18 Nisan 2024

Osmanlı’nın Hafızası Arşivler

Röportaj Ekibi: Bilge DEMİRTAŞ, Rıdvan SUSAM, Rumeysa ARMUTÇU, Seda YİĞİT, Selman ABACI, Zeynep BALCI

Osmanlı Devleti günümüzde pek çok açıdan Türk İslam Medeniyetinin zirve noktası kabul edilmektedir. Hakikaten de tarihe baktığımızda başkentine “Dersaadet” ismi verilen, tebasına adil ve eşit muamele eden, özgür, müreffeh bir devlet görürüz. O devlet ki çok geniş topraklarda hüküm sürerken kurduğu pek çok sistem ve mekanizma ile tek hanedan üzerinden asırlarca hükümran olmuş bir devlettir. Ne yazık ki böyle olsa dahi zamanın karşı konulmaz tahribatı Osmanlı’ya da sıçramış ve o büyük abideden geriye küçücük bir toprak parçası kalmıştır. Bugün geriye dönüp baktığımızda o tatlı akisleri duysak da üç kıtaya hükümranlığın sırrını muhafaza eden münhasır sistemlerin esrarına vakıf olamadan karşıdan bir iç geçirmekle yetinmekteyiz. Pekala, bu halde ne yapabilir, nasıl hareket edebilir ve o esrarlı sırra yeniden vakıf olarak sadece Türklerin değil, sadece Müslümanların da değil, bütün bir insanlığın özlem duyduğu yeni bir Türk İslam Medeniyeti hamlesi gerçekleştirebiliriz diye bir soru sorduğumuzda Osmanlı’dan geriye elimizde kalan belki de en büyük hazine ve miras, arşivlerimiz, bize kapılarını ardına kadar açmaktadır. Biz de bu konuyu, arşivciliği ve arşivlerimizi, konusunda mütehassıs Prof. Dr. Mustafa Hakkı Ertan Hocamız’a sorarak siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz…   

Arşivcilik nedir?

Arşivcilik devletin hafızasıdır. Devletin kayıtlarının kesin bir şekilde ve birkaç türlü kaynak olacak şekilde tutulmasına kaydedilmesine arşivcilik denir. Arşiv bir milletin kimliğidir. Devletin hafızasıdır ve kayıtlarıdır.

Arşivciliğin Türk tarihindeki yeri ve önemi nedir? İlk olarak hangi Türk devleti arşiv çalışmaları yapmıştır?

Arşivciliğin Türk tarihinde yeri çok önemlidir. Türk devletlerinin sondan başlayarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ciddi bir arşiv kaydından bahsedebiliriz. Onun öncesinde Osmanlı Devleti dünyanın en önemli arşiv kayıtlarına sahip yegâne devletlerinden bir tanesidir. Onun dışında Osmanlı öncesi Selçuklu kayıtlarından bahsedebiliriz. Maalesef Moğol istilası ve Moğolların verdiği zararlar sebebiyle Selçuklu kayıtları büyük oranda bize ulaşmamıştır.

Türk Devleti için kayıt çok önemlidir. Biz bunları yazıtlardan da anlıyoruz. Yazıtlar bir arşiv niteliğindedir. “Hangi Türk Devleti arşiv çalışması yapmıştır?” sorusuna kesin bir dille cevap vermenin zor olduğunu düşünüyorum. Bizim günümüze ulaşmış olduğu  kadarıyla yazılı kayıtlar son 1000 yıla aittir. Son 1000 yılda da Türk Devleti olarak dünya tarihinde ve bizim tarihimizde Selçuklu Devleti’ni görüyoruz. Selçuk Devleti’nin maalesef kayıtları büyük oranda bize ulaşmamıştır. Bir kısmı suretler şeklinde Osmanlı’ya intikal etmişti.

Arşivlerden yararlanma hakkına her vatandaş sahip midir?

Evet sadece Türkler değil tüm dünyadaki insanlar arşivden yararlanma hakkına sahiptir. Dünyanın her yerinde durum böyle midir? Hayır değildir. Sadece Türkiye’ye mahsup bir durumdur. Türkiye de nüfuz kâğıdını gösteren yerli veya yabancı her insan arşivden yararlanabilir. Bugün Cumhuriyet arşivi de, Osmanlı arşivi de bu durumdadır.

