KOCAV, Genç Divan Sohbetleri ile hem evlerimize hem de gönüllerimize misafir olmaya devam ediyor. Her ay Vakfımız Instagram hesabı üzerinden gerçekleşen Genç Divan Sohbetleri ile birbirinden kıymetli konuşmacılar dinleyicilerle buluşuyor. Mezunlarımızdan Ömer Bolat’ın yöneticiliğiyle 28 Mart günü gerçekleşen sohbetin konuğu Mezunlarımızdan Ayşe Uysal oldu. Sokağın eski ve yeni anlamının konuşulduğu sohbet, Bahaeddin Özkişi’nin Sokakta romanına yapılan atıflarla devam etti.
“Sokak nasıl bir muhabbet alanı olarak görülebilir?” sorusuyla başlayan Divanımıza,“Eski hayatımızda sokak, muhabbetin ve sosyalleşmenin tecelli ettiği meydandır”sözleriyle cevap veren Uysal, sokak kavramının eskiden bir anlama sahip olduğunu ancak günümüzde bu anlamı yitirdiğini örneklerle açıkladı.
Uysal, Bahaeddin Özkişi’nin anlatımlarının altını çizerek sokak ve mahalle dendiği zaman Batılılaşma ve modernleşme öncesi toplumumuzdaki mahalle toplumu ile günümüz toplumunu eşleştirdi. Buna ek olarak Samiha Ayverdi’nin İbrahim Efendi Konağı’ndan verdiği örnekle mahallenin sosyalleşme ve sosyal yardımlaşma kültüründe önemli bulduğunu ancak mahalle kültürünün modernleştikçe ortadan kalktığını ve mekânın etkisinin aslında düşünüldüğü gibi olmadığını, insanın değiştikçe mekâna yüklenilen anlamın da değiştiğini ifade etti.
Bahaeddin Özkişi’nin, “korunması gereken kale” olarak tasvir ettiği sokağın eskisi gibi olmadığını hatta sokaktan da öte evin bile korunmadığını ve merkezimizin, ayaklarımızın yere bastığı yerin, aynı nokta olmadığı hatta ayaklarımızın yere basmadığını söyledi.
Eskiden insanların kendilerine yönelttikleri “Nasıl biri olmak istiyorum?” sorusuna buldukları cevabın menkıbelerle belirlendiğini anlatan Uysal, modernleşme öncesi sokağımıza yüklediğimiz anlamın artık değerler eğitimiyle telafi edilmeye çalışıldığından söz etti. Eski sokak figüründe türbelerin bu noktada bir hatırlatıcı işleve sahip olduğunu da ekledikten sonra günümüzde bu hatırlatıcıların değiştiğini belirtti.
Uysal, Sokakta romanının yazıldığı dönemde romandaki mahalleyle ortak noktalarımızın olduğunu ancak günümüzde bunun azaldığını ve sokağın sosyalleşmek için bir araç olma fonksiyonunu kaybettiğini söyledi. Buna ek olarak günümüzde korumamız gereken yerin sokaktan eve ve hatta bireysel bütünlüğümüze doğru geldiğini,bunun da bizleri daha da daraltan bir döneme ittiğini dile getirdi. Onlarla bizlerin savaşının evimizde, kendi içimizde olduğunu; “korunması gereken kalenin” düştüğünü ve yeni kalenin bireysel bütünlüğümüz olduğunu vurguladı.
Batı toplumunda ahlakın, topluma vaaz edilen bir yaşama biçimi olduğundan bahseden Bolat, bizim toplumumuz özelinde ahlakın, yaşama biçiminin kaynağının ne olduğunu sordu. Uysal, bu soruya cevap verirken Özkişi’nin Batı’nın yaşama biçiminden ziyade toplumumuzun ona eklemlenmeye çalışmasında bir sorun olduğu fikrini belirtti. Öte yandan, Uysal, İbrahim Kafesoğlu’nun aile hakkındaki görüşleriyle sözlerine devam ederken aile yapısının aslında mikro devlet rolünde olduğunu ve aileler arasında bir hukukun olduğunu; bu ailelerin oluşturduğu grupların arasında da bir hukukun olduğunu ve nitekim aşağıdan yukarıya doğru olan bu düzenin, devleti ifade ettiğini söyledi. Bununla birlikte mikro devletlerin, semtlerin ruhunu oluşturduğunu da sözlerine ekledi. Son olarak Uysal, günümüzde, kaybettiğimiz sokağın kazanılmasının tarif edilemez bir kazanç olduğunu bununla birlikte neleri kaybettiğimizin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini belirterek sözlerini noktaladı.
Hazırlayan:
Emre ATLIHAN (Gelişme 1)