam ne“dir dediğimiz zaman Süleymaniye Camiini göstersek işte İslam desek doğrudur. İslam’ın estetik üzerine tezahürlerinden en iyi örneklerinden birisi herhalde Süleymaniye Camii’dir.(…) Bir ideanın somutlaşması ise eğer sanat eseri, Süleymaniye Camii gözümüzün önünde. Selimiye’yi de katalım bunun yanında ayrı düşmesin. Sultanahmet Camii, Yeni Camii, Sultanahmet çeşmesi, çeşmeler hepsi için söz konusu. Onlar bir fikrin bir dünya görüşünün, ideanın, tefekkürün somutlaşmış, ete kemiğe bürünmüş halidir.”
Ardından “estetik kavrayış, estetik algı nedir?” Sorularınana vurgu yapan Koç, estetikte önemli olan şeyin birlik-vahdet olması gerektiğini vurguladı.
“Kur’an Bizim Estetik Algımızda Birinci Rolü Oynamıştır”
“Kur’an’a baktığımız zaman her anlamıyla mucize, Allah’ın bize bir lütfü olduğuna inanıyoruz. Felsefi anlamda sentetik ifadelerle analitik ifadelerin birbiri içerisinde kullanıldığı böyle bir kitabın başka bir örneği yok. Dili kullanırken de bir bütünlük sergiliyor Kur’an-ı Kerim. Bu üslubu, arkasından Peygamberimizin hayatı ve üslubu -çünkü o aynı zamanda yaşayan bir Kur’andı- bizim estetik algımızda, idrakimizde, kavrayışımızda birinci rolü oynamıştır. Önce fikir-idea orada olgunlaşıyor onu yaşıyoruz. Bu kavrayışımızı çizgi, ses, renk düzeyinde, ritmik hareketlerimizde, mekân düzenlemesi düzeyinde eğer somutlaştırır elle tutulur gözle görülür hale getirirsek o zaman da sanat eseri ortaya çıkar.”
“İspanya’daki Cami ile Cava Adaları’ndaki Cami Birbirine Benziyor”
Müslüman coğrafyasındaki estetiksel benzerliklere dikkat çeken Koç bu benzerlikleri şu şekilde dile getirdi:
“İslam Dünyası’na baktığımız zaman İspanya’dan Cava Adaları’na kadar, Türkistan’ın içlerinden büyük Sahra’nın ortalarına kadar İslam’ın her dönemde zaman mekân kavşağı yani tarihsel olarak dikey, coğrafi olarak yatay şekilde bir çiçeklenişe, kendisini ortaya koyuşa hepsine baktığımız zaman İspanya’daki cami ile Cava Adaları’ndaki cami birbirine benziyor. İnsanların bu estetik idraklerini yönlendiren böyle bir kıvama getiren nedir diye sorduğumuz zaman İslam sanatının estetik duyarlılığının demek ki asıl tetikleyicisi, yaratıcısı, geliştiricisi olarak Kur’an-ı ve Peygamberin hayatını görüyoruz.”
Farklı dillerin kullanılışı üzerine Mevlana’dan Yunus Emre’ye, İbn-i Arabi’den İbn-i Farisi’ye çeşitli örnekler veren Koç çevirisini kendisinin yaptığı Mevlana’ya ait gazeli dile getirdi.
“Kalksam bir işe koyulsam önder O
Tutsam gönlümü yoklasam dilber O
Barış istesem hemen ara bulucu olur
Kalkıp savaşa girsem hançer O”
Dizeleriyle başlayan gazelle birlikte soru cevap kısmına geçildi ve program son buldu. İslam nedir dediğimiz zaman Süleymaniye Camiini göstersek işte İslam desek doğrudur. İslam’ın estetik üzerine tezahürlerinden en iyi örneklerinden birisi herhalde Süleymaniye Camii’dir.(…) Bir ideanın somutlaşması ise eğer sanat eseri, Süleymaniye Camii gözümüzün önünde dir dediğimiz zaman Süleymaniye Camiini göstersek işte İslam desek doğrudur. İslam’ın estetik üzerine tezahürlerinden en iyi örneklerinden birisi herhalde Süleymaniye Camii’dir.(…) Bir ideanın somutlaşması ise eğer sanat eseri, Süleymaniye Camii gözümüzün önünde. Selimiye’yi de katalım bunun yanında ayrı düşmesin. Sultanahmet Camii, Yeni Camii, Sultanahmet çeşmesi, çeşmeler hepsi için söz konusu. Onlar bir fikrin bir dünya görüşünün, ideanın, tefekkürün somutlaşmış, ete kemiğe bürünmüş halidir.” Ardından “estetik kavrayış, estetik algı nedir?” Sorularınana vurgu yapan Koç, estetikte önemli olan şeyin birlik-vahdet olması gerektiğini vurguladı.
“Kur’an Bizim Estetik Algımızda Birinci Rolü Oynamıştır”
“Kur’an’a baktığımız zaman her anlamıyla mucize, Allah’ın bize bir lütfü olduğuna inanıyoruz. Felsefi anlamda sentetik ifadelerle analitik ifadelerin birbiri içerisinde kullanıldığı böyle bir kitabın başka bir örneği yok. Dili kullanırken de bir bütünlük sergiliyor Kur’an-ı Kerim. Bu üslubu, arkasından Peygamberimizin hayatı ve üslubu -çünkü o aynı zamanda yaşayan bir Kur’andı- bizim estetik algımızda, idrakimizde, kavrayışımızda birinci rolü oynamıştır. Önce fikir-idea orada olgunlaşıyor onu yaşıyoruz. Bu kavrayışımızı çizgi, ses, renk düzeyinde, ritmik hareketlerimizde, mekân düzenlemesi düzeyinde eğer somutlaştırır elle tutulur gözle görülür hale getirirsek o zaman da sanat eseri ortaya çıkar.”
“İspanya’daki Cami ile Cava Adaları’ndaki Cami Birbirine Benziyor”
Müslüman coğrafyasındaki estetiksel benzerliklere dikkat çeken Koç bu benzerlikleri şu şekilde dile getirdi:
“İslam Dünyası’na baktığımız zaman İspanya’dan Cava Adaları’na kadar, Türkistan’ın içlerinden büyük Sahra’nın ortalarına kadar İslam’ın her dönemde zaman mekân kavşağı yani tarihsel olarak dikey, coğrafi olarak yatay şekilde bir çiçeklenişe, kendisini ortaya koyuşa hepsine baktığımız zaman İspanya’daki cami ile Cava Adaları’ndaki cami birbirine benziyor. İnsanların bu estetik idraklerini yönlendiren böyle bir kıvama getiren nedir diye sorduğumuz zaman İslam sanatının estetik duyarlılığının demek ki asıl tetikleyicisi, yaratıcısı, geliştiricisi olarak Kur’an-ı ve Peygamberin hayatını görüyoruz.”
Farklı dillerin kullanılışı üzerine Mevlana’dan Yunus Emre’ye, İbn-i Arabi’den İbn-i Farisi’ye çeşitli örnekler veren Koç çevirisini kendisinin yaptığı Mevlana’ya ait gazeli dile getirdi.
“Kalksam bir işe koyulsam önder O
Tutsam gönlümü yoklasam dilber O
Barış istesem hemen ara bulucu olur
Kalkıp savaşa girsem hançer O”
Dizeleriyle başlayan gazelle birlikte soru cevap kısmına geçildi ve program son buldu.