Arşivci nasıl bir eğitime sahip olmalıdır? Her tarihçi aslında birer arşivci midir?

Arşivcinin tarih kökenli olması makbuldür. Ama arşivcinin en üst düzeyde sosyal içerikli bir okuldan mezun olması günümüzün kriterlerindendir. Son dönemlerde birçok arşivcilik bölümü açılmıştır. Üniversitelerdeki arşivcilik bölümleri arşivci yetiştirmeye yöneliktir. Bu çok güzel bir gelişme ama maalesef istenilen boyutta olmamıştır.

Her tarihçiyi birer arşivci olarak görmek büyük bir yanılgı olur. Tarihçi tarihi bilgileri bilen ve nakledendir. Arşivci ise tarihi bilgi kayıtlarını çözebilen insandır. Bugün elimizde bulunan arşiv kayıtları gerçekten uzmanlık isteyen çok nitelikli çok farklı yazılardan oluşan bir nitelik arz etmektedir.

Arşiv binaları seçilirken nelere dikkat edilmelidir? Zira Bab-ı Ali deki yerinden Kâğıthane’ye taşındığında arşiv binamız birçok tartışmalara yol açmıştı. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?

Arşiv binaları seçilirken olmazsa olmaz güvenliktir. Ve kesinlikle rutubet tutmamasıdır.  Birinci konu güvenliktir. Çünkü arşiv bize belki binyıllık tarihimizden atalarımızdan ecdadımızın bize ulaştırdığı emanettir. Bu emanet en iyi şekilde korunabilmesi için mutlaka güvenli bir ortam sağlanmalıdır. Bu gibi  güvenlik ortamları maddi ve manevi olmalıdır. Maddi olarak bina manevi olarak da binanın içerisindeki rutubetin belli bir seviyede tutulması gerek. Misal bizim arşivcilik kayıtlarında rutubet kayıtları yüzde kırk ile yüzde altmış oranındadır. Yüzde kırkın altında olmamalıdır. Olur, ise kâğıtlarda kırılmalar meydana gelir. Yüzde altmışın üzerinde olmamalıdır olursa bu sefer kâğıtta yumuşama başlar.  Kesinlikle iyi bir yer olması gerekir. Burada arşiv binalarının tartışmaya yol açmasının sebebi maalesef bu hadisedir. Uzmanlara danışılarak seçilmiş bir yer değildir. O günün siyası olarak atanmış arşiv görevlilerinin ve devlet yetkililerinin kararlarıyla kâğıt haneye taşınmıştır. Burada o zamanlar ben de orada müdürdüm bu konuda bizim düşüncelerimiz alınmamıştı. Kâğıthane de şuan çok güzel büyük bir bina yapıldı. Ama rutubet oranının orada kurulan sistem ile olumlu seviyede tutulduğunu biliyorum. Ben arşivin Kâğıthane’ye taşınması fikrine karşı duran insanlardan biriydim. Benim düşüncem arşivin kesinlikle İstanbul da payitahta yani sur içinde olmalıydı. Sur içerisinde büyük bir arşiv binası dizayn edilip yapılabilirdi.

Günümüzde arşivciliğe yeteri kadar önem verildiğini düşünüyor musunuz?

Yeteri kadar önem verildiğini düşünmüyorum. Arşivde uzmanların çalışması büyük bir arşiv binasının yapılması yeteri kadar önem verildiği manasına gelmiyor. Arşivde çalışanların dünya çapında uzman olmalarına rağmen maalesef yeterli ilgi ve alakayı görmediğini düşünüyorum. Aynı zamanda arşivcilik derken sadece devlet arşivciliği değil Türk arşivciliği, kurumsal arşiv, bölge arşivleri bu nokta da eksiklerimiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü bölge arşivleri ciddi bir şekilde tutulmalı ve bu kayıtlar daha sonra arındırılarak yani arındırmaktan kastım mükerrer arşive uymayan bir takım dokümanların çıkarılıp arşiv niteliği taşıyan dokümanların merkeze gönderilip bunun sistematik bir şekilde kayda geçirilmesi gerekir bu hususlarda eksikler olduğu kanaatindeyim.

