“Biz ol âşıklarız kim dağımız merhem kabul etmez
Gönül hem bir devâ-ı mutlak ister hem kabul etmez
Felekten şâh-dârû verseler bir dem kabul etmez
Yanar bir çöldür iklîm-i muhabbet nem kabul etmez”
(Yahya Kemal)
Tasavvuf ve kültür dünyamızın kilometre taşlarından, “hocaların hocası” Prof. Dr. Emin Işık,bir ilahiyatçı, hafız, akademisyen, mutasavvıf, Mevlîdhan ve bir Mesnevîhan’dır. Vakıf seminer hocalarımızdan olan ve aynı zamanda Vakıf Meclis üyemizolan Işık, haiz olduğu bu sıfatları ile yaşantısının sonuna değin yer aldığımeclislerde velut sohbetlerini, kendisini dinleyenlerin istifadesine sunmuştur.
Hocaların Hocası Emin IŞIK
Hatay’da1936 yılında dünyaya gelen Emin Işık, köyün de imamı olan babası Hoca Şemseddin Efendi’den ilk din eğitimini almıştır.Işık, tedrisatından geçtiği babası Hoca Şemseddin Efendi’nin kendisi üzerinde büyük bir tesir bıraktığını vegerek davranış gerek söz gerekse de bilgi olarak babasının ikinci bir kopyası olduğunu yaptığı konuşmalarında dile getirmiştir. Nitekim bir sohbetinde babasının da büyük bir Mevlana hayranı olan Kuddûsî’nin Divan’ını elinden bırakmadığını ifade etmiştir. Işık, Demirköprü Köyü İlkokulu’nu tamamladıktan sonra Antakya Kur’an Kursu’nda hafızlık eğitimi almış ve hafız olmuştur. Bunun akabinde 1960’ta İstanbul İmam Hatip Okulu’nu, 1964’te ise İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nü tamamlamıştır. İstanbul İmam Hatip Okulu’nda 1965 ve 1968 yılları arasında öğretmenlik yapan Işık, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü olarak anılan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Kur’an İlimleri ve Tefsir Ana Bilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak yer almıştır. Doktora süreciniEbubekirİbnu’lEnbârî’nin “Kitâbu’l-Vakfive’l-İbtidâ” adlı eseri üzerinde yaptığı edisyon kritik çalışmasıyla tamamlamıştır.
Daima diri tuttuğu öğretme iştiyakıyla“hocaların hocası” olarak insan yetiştirmeyi sürdürmüş, Vakfımız çatısı altına gerçekleştirilen KOCAV Seminerleri’nde de hocalık yaparak talebeleriyle bir araya gelmeye devam etmiştir. İlerleyen yaşına rağmensahip olduğu ihlas çizgisinden bir an olsun vazgeçmeksizinçevresine fayda sağlamaya devam eden Emin Işık, 1 Ağustos 2019 günü İstanbul’da Hakk’a yürümüştür.
Kur’an’ı Ahlakını Üzerinde Taşıyan Bir Hafız
Emin Işık,yaşantısı ve yazın hayatına kazandırdıkları ile Türk kültür hazinesinin başta gelen isimlerinden birisidir. Küçük yaşlarından başlayarak içerisinde yetiştiği ilim ve din çevresiitibarıyla Osmanlı’nın sohbete dayalı irfan kültürünü taşıyanların son dönemlerde yetiştirdiği yegâne insanlardan biri olması,onun bumahiyetini daha anlaşılır kılacaktır. Sohbet kültürü ile birleşen musikiye olan temayülü de kendisini musiki meclislerinin aranan ismi haline getirmiş; anlattığını anlaşılır kılarak söylediğini samimi şekilde ifade etmesiyle de bulunduğu mekândan neşeyi ve nükteyi eksik etmemiştir. Işık, aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’in ahlakını da edinmeye gayret gösterenbir hafızdır. Tilavetinin kuvvetli olması ve okuduğu ayetlerin de anlamını bilmesi sebebiyle manayı ses tonuyla adeta sanatkârane bir biçimde duyurarak dinleyenlere Kur’an’ın ahengini hissettirmiştir. Allah’ı en büyük sevgili olarak nitelendiren Işık, aynı zamandabüyük bir Allah aşığıdır. O mutasavvıf kimliği ile en sevgiliye olan muhabbetini Yahya Kemal’in yukarıda yer verdiğimiz “Yanar bir çöldür iklîm-i muhabbet nem kabul etmez” dizesindeki gibi ihlas dolu bir yangınla sürdürmüş ve aşkını, ömrü boyunca kendisini İslam’a adayarak göstermiştir. Öyle ki Işık, dinin manevi tarafıyla ilişkili bir disiplini olan tasavvufun günümüzde yaşanıp yaşanamayacağı hakkında “Aşkı Meşk Etmek” isimli eserini kaleme almıştır. Eserinde tasavvufu açıklamak için sıraladığı tanımlardan birinde, “Tasavvuf, Allah’a kul olmanın şükrünü ve sevincini yaşamaktır.”ifadesini kullanır. Ona göre şükür bizim mutluluğumuzdur ve mutlu olmak isteyenlerin bol şükretmeleri gerekir. Yine bu noktada tasavvuf Allah’a ne kadar muhtaç olduğumuzun bilincinde olmaktır.
