5 Aralık 2024

Felsefeye Ahlakla Başlamak

“Genel olarak felsefe kendi tarihi üzerine refleksiyon yapan, dönüşümde bulunan ve kendi tarihi üzerine yansıyan bir etkinlik olarak karşımıza çıkar. 21. yüzyıla girerken ve şimdi bile felsefenin önemli karakteristiklerinden biri filozofların bu tarihsel birikim ile hesaplaşarak, kendi tarihinin problemlerini aşmaya çalışarak ve bunu dikkate alarak kendi felsefelerini ortaya koymuş olmalarıdır.”

Türk Felsefe Geleneğine Kısa Bir Bakış

KOCAV, söyleyecek sözü olanları bir araya getirmeye hız kesmeden devam ediyor. Vakfın birbirinden değerli isimleri konuk ettiği KOCAV Sohbetleri etkinliğinin Mart ayı konuklarından biri de Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Felsefe Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Utku idi. Yöneticiliğini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Erdem Umudum’un yaptığı sohbetin konusunu “Felsefeye Ahlakla Başlamak” başlığı altında Hilmi Ziya Ülken’in Aşk Ahlakı ve Nurettin Topçu’nun İsyan Ahlakı eserleri üzerinden Türkiye’de felsefeye dair bir değerlendirme oluşturdu.

Prof. Dr. Ali Utku, Türkiye’deki felsefe sorununun bu alanla iştigal eden hemen herkesin kafasını kurcalayan bir soru olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. Prof. Dr. Utku, bu sorunun tartışılmasının esasında felsefenin ortaya çıktığı kültürel ve siyasal koşulların tartışılması anlamına geldiğini belirtti ve Türkiye özelinde bunun mahiyetinin Türk modernleşmesiyle onun hayati sorunlarını birlikte düşünmek anlamına geldiğini ifade etti. Geniş bir perspektif teşkil eden bu alanda felsefeye ahlakla başlamanın ise düşünce tarihimizin filozofları olarak nitelendirilebilecek iki önemli isim olan Hilmi Ziya Ülken ve Nurettin Topçu ile birlikte fikir gündemimizde yer edindiğine işaret etti.

Felsefe Kendi Tarihi Üzerine Referanslarla İlerlemektedir

Prof. Dr. Utku, felsefenin tarihi ile birlikte düşünülmesi gerektiğinin altını çizerek sözlerine devam etti: “Genel olarak felsefe kendi tarihi üzerine refleksiyon yapan, dönüşümde bulunan ve kendi tarihi üzerine yansıyan bir etkinlik olarak karşımıza çıkar. Bunun da aslında 20. yüzyılın özel anlamıyla düşünülmesi gerekir. 21. yüzyıla girerken ve şimdi bile felsefenin önemli karakteristiklerinden biri filozofların bu tarihsel birikim ile hesaplaşarak,kendi tarihinin problemlerini aşmaya çalışarak ve bunu dikkate alarak kendi felsefelerini ortaya koymuş olmalarıdır. Topçu ve Ülken’in de söz konusu eserleri üzerinden bu hesaplaşmayı görebiliyoruz.”

Prof. Dr. Utku, sohbetin devamında bu iki eserin meydana geldiği dönemin şartlarından bahsederek Hilmi Ziya Ülken’in felsefenin Türkiye’de özgün başlangıç noktalarından biri olarak özellikle meşrutiyet yıllarındaki materyalizm, pozitivizm ve spiritüalizm tartışmasına işaret ettiğini belirtti. Bu sürecin Cumhuriyet sonrasında 1930’lara kadar sarktığını ve bu dönemin de tarihi materyalizme geçişte zemin teşkil ettiğini söyledi. Söz konusu zaman diliminin Türk düşüncesi için hem bir daralma ve kısırlaşma hem de üniversite reformu ile birlikte yeniden yönelim odağı oluşturduğunun altını çizen Prof. Dr. Utku,“aşk ahlakı” ve “isyan ahlakı”nın tam da bu sıralarda gündeme gelen iki dikkat çekici çıkış olduğuna işaret etti.