Osmanlı arşivinde yazılı ve gün yüzüne çıkmayan ne gibi bizi bekleyen bilgiler var?

Osmanlı arşivinde kayıtların büyük bir çoğunluğu kaba tasnif bile olsa yapılmış durumda ama bunların defterlerin içine girilip bütün belgelerin özetlerinin çıkarılması maalesef şu anda bu oran yüzde elliye ulaşmış değildir. Bunun için uzman istihdamına ihtiyaç var. Bundan yirmi yıl önce başbakanlığa sunduğum bir raporda yüz bin kilometrelik arşiv sitesine, bin tane arşiv uzmanına ve yüz tane de ciltçiye ihtiyaç olduğunu yazmıştım. Bizim bir milyona yakın defterimiz ve yüz milyon civarında da belgemiz  var. Bunların yeterli sayıda uzmanlarla ancak tasnif edilebilir.

Osmanlı İmparatorluğu’nda arşivdeki görev yapan yazanlar arasında çarpıtma yapıp olayları değiştirmeye çalışanlar var mıydı? Varsa bunları denetleyen kurum veya kişi var mı?

İnsanın olduğu her yerde olumlu veya olumsuz durumlar görünebilir. Dünya tarihi bunun örnekleriyle doludur. Peygamberler bunun için gelmiştir. Kutsal kitaplar bunun için inmiştir. Bütün sebep iyi insan, düzgün insan yetiştirmektir. Osmanlı İmparatorluğu’nda arşivde görev yapan yazar sayısı çok azdır. Bu yüzden zaman zaman siyakat bilen insan sayısı azalmıştır. Sahte bir ferman yapmak son derece büyük bir suçtur. Cezası çok ağırdır. Osmanlı arşivinde de tek tük olsa da olmuştur. Büyük çoğunluğu diyelim ki büyük bir arazinin tahsisi için olsun kalkıp ferman veya beraat tarzı bir belgeyi yapıp padişahın imzasını taklit edip oraya göndermek şeklinde sahtekârlıklara rastlanabiliyor. Ama bunun çok kolay bir yöntemi var. Şayet bir ferman gelmiş doğru mudur şeklinde teyid sorusu sorulur eğer o ferman defterde kayıtlı ise doğrudur. Kayıtlı değilse sahte olduğu açığa çıkar ve o insana en sert bir ceza uygulanır. Bir ihbara dayalı olarak dönemin kadıları başta olmak üzere o işte görevli yetkililer bu işin takipçisidirler.

Devletimiz Osmanlı arşivine ne kadar önem veriyor? 

Devletimiz Osmanlı arşivine şuan da Türkiye’nin en büyük binalarından diyebileceğimiz birini yaparak verdiği önemi gösterdi. Hatta bunların bir kısmı yerin altında muhkem bir şekilde yapılmıştır. 24 saat klimatisizyon sistemi bu arşivlerde vardır. Bu nokta da güvenlikçileri ile mevcut personeli ile devletimiz özellikle 1980 sonrası diye bunun altını çizmek lazım. Seksenler öncesinde de muhafaza edilmesi konusunda sıkıntı yaşanmış maalesef İsmet İnönü dönemin de “hurda kâğıt” diye satılmış ve hatta bazıları Bulgaristan’a satılmış. Bulgaristan’ın bunları almasındaki amaç tabi arşivlemektir. Uzun bir zaman Bulgaristan Osmanlı’nın arşivi biziz diye bu inisiyatifi ele almaya çalıştı. Devlet şu anda tarihi kayıtlarını ciddi bir şekilde hafızasına sahip çıkan bir profil çiziyor. Osmanlı arşivinin günümüzde anlaşılması için özetlemeler yapılıyor. Uzmanların günümüz siyasi ve siyasi politiğine yorumlayabilmesi için ayrı bir birim ve ekip kurulması gerekir. Maalesef Osmanlı arşivinde bunun eksikliğini hissediyoruz. Bu belki Osmanlı arşivinde değil Dışişleri Bakanlığı uzmanlarıyla birlikte yapılması ve koordinasyon isteyen bir çalışmadır. Mesela Türkiye ile Yunanistan arasındaki siyasetin başta adalar olmak üzere nasıl dizayn edilmesi gerektiğinin yolu kesinlikle arşiv kayıtlarından geçer. Bugün Türkiye’nin gündeminde yer alan adalar problemi hatta kayalıklar problemi bizde belgeleri olan konulardır. Siz bu belgeyi bilmeden bu hafızayı tazelemeden günlük siyasi politika yaptığınız zaman mutlaka eksikleriniz olacaktır da.