İslam Ahlakıyla Müzeyyen Bir Yaşantı
Emin Işık, 83 yıllık yaşantısının sonuna değin yukarıda dile getirdiklerimizle birlikte getiremediğimiz nice vasıflarını İslam ahlakı ve Allah aşkı ile adeta müzeyyen kılmış, bu kişiliğine uygun yaşantısı ile de biz geride kalanlara yarınlarımız için bir istikamet çizgisi çizmiştir. Yarınların münevverlerini yetiştirmek gayesinin yanı sıra mevcut münevverlerimizin tarihte layık olduğu yeri almasını sağlamak amacını güden KOCAV’ınbu amacı doğrultusunda hayata geçirdiği faaliyetlerden birisi de UluğbeylerBelgesel dizisidir. Bu dizi ile birlikte Türk milleti için terini emeğine katarak hizmet etmiş olan değerli isimleri birer “Uluğbey” olarak milletin hafızasına kazımak mücadelesi hedeflenmiştir. Dizinin ilki, ömrünü Türk dünyasına adayan Turan Yazgan hocamız ile başlamış, ikincisi ise Emin Işık hocamızile devam etmiştir. Emin Işık’ın da sağlığında teşrif ettiği belgeselin ilk gösteriminde programında KOCAV Başkanı Av. Dr. Ali Ürey, hocamızın kıymetine şu ifadeleri ile dikkat çekmiştir, “Bu ülkenin fikir düşünce ve dini hayatı zaman zaman dışarıdan kaynaklanan çeşitlirüzgârlara sahne oldu. Emin Işık hocamız, tanıdığımız günden beri hiçbir rüzgârın etkisinde kalmaksızın bu milletin kadim değerlerine saygı duyarakdini bizzat özüyle kabul edip anlaşılmasına hizmet etti. Bu rüzgârlarakapılanların yaptığı gibi büyük Türk milletine küfretmedi, hakaret etmedi. Din adına bu millete sövmedi. Emin Işık Hoca dinin, İslam’ın Türk milletiyle nasıl bir bütün ve barışık olduğunun yaşayan timsalidir.”Bizler de saygıdeğer hocamızın çizdiği istikamet üzere olabilmek temennisiyle kendisini minnetle anıyor, Allah’tan rahmet diliyoruz. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
EMİN IŞIK HOCANIN ARDINDAN…
“Emin Işık Hoca Bir Vakıf İnsanıdır”
“Vakıf faaliyetleri kapsamında sıklıkla görüşürdük. Zaman içerisinde o da Kültür Ocağı Vakfı’nın misyonuna ve davasına inanınca ilişkiler her geçen gün sıklaştı, yoğunlaştı. Adeta muhabbete, kucaklaşmaya dönüştü.
Emin Hoca söyledikleri ve yaptıkları kadar bunun söyleniş ve yapılış şeklinin de önemli olduğunu bilen ve bunu uygulayan birisiydi. Ancak Emin Hocamdan sonraki yeni kuşak, işin üslubuna çok özen göstermeden yapması ve söylemesi gereken neyse, bunuhoyratça yapıyor veya söylüyor. Emin Işık hocam, üslubu öne alan bir kişiliğe ve kimliğe sahiptir. Bu nedenle kanaatimce kendinden sonraki dönem ile Emin Hoca arasında üslup farkı olacaktır.
Uluğbeyler dizisinin ilkinde rahmetli Turan Yazgan hocamızı konu edinmiştik. İkincisinde Emin Işık hocam konu oldu. Emin Işık hocam tesadüfen seçilmiş bir isim değil tam tersine uzun uzadıya üzerinde düşünülerek tespit edilen bir isim. Öne çıkma sebebi ilim adamlığı ve tilavet kimliğinin yanı sıra halkın tamamını kucaklayan ve yediden yetmişe herkesle iletişim kurma becerisidir. Ama bütün bunların da ötesinde, her türlü farklı düşünceye sahip kişi ve kuruluşları kucaklayacak hoşgörüsü bizim Emin Hocamızı tercih etmemizde etkili oldu.”
