Doç. Dr. Karataş, “ahlakın tazammunu” farklı açılardan ele alıp “yitik manzaramız” dediğimizde “yitirilen şey nedir ya da gerçekten ortada yitirilmiş bir şey var mı?” sorularına değinerek konuyu geniş bir perspektif ile ele aldı.
Doç. Dr. Karataş “Neden ahlaklı olmalıyız?” sorusunu iki farklı önermesiyle bizlere açıkladı. İlk önermesini “İnsan ‘sorumlu’ bir varlıktır. Sorumlu kısmına ‘sorunlu’ kelimesini de ekleyebilirsiniz. İnsan hem sorumlu hem de sorunludur. Peki, neye karşı sorumludur? Temel olarak insanın sorumlu olacağı iki nokta vardır. İlki ve en temel sorumluluğu coğrafyasından sorumludur. ‘Bu coğrafyanın içlemi ve kaplamı nelerden oluşur’ diye sorarsak bu coğrafya, hem beşeri ve sosyal coğrafyasını hem de fiziki coğrafyasını içinde bulundurur. Doğduğumuz toprak, bu toprağın coğrafyası ve bulunduğu çağ, bizim ahlak kapsamımız hakkında çok önemlidir.” sözleriyle açıkladı. İkinci önermesini “Ahlak, başkasıyla karşılaşmayla ortaya çıkar.” sözüyle ele aldı.“Başkasıyla karşılaşmak” sözünde önceden belirtmiş olduğu sosyal coğrafya ve fiziki coğrafyanın önemine de değinerek başkasıyla karşılaşmanın sadece insanı düşünerek ele alınmaması gerektiğinin “ben” hariç her şeyin; canlıların olduğu kadar olayları da başkası olarak nitelendirilmesinin ve canlılığı bir bütün olarak ele almamız gerektiğinin önemini vurguladı.
Ahlak ile insanın sorumluluğu arasındaki bağı incelerken temel yedi alanı ele almamız gerektiğinden bahsetti. Ahlak sorusunu ele almak isteyen birisinin psikoloji, politika, teoloji, bilim, ekonomi, sanat, sosyoloji ve hukuk alanlarıyla da bağlantı kurması gerektiğini bizlere hatırlattı. Sebebini ise şöyle açıkladı: “İnsan dediğimiz canlı hem biyolojik bir varlığa sahip. Dolayısıyla bilim onun biyolojik kısmı ile ilgileniyor. Bilim, insanın nasıl gördüğü ile ilgilidir ama ahlak, insanın neyi nasıl görmesi gerektiği ile ilgilidir. Bilim bunu sorgulamaz. Ahlak, görmeye bir değer ekler. Ahlakın sosyoloji ile olan bağı ise bireyi beşerlikten insanlığa geçişini sağlayan en önemli unsur bir toplum içinde yaşıyor olmasıdır. İnsan bu toplumun değerleriyle bile isteye ya da itiraz ederek bir bağ kurar. Ahlakın bu açıdan sosyoloji ile derin ilişkileri vardır. Hukuk ile bağ kurmanızın sebebi, hukuk ve ahlak temel önermelerini insanın sorumluluğun üzerine inşa eder. Psikolojiye değindiğimizde ise ahlak insanın kendisi ile bir karşılaşmasıdır. Kişi kendisi ile bağ kurduğunda ‘ben nasıl bir sorumlulukla yüz yüzeyim?’ sorusunu sorduğunda işin içine psikoloji dâhil olur. Ekonomik ile ahlakın kesişim noktası çok kritiktir. Çünkü ‘kaybolan ahlak’ dediğimizde ahlakı ekonomi ile kurulan ilişkilerde ahlakı ele almanız gerekiyor. Sanat ve ahlak, değer üretme açısından ve değerlerin pratiğe yansıması, insan oluşu açısından iyi ve güzelin oluşumunu sağlaması olarak birbirlerini tamamlayan yapılardır. Dolayısıyla her farklı disiplini incelerken ahlak kavramını da inceleyip gözlemleyebiliyoruz.”Ahlak kelimesinin kökenine de değinen Doç. Dr. Karataş kelimenin hem yaratılış ile hem de tedbir ile alakalı olduğunu söyledi. Ahlakın kaynağını tek bir kökende bulamayacağımızı söyleyerek temelin insan ve insan eylemleriyle ilgili olduğunun altını çizdi.
İnsan Doğası ile Tartışacağımız Şey Nedir?
Teknolojik gelişmeleri “yitik manzaramız” bağlamında ele alan Doç. Dr. Karataş, doğaya bakışımızın ölçümüzü yitirdiğimizi, fizik ve matematik ile her şeyin değerlendirildiği bir dünyada varlığımızın sadece robotik bir var olmaya doğru sürüklendiğine değindi. Teknoloji ile ortaya çıkan post-hümanist yaklaşımların bize “insandan sonra var olacak yeni insanın ortaya çıkışı”nı söylediğini ifade etti. Teknolojiye ve yapay zekâ ile değişime dikkat çekerek, teknolojinin bize getirilerini çok iyi analiz etmemiz gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Yapayzekâ ile insan zihninin bilgisayarlara aktarabildiğini ve ileride bunun daha da gelişip şekilleneceğini söyleyerek yitirilenlerden bahsederken “Ahlak açısından baktığımızda, sorumlu insan dediğimizde, insan dediğimiz şey nedir? Robotun sorumluluğundan nasıl bahsedebiliriz?” sorusuna vereceğimiz cevabı da incelememiz gerektiğini söyledi.
Konuşmasının sonuna doğru Doç. Dr. Karataş ele aldığı yedi alandan (psikoloji, sosyoloji, sanat, hukuk, bilim, ekonomi, politika, teoloji) ahlakın nasıl çıkarılmaya çalışıldığına ve bu çıkarımların “manzaramızı yitik hale getirdiğini” söyledi.
Doç. Dr. Karataş konuşmasını“Ahlak, topyekûn insanın varoluşunu içine alır. Bu varoluş sadece kalbi ya da rasyonel bir varoluş değildir; geçmişten şimdiye, şimdiden geleceğe, zamandaki üç boyutuyla ve mekândaki boyutuyla insanın değerler üreten bir varlık oluşunu ele alır. Yitirdiğimiz manzara ise içinde bulunduğumuz süreçte manzaranın kendisi değil, manzaraya bakışımızdır. İnsanın olduğu her yerde her zaman iyi ve kötü bir arada olmuştur. Tarihsel olarak baktığımızda da her zaman iyi ve kötünün bir savaşını görürüz. Bazen iyi, bazen kötü kazanır. Bu iyi ve kötünün kazanmasıyla ilgili olan şey ise az önce dediğim manzaraya bakışımız ile ilgili. İçinde bulunduğumuz konum içerisinden insanı, nesneyi nasıl değerlendiriyoruz diye sorduğumuzda manzaranın durduğunu, aslında bizim dönüşüme uğradığımızı söyleyebiliriz. Bu yüzden doğamıza uygun olana eğilmek için ahlaklı olmalıyız. Manzarayı yerli yerinde seyredebilmek için ahlaklı olmalıyız.” sözleriyle sonlandırdı.
Hazırlayan: Aylin AYKUT (İhtisas 2)