Osmanlı İmparatorluğu birçok yere hüküm ettiği için diğer ülkelere olan olayları ve bilgileri nasıl ediniyordu?

Osmanlı devletinin büyük dönemlerinde 30 milyon kilometrekarenin üzerinde bir toprak bütünlüğü ve hâkimiyeti var. Burada yetkilileri, temsilcileri var. Oralardan günlük aylık haber akışları ve raporları hem kendi bulundukları merkezde hem de ana merkez İstanbul’a rapor edilir gönderilirdi. Yani bu olayların takip noktasında Osmanlı hiçbir zaman sıkıntı çekmemiştir, düzenli bir şekilde takip etmiştir. Dünyanın en büyük tarihi arşivlerinden birisi Osmanlı arşividir.

Osmanlı İmparatorluğunda arşivde bulunan çok önemli bilgilerin kopyalandığı bir yer veya kurum var mıydı?

Arşiv bilgileri işi bittikten sonra bağlanarak sağlam bir yerde muhafaza ediliyor. Son dönemlerde dünyanın ikinci arşiv binası payitahta bugün ki valilik binasının bahçesinin içinde olan “Hazineyi Evrak Binası” inşa edildi ve orada toplanmaya başlandı. “Hazineyi Evrak Binası” şuan müze olarak kullanılması tasarlanan bir binadır. Dünyanın ilk arşiv binası olan bu binanın projesi Gaspare Trajano Fossati tarafından çizilmiştir. Burada  çok önemli şeyler vardı. Dışı mazgallı delikli olan içine belgelerin konulduğu dolaplar vardı şimdi onların hepsi oradan taşındı ve Kâğıthane’ye gitti.

Osmanlıda arşivciliğe en çok önem veren ve düzenli hale getiren padişah kimdir ve bu dönem hangi dönemdir?

Bence böyle bir döneme ayırmaya gerek yok. Osmanlı arşivciliğinin arşiv kayıtlarının tutulması devletlerin bir hafızasını saklama namus borcu gibi telakki edilmektedir. Ve gerçekten dünya tarihinin kayıtlı en büyük devlet arşivi Osmanlı devleti arşividir diyebiliriz. Bu noktada padişahların tamamı arşiv kayıtlarına ve belgelerine önem vermişlerdir. Bunun sebeplerin den bir tanesi de aslında Peygamber efendimizin hadisine dayanan “Yaptığınız işlerinizi yazasınız.” hadisi şerifine dayanan bir düstur olması gerek. Bu düsturla insanlar hem kayıtlarını yazarken hem de sevap kazanmış olma durumları vardır. Bir hadisi ihya etmek insanın sevabını kazanmasına vesile olur.

Osmanlıda arşiv belgelerinin muhafazası nasıl yapılmıştır?

Son dönemlerde nefes alan dolaplarda korunmuşlardır, muhafaza edilmişlerdir. Belgeler mutlak surette en güvenli yerlerde bağlanarak kaldırılmıştır. Belgenin sağlığını düşünme açısından torbalara konulurdu. Padişahın Hattı Hümayunları ipek torbalarda saklanmıştır. Hem nefes alan hem de sağlıklı torbalardır. Diğer torbalarda hangi döneme ait olduğu nereye ait olduğu yazılarak kaldırılmıştır. O torbalar şimdi açılıyor. Dosyalanarak rutubeti olmayan yerlerde muhafaza ediliyor.

Osmanlıdan günümüze kaç belge vardır bunların tasnifi nasıl yapılmıştır?