Av. Dr. Ali ÜREY (KOCAV Başkanı)
“Sıra Dışı Bir İlim Adamı Ve İlahiyatçıydı.”
“Emin Işık, hayatının büyük bir kısmını Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde geçirerek oradan emekli olmuş bir akademisyen, bir ilim adamı ve bir ilahiyatçıydı. Ama Emin Işık, sıra dışı bir ilim adamı ve sıra dışı bir ilahiyatçıydı. Adeta bir felsefeci gibi sorgulayan inanılmaz ilmi yapısı olan bir hocamızdı. Kendisi, Türkiye Cumhuriyeti’nde İlahiyat alanında mukaddes kitabımız Kur’an üzerine ilk bilimsel çalışmayı yapan birkaç insandan birisidir. Kur’an üzerinde yaptığı doktora çalışmasının onu daha metodolojik bir şekilde dini izah etmeye ve sunmaya yöneltmiş olması muhtemeldir. Okulda, eğitiminde, panellerde, sempozyumlarda sıra dışı bir ilahiyatçı kimliği ile konuyu anlatırdı. Bugünün tabiriyle o, gerçek bir entelektüeldi. Rahmetli Emin Hocamız aynı zamanda bir gönül insanıydı. Bu gönül insanlığı, kendisinin sufi tefekkürle tanışmasına ve bunun içerisinde yer almasına sebep olmuştur. Bunu hiçbir zaman kendisi izhar edip çevresine sunmayı yahut da bunu kullanmayı düşünmemiştir. Dinin fıkhi, hukuki ve gönül yönünü en iyi şekilde anlatan harika bir ilim adamıydı.
Emin Işık’ın Allah vergisi mükemmel bir sesi vardı ve bütün kelimeleri mahrecinden çıkararak o muhteşem sesiyle ortalığı çınlatırdı. Aynı zamanda sesinin dışında musiki ve makam bilgisi birçok sanatçının üzerinde ve gerçekten önemli bir düzeydeydi. Hocamızın bu özelliklerinin yanında dini ve milli değerlere inanılmaz derecede duyduğu hürmeti vardı. Hele hele milli değerler bakımından bir bayrak aşığı, bir Türk milleti aşığıydı. Selçuklu’ya hayranlık duyardı. Osmanlıyı, Türk tarihini çok severdi. Sohbetlerinde milli çizgiyi anlatırken onu müthiş bir keyifle dinler ve ondan istifade ederdik. Ayrıca bunları anlatırken de sanki karşınızda bir ilahiyatçı değil adeta bir tarihçi olurdu.
Hayırseverlik ve hasbilikKOCAV’ın en büyük karakterlerinden birisidir. Vakıftaki misyonumuz çerçevesinde ben de okulumdan birçok hocamıza teklif götürmüş, öğrencilere ders vermeleri için görüşmeler yapmıştım. ‘Biz arkadaşlarla bir ‘Vakıfta bir araya geldik, olayları politize etmeden bir şeyler yapmaya, öğrencilere hizmet etmeye çalışıyoruz. Sizlerin de aramızda bulunup katkı sunmanızı ders vermenizi arzu ediyoruz.’ dediğim anda yalnızca iki hocam ilk seferinde ‘Hay hay, seve seve geliriz.’ dediler. İşte bu kişiler rahmetli Ali Murat Daryal ile rahmetli Emin Işık hocalarımdı. Bu hocalarımızın ikisi de vefatlarından kısa bir süre öncesine kadar verdikleri derslerine yine Allah rızası için devam ettiler, Divan s-Sohbetleri yaptılar. Emin Işık hocamız da vefatından kısa bir süre öncesine kadar düzenlenen mevlit programlarında okumalar yaptı. İslam kültür ve fıtratının en önemli unsurlarından biri olan hasbilik işte bu hocalarımızın karakterlerinin birer parçasıydı. Kültür Ocağı Vakfı’nın 35. yılına geldik. Ben bu vesileyle Emin Işık hocam da olmak üzere Allah’ın rızasını gözeterek Vakfımıza hizmette bulunmuş vefat eden hocalarımıza rahmet diliyor, kalanların hepsine minnet ve teşekkürlerimi arz ediyorum.”
Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Hakkı ERTAN (Öğrencisi)
“Emin Ağabeyimiz Bu Çağı Yaşayan Bir Müslümandı”
“Emin Işık’ta neşelenen, muhabbetlenen, çiçeklenen bir gönül adamını gördük. Bizler aynı muhabbet dünyasının insanlarıyız.Kendisini rahmetli babam üzerinden tanıdık. Kanlıca’da yazlıktayız. Babam haftada bir veya iki gün İstanbul’a gidiyor, imam hatip okuluna uğruyor sonra kışlık evimizde akşam vapur saatini bekliyordu. Bir akşam bugün çok hoş bir delikanlı geldi dedi. Hem kibar hem zarif hem hizmet ehli hem de gayet hoş Kur’an-ı Kerim dinlediklerini söyledi. İşte o gelen delikanlı imam hatip okulunun lise kısmına kaydolmaya gelen Emin abiymiş. Şunu çok net olarak ifade edeyim. Emin Bey, Emin Ağabeyimiz bu çağı yaşayan bir Müslüman. Hadiseleri objektif bir gözle tespit eden realiteden kaçmayan ve onu İslam medeniyetinin temel ve kıymet hükümleriyle yargılayıp neticeye bağlamıştır. Daima ‘Beşir’ sıfatını öne çıkaran bir mürşittir. Bunu çok net olarak ifade ediyorum, insanları korkutmayan ama insanlara taviz de vermeyen tavır sahibi olan bir önderdi.”
Prof. Dr. Saadettin ÖKTEN (Arkadaşı)
“Sohbete Dayalı İrfan Kültürünün Son Temsilcilerindendi”
“Emin Hoca İstanbul’a İmam Hatip okumak üzere geldiği yıllardan itibaren farklı bir kültür içerisine girmiş ve burada Mahir İz, Nurettin Topçu hocalarımızla ve Yaman Dede ile tanışmış onlarla ilişki kurmuştur. Onların devamlı yanında bulunmuş, sohbetler etmiş, son zamanlarında bile onların yanından asla ayrılmamış birisidir.
Emin Bey, yetişmesi itibariyle bizim sohbet kültürümüzün özelliklerini üzerinde taşıyan özellikle Osmanlı’nın o sohbete dayalı irfan kültürünün, son dönemlerde yetiştirdiği yegâne insanlardan birisidir. Anlattığını anlaşılır, söylediğini samimi bir şekilde söylediği için herhalde kendisine farklı bir bağlılığım oldu ve devamlı kendisini de konuşmalarını da takip ettim.”
Prof. Dr. Nihat ÖZTOPRAK (Öğrencisi)
“Dervişane Bir Tevekkülle Yaşadı”
“Emin Işık Hoca, Ney’i dinlemeyi bildi. Ney’in hikâyesine kulak verdi ömrünce. Hamd etmeyi, şükretmeyi, dua etmeyi, niyazı ve nazı çok iyi bilirdi. Zikri ve fikri duasına dökülmekteydi. Gençliğinden beri sızı misali gönlünde taşıdığı aşkın başka bir boyutunu buldu Hazret-i Mevlâna ile. Tasavvuf neydi, ne işe yarardı? Bir insan neden bir kapıya bende olurdu? Bu soruların cevabını kalbinde buldu o. Dünyadaki 7 milyar kişinin içinde en mutlusu oydu. Mutmain bir kalp ile müzeyyendi. Asırlardan beri gönülleri dinlendiren ve aslında Hazret-i Allah’a götüren bir yol olan tasavvufu kötüye kullananları çok iyi bildi Emin Işık. İyi bildi ki hakka götüren yolun taşları hak ile döşenir. Kem alât ile kemalat olmaz. Tasavvuf bir tutam gözyaşı, bir takke, bir hırka değildir. O bir hak yoldur. Bunu bildi, bunu söyledi her dem.
Hakkı batıldan ayırt etmekte mahirdi. Dinin dilini konuşarak zehir saçanları, tasavvuf ehli gibi görünerek milletin gönlüne fitne sokanları, vaaz kürsüsünden ticaret yapanları iyi bildi o. Bildi ve ikaz etti bizleri. Fakat en güçlü ikazı sözünde değil yaşantısındaydı hocanın. O dervişane bir tevekkül, kalbi bir itmi’nan ile yaşadı. Onun hayat yolculuğunu 30 kuşun hikâyesiyle temsil etmiştik Uluğbeyler’de. O, şimdi Kuh-i Kaf’a varan kuşlardan biri. Cenab-ı Allah cennetinde cemaliyle karşılasın, rahmetiyle ağırlasın.”
Ahmet PAK (Öğrencisi)
Hazırlayan: Beyzanur KANDEMİR (İhtisas 1)