“Felsefe Problemine Ahlak ile Başlanması Tesadüf Değildir”

Sohbetin devamında Prof. Dr. Utku, Hilmi Ziya Ülken’in“Aşk Ahlakı” ve Nurettin Topçu’nun “İsyan Ahlakı” eserleri hakkında bilgiler verdi, değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Utku, Hilmi Ziya Ülken’in önceki eserlerinin Aşk Ahlakı’na hazırlık olarak görülebileceğini ve bu eserin Ülken’in sistematik düşünüş kariyerinin başlangıcı kabul edilebileceğini dile getirdi. İsyan Ahlakı’nın ise Nurettin Topçu’nun doktora tezi olarak Fransa’da yazıldığını ve eserin sağlığında Türkçeye çevrilmeyip 1993 yılına kadar Fransızca olarak kaldığı bilgilerini verdi.

Her iki ismin 1930’lu yıllarda ahlak felsefesine yönelerek birinin aşk, diğerinin isyan ahlakı öğretilerini ortaya koymalarının ve felsefe sorununa ahlaktan başlamalarının tesadüf olmadığını dile getiren Prof. Dr. Utku, bu hususu açıklayıcı değerlendirmeleriyle sözlerine devam etti: “Felsefe tarihinde ahlakın öne alınması ilk kez karşılaştığımız bir durum değildir. Nitekim felsefe tarihine baktığımızda buna örnek verilecek filozoflar ve dönemler mevcuttur. Bizim açımızdan 19. yüzyılda modernliğin bir formasyon olarak çıkmasından sonra karşılaşılan büyük toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar klasik felsefenin öne alınması dediğimiz süreci başlatmıştır. Bu aslında pratiğin öne alınmasıdır. Esasen bu iki eser de inkılapçı eserlerdir.”

Ülken’in Aşk Ahlakı’nda okuyucuya geniş bir perspektif sunarak “mertebeler devleti” adıyla bir devlet modelinden bahsettiğini söyleyen Ali Utku, düşünürün 2018 yılında kendisinin katkıları ile de yayına hazırlanan Hakimiyet adlı son eserinin kültür dünyamızın önemli çıkışlarından olduğunu belirtti. Eserin Türkiye’nin kendi koşulları ve tartışmalarının, Batı’dan bir siyasi teoriyi uyarlamanın da ötesinde ideolojik tahakküm biçimlerinin eleştirisi ile bir devlet modeli önermeyi amaçladığını ifade etti. Bu yönüyle Hakimiyet eserinde ele alınan meselelerin temellerinin Aşk Ahlakı’nda sunulmuş olduğunu dile getirdi. Öte yandan Prof. Dr. Utku, Nurettin Topçu’nun eserinin ise çok güçlü bir metafizik sunduğunu; dinle barışık ve iman meselesini gündeme getiren bir felsefe olarak Batı’daki Hristiyan mistisizmi yerine İslam tasavvufunun Hallâc modelini ikame ederek onu, kendi felsefesine bağlamış olduğu değerlendirmesinde bulundu. Bu bakımlardan ahlak meselesinin bu iki isim için bütün bir felsefeyi kurmak adına hareket noktası teşkil ettiğini belirtti.

Programın sonuna doğru Prof. Dr. Utku, 19. yüzyıldan başlayarak günümüze dek devam eden pratiğin öne alındığı felsefe sürecinde ahlakın yalnızca Türkiye değil dünya genelinde merkezî bir problem olarak ortaya çıkmış olduğunu vurguladı. Dolayısıyla her iki düşünürün de ahlakla başlamasının bu bakımdan isabetli bir başlangıç teşkil ettiğini söyledi. Program, Prof. Dr. Ali Utku’nun dinleyicilerin sorularını cevaplamasıyla sona erdi.

Hazırlayan

Beyzanur KANDEMİR (Gelişme 1)