Düşünce dergisi tarafından düzenlenen 24. düşünce sohbeti 3 Şubat 2024tarihinde“Türkçe Düşünmek ve Türkçe Konuşmak” konu başlığında gerçekleşti. Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necmettin Özmen moderatörlüğünde gerçekleşen sohbetin konuğu İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayati Develi idi.
Türkçe Eski Bir Dil Mi?
Dillerin tarihinden söz ederek cümlesine başlayan Develi, Türkçenin mevcut diller arasında oldukça köklü bir geçmişe sahip olduğunu dile getirdi. Dillerin var oluşunu ve gelişme safhalarını yazılı kaynaklardan öğrendiğimizi söyleyen Develi Türkçeye ilk Göktürkler döneminde Orhun Kitabelerinde rastladığımızı belirtti. Yaklaşık 1300 yıllık geçmişe sahip olan Türkçenin her dil gibi değişime uğradığının ayrıca altını çizdi. Bir dilin değişiminde komşu dillerin etkisine de değindi ve dilin komşu diller ile olan bağını bir ağacın dallarına benzetti. Türkçenin ve lehçelerinin birbiri arasında farklılıklarından bahsederken ses değişimleri ile aslında lehçeleri birbirleri ile anlaşılır kıldığına değindi. Konuşmasının devamında daha da eski tarihlere giderek Mezopotamya uygarlığı olan Sümerlerin dilinin Türkçe ile benzeşmelerinden bahsetti. Bu varsayımı kabul ettiğimizde “Türkçenin tarihini M.Ö 3000 ‘li yıllarına götürüp müstakil bir dil olarak var” diyebiliriz iddiasında bulunarak dinleyicinin dikkatini çekti.
Türkiye Türkçesinin Anadolu’da yayılması nasıl gerçekleşti?
Geleneksel Türk kadim dilinin yazı dili ve konuşma dili şeklinde farklılığı Türk toplumlarının değişkenliğine bağlı olduğundan söz eden Prof. Dr. Develi, göçebeliğin dilin ve dinin üzerinde etkisine değindi. Selçuklu Döneminde çok yüksek İslam Kültürüne rastladığımızı belirterek dönemin popüler dilinin, bilim dilinin Arapça-Farsça etkisinde olması o dönem için Türkçenin halk dili olarak görülmesinde etkisinden bahsetti. Konuşmaya Doç. Dr. Necmettin Özmen’in, “Osmanlı’nın Klasik Dönem sonlarına doğru Türkçeden uzaklaşıldığını görüyoruz. Osmanlılar, Arapça mı konuşuyordu?” sorusuyla tekrar dinleyicinin ilgisini çekti.
Toplumsal var oluşa ve Türklüğe geniş kapsamda bakmamızı tavsiye eden Prof. Dr. Develi, medeniyetin birkaç temel dilleri olduğunu belirtti. Bilim Arapça üzerinden doğmuş, tasavvufta etkin olan dilde Farsça olmuştur. Anadolu sahasında yayılan Türkçenin gelişiminde bu durumun olağan olduğunu belirtmiş ve Aydın insanın, entelektüel insanın birkaç dilli olması gerektiğinin altını çizmiştir.
Dil Devriminin Radikal Kararları
Modern Devletin merkeziyetçi yapısı, Devletin ortak dilinin Türkçe olmasını sorgulanmaz kıldı. Halkın ve aydın kesimin arasında keskin iletişim ve sınıf farkı olmaması için Türkçenin yani dilin anlaşılır ve kullanılabilir olmasının ehemmiyetinden bahseden Prof. Dr. Develi, “Her dili her alfabeyle yazabilirsiniz. Türkçeyi de her alfabeyle yazabilirsiniz. Kılıflar değişir fakat bedenimizi değiştiremezsiniz. Dili Türkleştirmek, İnsan tipini Türkleştirmektir…” dedi. Sürecin aslında modernleşmenin bir gereği olduğunu belirtti. Konuşmalarından şunu anlayabiliriz ki devrimin eleştirilecek olumlu ve olumsuz birçok yönü mevcuttur.Sözlerinin devamına, “Dil doğru veya yanlış algılamaz diyerek sözcüklerin oluşumunun ihtiyaçlara binaen ortaya çıktığını, ihtiyaçlara ve dil yapısına göre benimsendiğini belirtti. Sözcükleri tercüme ederken zihnimizde birebir karşılamalar bekleriz. Kalıp olarak aldığımız ekleri sözcükleri yadırgamıyor oluşumuz bu sebeptendir.” dedi ve ekledi: Zihnimizde bir gramer ve tonlama bilgisi mevcuttur. Her toplumun ortak dili olur. Konuşmalarda da bu ortak form bulunur diyen Develi, sözcüğü kabul edip kendi formumuza uyarlarız ve o sözcüğü kullanıma sunarız diyerek cümlesini noktaladı.
Sonrasında yazı dilinin muhafazakâr yapısına değinen hocamız ayrıca yazı dilinin grameri ve söyleyişiyle korumacı yapıya sahip olduğundan bahsetti. İletişim araçlarının hızı ve gelişimi yazı dilinin değişimini arttırdığının altını çizdi. Dili anlam ile sesin birlikteliğinden oluşan izdivaç olarak tanımlayan Develi, sözcüğün bilgisinin yaratılışla bize verildiğini anımsattı. Devamında 800-1000 kelimelik Kök söz varlığına sahip olduğumuza değinen Develi, aslında temel sözcük bilgisinin bizde olduğunu dış evren ile ilişkilerimiz sonucu dilin çeşitlilik kazandığını vurguladı. Prof. Dr. Hayati Develi, Türkçe’ ye ve dillere olan saygımız insan olmanın bir parçasıdır diyerek konuşmasına son verirken, Türkçenin mazisinden atisine izler taşıyan sohbetin etkisindeki dinleyicilerin sorularının ardından panel moderatörümüz Prof. Dr. Necmettin Özmen’in takdim ettiği ebru tablosu ile program sona erdi.
Hazırlayan
Ayşenur Şahin (Giriş 1)

