KOCAV 2019 Güz döneminde 23.’sünü gerçekleştirdiği Öğrenci Sempozyumu’nda çok yakın bir zamanda ebediyete uğurladığımız kıymetli hocamız Emin Işık anıldı. 7 Aralık Cumartesi günü Erol Güngör Kültür Merkezi’nde üç ayrı salonda, altı oturumda eş zamanlı olarak gerçekleşti. Sempozyum oturum başlıkları: Emin Işık’ın; Yayınları-Eserleri, Hayatı ve Şahsiyeti, Hocaları ve Arkadaşları, Tasavvufla İlgili Meselelere Bakışı , Siyasi- Sosyal ve Temel Meselelere Bakışı ile İslam Dini ve Temel Kaideleri olarak ele alındı. Sempozyum açılış konuşmasını Vakfımız Eğitimden Sorumlu Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Ümran Ay yaptı. Doç. Dr. Ümran Ay, konuşmasında sempozyum tebliğlerini sunacak öğrencilerin çalışmalarına değindi ve Emin Işık’ın maneviyatından söz açarak kürsüye Prof. Dr. Nihat Öztoprak’ı davet etti.
“Allah Bes Baki Heves”
Doç. Dr. Ümran Ay, herkesi selamlayarak başladığı konuşmasında sempozyumla ilgili şunları ifade etti: “Kuruluşundan beri ilmiyle, bilgisiyle, görgüsüyle, tecrübesiyle daima KOCAV kürsülerinde sizlere de bizlere de ders vermiş olan, Hakk’a Yürüyen KOCAVlılar programlarında okuduğu İstanbul usulü Kur’an tilavetleriyle ve mevlidi şeriflerle ruhumuzda derin izler bırakan Emin Işık hocamızı bugün kendisinin olmadığı kürsülerde biz kendi manevi şahsiyetinin huzurunda siz sevgili öğrencilerin sunumlarıyla inşallah ağırlayacağız. İstanbul Üniversitesi’ne rahmetli İbn’ül-Emin Mahmut Kemal İnal Kütüphanesi’ni ve milyarlar değerinde tutan hat ve tezhip koleksiyonunu bağışladığında İbn’ül-Emin hoca için bir şükran toplantısı düzenlenmiş ve bu şükran toplantısına hocayı kürsüde birkaç kelam etmesi için davet etmişler. İbn’ül-Emin Mahmut Kemal Hoca, kendisini heyecanla bekleyen kalabalığa doğru yürümüş, yavaş adımlarla kürsüye çıkmış, kalabalığa şöyle bir bakarak “Allah bes baki heves” demiş ve kürsüden inmiş. Emin Işık hoca da aynen öyle şairin “Beni Allah tutmuş, kim eder azat?” deyişindeki gibi sadece Allah’a kul ve köle olmuş, şükrü Allah’a kul ve köle olmakta bulmuş, onun dışında başka kulluk tanımamış, en fazla da bu güzel mizacıyla bizler üzerinde örnek olmuş mümtaz bir şahsiyettir. Bugün öğrenci arkadaşlarımız Emin Işık hocamızı çeşitli meziyetleriyle anlatacaklar.”
İsmiyle Müsemma
Daha sonra kürsüde söz alan Prof. Dr. Nihat Öztoprak, Emin Işık hocanın aynı zamanda bir KOCAVlı olmasına değinerek salonda bulunan herkesin uzaktan yakından ilgilisi olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Her şeyden önce adı “Emin”. Emin, sözlüklerde; doğru, hakikatli anlamlarındadır. Peygamber Efendimizin, peygamberlikten önce ve peygamberlikten sonraki en önemli sıfatı ‘Emin’ idi. Onun için Eminlik son derece önemlidir. Batı toplumlarında bilgili şahıslar “filozof” olarak tanımlanırlar. Bunlar, toplumun meseleleriyle ilgilenen, toplum bilgisine sahip, meselelerine çözüm arayan yapıya sahip insanlardır. Filozofların şöyle bir özellikleri var: bunlar bilgi sahibi bilge insanlardır fakat bilgelikleriyle davranmak zorunda değillerdir. Bizim toplumumuzda filozofun karşılığı olarak “alim” vardır, “bilge” vardır ve bir de “arif” vardır. Alimin, bilgenin bilgisi sohbet ve kitaba dayanır fakat arifin bilgisi sohbet, kitap, tecrübe ve ilhama dayanır. Aralarındaki fark budur. Arif aynı zamanda söylediğiyle de amel eden kimsedir. Bu bakımdan Batı’nın filozoflarından farklıdırlar. Benim kanaatimce Emin Işık’ın en önemli vasıflarından birisi ariflerden olmasıydı. Onu dinlediğinizde şu kanaatlere varırsınız: Bu adam samimidir, bilgilidir, mütevazıdır, söylediklerini yaşıyor, sözü özü birdir.”
