Bir çatı düşünün, altında güzel gönüllü insanları bir araya getiren ve bu güzel insanların emekleriyle, fedakârlıklarıyla yaklaşık 30 yıldan beri günden güne büyüyen bir çatı. Kültür Ocağı Vakfı… Kültür Ocağı Vakfı’nda ilk mülk edinmenin heyecanı sardı herkesi. Ben ne yapabilirim diye düşünerek, yediden yetmişe herkes kollarını sıvadı. Kiminin parası gerekiyordu, kiminin duası… Belki çölde bir kum tanesiydi yapılanlar belki de onlarcası. Miktar değildi önemli olan, ne için yapıldığıydı. Bir ilim yuvası inşa etmek insanın vatanına, milletine yapacağı en büyük hizmetidir. Milletimiz bu ilim yuvaları sayesinde ayakta kalacak. Bunun için ayrı bir önem arz ediyor bu yuvalara harcanan emekler. Herkes düşündü taşındı: “Ne yapabiliriz?” Kimisi el emeği göz nuru olan, ayraçlar, cüzdanlar, kalemlikler, ebrudan eşarplar, kravatlar, minyatürler yaptı. Kimisi mutfakta poğaçalar, börekler, sarmalar, tatlılar yaparak tüm maharetlerini ortaya döktü. Biri pişirdi, diğeri taşıdı. Kiminin sesi güzeldi, kimi güzel şiir okuyordu. Güzel seslere ve güzel sözlere bir de enstrümanlarıyla eşlik edenler olunca Grup Seyyah doğuverdi. Yani kısacası sesinin, arabasının, mutfağındaki fırının zekâtını verdi herkes. Peki neden yapılıyor bütün bunlar? Çünkü Kültür Ocağı Vakfı, Hacı Ârif Bey Konağı ve Erol Güngör Kültür Merkezinden sonra üçüncü incisini kazandıracak Süleymaniye’ye. Nice Münevverler yetişecek bu yuvalarda, nice Alperenler… Buram buram ilim kokacak Süleymaniye sokakları, gençlerin yürüdüğü yolda umut olacak, ışık olacak.
Kübra BAŞ (KOCAVlı Mezun)