KOCAV Başarı Öykülerinin Nisan ayı konuğu Prof. Dr. Semavi Eyice idi. Erol Güngör Kültür Merkezi Ömer Lütfi Mete Salonu’nun da gerçekleştirilen Başarı Öykülerine Peygamber efendimizin dünyaya teşrifinin seneyi devriyesi olması sebebiyle İhtisas sınıfı öğrencilerinden Erdem Umudum’un okumuş olduğu natı şerif ile açılış yapıldı.
1922 doğumlu 92 yaşında olan Semavi Eyice İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunudur. 42 sene öğretim görevliliği, yaptıktan sonra, 23 sene evvel izzeti ihval ile emekli oldu. Çocuk yaşta sanat tarihine merak saran Eyice, rahmetli babasının bir Türk gencinin dil bilmesi gerektiğine inandığını belirtti. “Bu yüzden gerek beni gerek ağabeyimi Fransızların kurduğu ilkokullardan birine verdi.” diyen Eyice, Fransızcayı ilkokulda öğrenmeye başladığını bu okullar kapatılmaya başlayınca da Galatasaray okuluna geçiş yaptığını söyledi. Liseyi de burada okuyup 1943 de mezun olmuştur.
“Eski eserlere acayip merakım vardı. Daha çocukken bir yerde harap yıkık bir bina görsem içerisine girip tetkik etmeye bayılırdım. Bunun bir zamanlar yaşanmış bir bina olduğunu bir hayata sahip olduğunu merakla düşünürdüm araştırmayı kendime zevk edinirdim. Eyice kendi dönemlerinde okullarda askerlik dersleri verildiğini daha yedinci sınıftayken bir asker kadar bilgiye sahip olduğunu, bir asker gibi yetiştirildiklerini belirtti. Askerlik hocası olan subay, öğrencilere tarihi savaşları kompozisyon olarak yazma görevini verdi. Bana da bir arkadaşımla İstanbul’un fethi düştü. Kompozisyonu hazırlarken İstanbul’un kuşatılması ve fethi nerede cereyan etti diye merak ettim. Surlar nedir? Nerededir, nereden nereye kadar uzanır merakıyla gidip yerinde tetkike kalkıştım. Elime de o zaman en iyi seyahat rehberi olan Manburi’nin İstanbul turist rehberi kitabını aldım. Bu kitap da İstanbul’un eski eserleri de vardı. Kiliseler, camiler, saraylar, diğer tarihi binalar… Kitabı karıştırdıkça bunları da merak ettim. Buraları da görmeye dolaşmaya karar verdim. Neticede bu işin içine girdim. Daha sonra meslek olarak yapmaya karar verdim.
Diğer taraftan da Anadolu da birçok devire ait eski eser var. Yabancı üniversitelere mensup hocalar gelip kazıyor tetkik ediyor. Neden Türk yapmasın bunu. Madem bu topraklar bizim bu eserlerde bizim sayılır. Bunları bizim yapmamız gerekir. Bu düşünceyle hareket edip meslek olarak yapmaya bilhassa hiç üzerinde durulmayan konularda yetişmeye heveslendim. Kitaplar aramaya başladım. Kendime mahsus ufak bir kütüphane kurdum, her fırsatta dolaşmaya başladım.
Amasralı olan Eyice ileri görüşlü bir dedeye sahip olduğunu söyler. Dedem bakmış üç tane oğlu var. Eşine ‘’oğlanları da al İstanbul’a gidiyoruz der. Burada kalırsak ya kayıkçı ya da balıkçı olur bu çocuklar’’ demiş. 1880 yılında İstanbul’da Haliç kıyısında bir yere yerleşirler. Ahşap tekne marangozcusu olan dedesi kısa sürede iş bulur ve İstanbul’da hayatlarını idame ettirirler. Eyice; babasının bahriye mektebine gittiğini deniz subayı olarak mezun olduğunu aile itibariyle denizciyizdir der.
Tahsilini tamamlamak için Almanya’ya giden Eyice, Protestan bir ailenin yanına yerleşir ve burada Almanca eğitimi almaya başlar. Sanat tarihi eğitimleri alabilmek için üniversite arar ve Viyana’ya gider. Orada Türk bir ailenin yanına yerleşip üniversite hayatına başlar. O dönemin zor koşullarında mecburen okulunu yarıda bırakıp Türkiye’ye geri döner. Türkiye’ye kesin dönüş yapan Eyice hiç zaman kaybetmeden İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’ne kayıt yaptırır ve İstanbul’un minareleri ile ilgili teziyle mezun olur.
Mezun olduğu üniversiteye asistan olarak başlayan Eyice burada akademik kariyerini devam ettirir. Birçok kongrede görev alıp bildiriler yayınlamıştır Semavi Eyice. Ve bunun yanı sıra Anadolu’da birçok kazıya katılır. Eyice, Sidek kazılarında çıkan Bizans yapılarına dair bir doktora tezi hazırlayarak 1952 yılında yardımcı doçent olmuştur. Üniversitede doçent olduktan sonra Bizans dersleri veren Eyice diğer üniversitelerde de ders vermiştir. Balkan Devletleri’nden Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Macaristan ve Yugoslavya’yı gezmiştir. Aynı zaman da Anıtlar Kurul’na üye olarak seçilen Eyice 40 yıl Türkiye Anıtlar Kurulu’nda görev yapmıştır. Yok olmaya yüz tutmuş Osmanlı ve Selçuklu devrine ait eserleri kurtarmıştır. Yurt dışında da eğitimler veren Eyice, Türkiye’de ki eserler dışında yurt dışındaki tarihi eserlerle de ilgilenmiştir.
Hem Bizans sanatı hem de Türk sanatı deyince akla ilk gelen isimlerden biri olan Semavi Eyice ile çocukluğundan bu yana gerek tarihle gerekse sanatla geçen ömrünü dinledikten sonra bu doyumsuz sohbet soru ve cevaplar ile son buldu.