12 Eylül 2024

Ben De Çay Parası Ödüyorum

Hacı Arif Bey Konağı’nda 5 Ocak 2024 tarihindeki “KOCAV Kitap Söyleşisi” başlıklı Divan Sohbeti emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fethi Gedikli yönlendiriciliğinde “Ben de Çay Parası Ödüyorum” kitabının editörü Ekrem Ayyıldız’ın katılımıyla gerçekleşti.
Kahvehane Kültürü Nedir?
Kitapta Marmara’nın kahve kültürünün roman formatında ele alındığına değinen Ayyıldız, kahvenin 16. yüzyılının ortalarından itibaren bizde görülmesiyle kahvehane kültürünün oluşmaya başladığını söyledi. Kahvehanenin bir nevi cemiyet olduğu kültürel bir paylaşım mekânı olduğunu dile getirirken Tanzimat sonrası Cağaloğlu Şehzadebaşı hattında yaygınlaşmaya başladığını söyledi.
Meşhur Kahvehaneler ve Dönemin Edebiyatçılarıyla İlişkisi
Ayyıldız Cumhuriyet Dönemi kahvehane kültürünün önemli temsilcilerinden biri olan Küllük Kahvehanesi’ne değindi. Yahya Kemal, Necip Fazıl, Sait Faik ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi çok önemli edebiyatçılarının Küllük’e yolunun düştüğünden ve burada bir sohbet ortamı oluşturduklarından bahsetti. Ardından Meserret Kahvehanesi’ne değinen Ayyıldız, Sezai Karakoç’un buralarda oturduğu bir gün tüp patlaması sonucu yaralandığını ve “Ben kandan elbiseler giydim hiç değiştirsinler istemezdim” şiirini yazdığını söyledi. İkbal Kıraathanesi ise Orhan Kemal’in uğrak noktası olduğunu hatırlatıp Ahmet Rasim’in kahve kültürüyle ilgili yazıların başlangıcı olduğunu dile getiren Ayyıldız, İstanbul’un sosyal tarihi hakkında yazan Sermet Muhtar Alus, Osman Cemal Kaygılı gibi yazarlara da Rasim’in bu kahve kültürü altındaki yazısının öncelik ettiğini vurguladı. Bu kahvehanelerde bulunan yazarların, şairlerin mekânlar arasında bir geçişkenlik olduğuna değinen Ayyıldız, örnek olarak Necip Fazıl’ın, Küllük’te gözüktüğünü burası kapandıktan sonra Marmara Kıraathanesi’nde olduğunu, Sait Faik’in hem Meserret’te hem Küllük’te gözüktüğünü söyledi.
Sosyalleşme mekânı ve edebiyat mahfili olarak da dönemin edebiyatçılarının uğrak noktasını olduğunu aynı zamanda toplumun her kesiminden insanın bu kahvehanelerde yapılan sohbetlere katılabileceğini söyledi. Marmara Kıraathanesi’nde Mehmet Niyazi Bey’in bir anısında bir simitçinin kahvehaneye gelip gitmeye başlamasıyla orada bulunan İzzeddin Şadan, Erol Güngör gibi şahsiyetleri dinleyerek 3 ay sonra profesörlerle konu üzerinde konuştuğuna şahit olduğunu anlattı. Entelektüel insanların böyle ortamlarda bulunarak toplumun diğer kesimlerinden gelen insanları nasıl etkilediğine güzel bir örnek olduğunu vurguladı.
Ben De Çay Parası Ödüyorum
Kitabın adının nerede geldiğine değinirken bu çay parası cümlesinin kahvehanelerde oluşan eşitliği, sohbeti, katılımı ve özgürlüğü vurguladığı için verildiğini dile getirdi.
Aynı zamanda bu kahvehanelerde meclislerde öğrenciler ve oraya gelen aç olan herkes için Hilmi Oflaz Sofrası kurulduğunu burada güzel bir paylaşım ve yardımlaşmaya da vesile olduğunu söyleyerek sözlerini noktaladı.

Hazırlayan: Yunus Emre Çetinkaya
(İhtisas 2)