Şu anda arşiv belgelerinin toplamının tam sayısal rakamı bilinmiyor çünkü hepsinin teker teker sayılması büyük bir zaman alır. Metraj hesabına göre hesaplandığında arşivcilikte metraj hesabı yapılır. Osmanlı arşivinde yüz milyon civarında belge olduğu var sayılmaktadır. Bunun bir milyon civarındaki kısmı da defter. Bu defterleri günlük sizin defterler kitaplar olarak tahayyül etmeyin. Bazen masa büyüklüğünde bazen iki kişinin taşıdığı büyük, kalın defterler vardır. Yerine göre belge ihtiyacı oldukça kâğıt eklenmiş daha sonra bunlar defter haline getirilmiştir.

Bu arşivlerin gizli olduğu ve “bilerek” açıklanmadığı iddiaları ne derece doğrudur?

Bunlar arşivleri bilmeyen insanların iddialarıdır. Arşivde hiçbir şeyi gizleyemezsiniz, hiçbir şeyi saklayamazsınız. Çünkü arşivin kayıtları üç yerde muhafaza edilir. Bir genel merkezdedir; iki geldiği yerdedir; üç kayda girdiği defterdir. Yani birisinden kaçırsanız diğerine yakalanırsınız. Ve bunların hepsinin sıra numarası vardır. Mesela şöyle düşünün bir yere müracaat ettiniz sizin müracaatınız kayda girer bu kaydınız deftere kaydedilir. Sonra sizin evrakınız gönderilir. Yani şuan bile bu şekilde yapılırken Osmanlı devleti gibi büyük bir devlette böyle yapılmaması mümkün değildir. Bosna’da Sırplar savaşın ikinci günün milli arşivi vurdular, yaktılar ama o belgelerin büyük bir çoğunluğunun kaydı biz de olduğu için biz onların fotokopilerini vererek yine o arşivi ayağa kaldırdık. Bizde kaydı, bir sureti olmasaydı o belgeler gitmişti. Dolayısıyla bu arşivlerin bazılarının açıklanmadığı doğru değildir. Mesela bugün Ermenistan Rusya arşivinin tamamı açık değildir. İngilizler istedikleri belgeleri size gösterirler. Amerikalılar Amerika’nın arşivini açmazlar kendi istedikleri bir kısım belgelere, bunlara bakabilirsiniz derler. Biz dünyanın en şeffaf ülkesi olarak her şeyimiz açık maşallah.

Diğer dünya ülkeleri ile Osmanlı arşivi arasında bir kıyas yapılabilir mi? Dünya tarihinde arşiv çalışmalarına en fazla değer veren devlet hangi devlettir?

Büyük devletler büyük olmak istiyorlarsa hafızalarına kayıtlarına sahip çıkmak mecburiyetindeler büyük devlet olmanın gereklerinden birisi budur zaten onun içindir ki Osmanlı büyük bir devlettir. Bugün büyük devletler mesela İngiltere kendi arşivlerini gayet güzel tutar ama ona bakma hakkı sadece kendinde görür. Kıyas edilmesi gerekirse bizim arşivimiz dünyanın en büyük tarihi arşividir. Ama modernlik açısından 1900’lerin sonrasındaki arşiv kayıtları herhalde emperyalist ülkelerin kayıtları daha fazladır. Ama tarihi arşiv olarak baktığımızda Osmanlı arşivinin belge kayıtları çeşitli ve dünyanın en zengin arşivi konumundadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin de kuruluşundan günümüze kadar bir arşivi var mıdır?

Evet Türkiye cumhuriyeti kuruluşundan günümüze kadar bir arşiv var. Ankara da merkez de toplanmıştır. Büyük bir çoğunluğu Cumhuriyet arşivi merkezindedir. Tarihi kayıtlarda Osmanlı arşivi daire başkanlığıdır. Onunda merkezi İstanbul’dadır. Arşiv binalarımız vardır ve sırada bölge arşivleri düşüncesi var ama bugüne kadar bölge arşivlerinin tasarlanmadığını ihya edilmediğini biliyorum. Ama şuan da hem Cumhuriyet arşivi hem de Osmanlı arşivi diye iki tane büyük arşivimiz var. 

NOT: Röportajın basılı haline Rengâhenk’in 35. sayısından ulaşabilirsiniz.