7 Eylül 2024

KOCAV Seminerleri Başladı!

2018-2019 KOCAV Seminerleri 06 Ekim 2018 Cumartesi günü başladı. Açılış Töreni’nin açılış konuşmasını Kadir Has Üniversitesi Yüksek Okullar Müdürü aynı zamanda vakıf meclisi üyesi Prof. Dr. Ahmet Yörük yaptı. Yörük sözlerine dinleyicilerin değişik disiplinlerde eğitim gören öğrencilerden oluştuğunu ve bu nedenle tüm öğrencilerin ilgisini çekecek, dikkatini cezbedecek bir konu olarak belki de bir tevafuk olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde, İstanbul’un tarihinde 6 Ekimin anlam ve önemini anlatmak maksadıyla konuşmasını şöyle sürdürdü. “6 Ekim 1923; İstanbul’un kurtuluşu. 4 yıl 10 ay 23 gün İstanbul işgal altında kaldı. Hâlbuki 3-4 yıl evvel Çanakkale’de destan yazdık. Ancak müttefik devletler başta Almanya olmak üzere birinci dünya savaşını kaybedince biz de kaybetmiş oluyoruz. Mondros Mütarekesi’nin ( 30 Ekim 1918 ) ardından 15 gün geçiyor başta İngiliz donanması olmak üzere itilaf devletlerinin Fransız, İtalyan donanmaları, İtilaf devleti olmayan Amerikan, Yunan gemileri Haydarpaşa açıklarına geliyorlar, İstanbul’a demir atıyorlar. 55 parça gemi İstanbul’da fiili işgal başlamış oluyor tarihler 13 Kasım 1918’i gösteriyor. “

Hoca o günler için dinleyicilere bir İstanbul gezisi yaptırıyor ve anlatımına şöyle devam ediyor; “ İşgal kuvvetleri içerisinde en önemli güç düvel-i muazzamanın bir numarası Büyük Britanya İmparatorluğu, İstanbul’un her yerinde var. Osmanlı İmparatorluğunun beyin takımını yetiştiren Harbiye İngilizlerin merkezlerinden bir tanesi. Seraskerat’ın olduğu yeri de İngilizler işgal ediyor. Daha çok Pera ağırlıklı olarak yayılıyorlar. Pera Karşıyaka demek. Bilad-ı selaseye, üç beldeye göre; Suriçi, Eyüp ve Üsküdar’dan oluşan İstanbul’a göre, gayrimüslim unsurların ve levanten unsurların ağırlıklı olarak yaşadığı yer. Fransızlar Sur içindeler, değişik kumanda merkezleri var. Mesela bunlardan biri bugün Basın Müzesi olan bina. İtalyanlar daha çok Anadolu yakasında. ”Daha sonra işgalle beraber istiklal savaşı bağlantısının da kurulmuş olduğunu, İstanbul’dan Anadolu’ya beyin takımı, iş gücü ve silah tesisat aktarımı sürdürüldüğünü,  Halide Edip Adıvar’ın da çocukluğunun geçtiği Sultan tepesindeki Özbekler tekkesi bu işin beyinlerinden biri olduğunu vurguluyor.

Gayrimüslimlerin itilaf kuvveti askerlerini büyük bir nümayişle karşıladıklarını,  Cadde-i Kebir’in Papazların ellerinde haçlarıyla asker karşıladığı anlara sahne olduğunu ifade ediyor hoca.

      Hoca, elindeki fotoğrafları göstererek fotoğrafları anlatmakla devam ediyor; “ Ramazan günü caminin şerefesinde mahyada ‘Godsavethe Queen ‘ yazıyor. Kırlarda bayırlarda işgal kuvvetlerinin çocukları var, Boğaziçi düşman donanmalarıyla dolu. İstanbul Üniversitesi’nin önünde Fransız zırhlı aracı var, Gülhane parkı tamamen bir işgal karargâhı olarak kullanılıyor, şirket-i hayriye vapuruna binmiş askerler boğaz turu yapıyorlar, bir pasaport (gazi paşa dahi Samsuna geçerken İngilizlerden geçiş izni(pasaport) alıyor). “

Hoca, fiili işgalin 16 mart 1920 tarihinde resmi işgale dönüştüğünü, 15 Mart’ı 16 ya bağlayan gecede İngiliz kuvvetlerinin Şehzadebaşı karakolunu bastıklarını ve oradaki Kafkas Mızıka Takımının askerini şehit ettiklerini aktarıyor. Bu durumun çok büyük bir infiale yol açtığını, o dönem meclisi mebusanın henüz feshedilmiş olduğunu, oradaki son milletvekilleri duruma tepki gösterdiğini nihayetindeyse büyük bir kısmının Malta’ya sürüldüğünü ekliyor.

Hoca, konuşmasının devamında; “ Daha sonra Lozan Antlaşması oluyor ve Lozan Antlaşmasıyla beraber düşman kuvvetlerin nasıl çekileceğine dair bir protokol imzalanıyor. 1923 yılının Ekim ayının başından itibaren çekilmeye başlıyorlar. “ Ve bununla ilgili olarak ‘ Güleni şöyle dursun ağlayanı bahtiyar olan ‘ İstanbul’da yeniden bayrağımızın sallandığını ezanımızın okunduğunu ifade ediyor.

Son olarak Prof. Dr. Yörük: “ Buradan hepimize bir ders çıkmalı. Tekrar bu olumsuz durumlara düşmemek için bizim vazifelerimiz var. Disiplinimiz, mesleğimiz ne olursa olsun biz bu milletin kültürünü, geleneğini çok iyi bilmek mecburiyetindeyiz. Biz perspektifimizi ne kadar genişletirsek vereceğimiz kararlardaki hata payı da o kadar az olur. Benim içimde üniversite eğitimi ‘ tahminlerdeki hata payını en düşük düzeye indirme sanatıdır.’ Çok yönlü insan olmanın gayreti içerisine girelim. “

Prof. Dr. Ahmet Yörük; bütün bunların sevgi ve saygı çerçevesinde; bir İstanbul Beyefendisi / Hanımefendisi nezaketi ve zarafeti içerisinde yapılması gerektiğini söyleyerek konuşmasına son verdi.