Mevlana’yı Anlamıştı
“İlk konuşmamızda ona ‘nasılsınız hocam?’ dedikten sonra bir de peşinden ‘neler yapıyorsunuz?’ diye sormuşluğum vardır, şöyle cevap vermişti: ‘Hiçbir şey yapmıyorum. Sadece yardımda akarsu gibi, merhamette güneş gibi, kusur örtmekte gece gibi, tevazuda toprak gibi, hoşgörüde deniz gibi olmaya çalışıyorum, gayret ediyorum. Başka da bir şey yapmıyorum.’ demişti. Bu ölçünün nice zaman sonra Mevlana’nın ortaya koyduğu bir ölçü olduğunu okudum. Olaylara bu açıdan bakabilmesi, hocanın Mevlana’yı çok iyi bildiğini ve hocanın Mevlana’yı en iyi anlayanlardan birisi olduğunu gösterir. Emin Işık hocamız özellikle 13. yüzyılı ve o yüzyıldaki yapıyı çok iyi bilirdi. 13. yüzyıl, kanaatimce Türk Tarihi’nin dönüm noktalarından bir tanesiydi. O dönemde gerçekten çok büyük sıkıntılar var olmasına rağmen o sıkıntılar sabırla ve eğitimle aşılmış. Bana göre Emin Hoca o dönemin sırrını keşfetmiş, öğrenmiş, anlamış ve bize de aktarmaya çalışmış hocalarımızdan bir tanesidir.” Ehl-i Sohbet İnsan “Emin Hocamızın diğer bir özelliği de sohbet insanı olmasıydı. Hocanın sohbetlerine katılmaya gayret ederdim. Notlarımda ‘gönül’ ile ilgili yaptığı sohbette tuttuklarımı hatırlıyor ve oradan birkaç tespitimi sizinle paylaşmak istiyorum. Gönül konusuna başlarken Orhun Abideleri ’nde ve Kutadgu Bilig’de de ‘gönül’ kelimesinin geçtiğinden söz etmiş ve Türkçe kökenli bir kelime olduğuna vurgu yapmış. Sonra gönlün tariflerini yaparken Mevlana’nın gönül ile ilgili “Her zerremde 200 dil olsa da söylesem gönül yine de ifadeye sığmaz” cümlesini söylemiş ve gönlü anlatmanın zor olduğunu vurgulayarak devam etmiş sözlerine. Sonra Yunus’tan “Gönül Çalab’ın tahtı Çalap gönle baktı/ İki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise” beytini okumuş. Cenab-ı Hakk’ın tahtı gönüldür çünkü Çalap gönle bakmıştır onun için o gönlü yıkmamak gerekir, yıkan bedbaht olacaktır diyerek Yunus’un bu meşhur beytini örnek vermiş. Ve daha sonradan da bir ayet meali; “Yere göğe sığmam da inanan kulumun gönlüne sığarım.” “Emin Işık hoca insanı gemiye benzetiyor. İnsanın yaşadığı bu kâinatı da denize benzetiyor. Geminin işi suyun üzerinde yüzerek hedefine ulaşmaktır. Bu gemi su alacak olursa batar, hedefine ulaşamaz. Demek ki insan kalbine masivayı almamalı, masivayı yerleştirmemeli. Yerleştirmesi halinde, denizde batar. Deniz alem ise geminin batması halinde insan dünya ile sınırlı kalır. Emin Işık hoca, konuşmalarında konuyu derli toplu bir şekilde anlatmaya gayret ederdi. Gönül bahsinde görüldüğü üzere, konuda geçen kelimenin kelime anlamından başlamış, günümüze kadar getirmeye çalışmıştır. Ayetten, hadisten de örnek vermiştir. Mevlana’dan Yunus’tan ve bu konudaki bilgili insanların özlü sözlerinden, beyitlerinden de örnekler vermeye çalışmıştır. Bunları söylerken de iyice sadeleştirmiş, anlaşılır kılmaya gayret etmiştir. Emin Işık hocamızın bir konuyu izah ederken izlediği metodu sizlere anlatmaya çalıştım. Ben inşallah bugün, gençlerimizin konuşmalarından çokça istifade edeceğim.”
Prof. Dr. Nihat Öztoprak KOCAV yönetimine ve öğrencilerine böyle bir organizasyonu düzenledikleri için teşekkür ettikten sonra, Emin Işık’ın özellikle Arif kimliğini öne çıkartmamızın gerektiğini ifade ederek açılış konuşmasını tamamladı.
Prof. Dr. Nihat Öztoprak’ın konuşmasının ardından başlayan oturumlarda KOCAV öğrencileri tebliğlerini başarıyla sundu. Üç ayrı salonda eş zamanlı gerçekleştirilen KOCAV Emin Işık Öğrenci Sempozyumu’nun ardından kapanış konuşmasını yapmak üzere
Prof. Dr. Nihat Öztoprak kürsüye geldi. Prof. Dr. Nihat Öztoprak, öğrencilerin akademik düzeyde sunumlar yaptıklarını, tebliğ sürelerine özenle riayet ettiklerini ifade etti. Böyle kısa sunumlarda öz inmek gerektiğini tebliğ sunan öğrencilerinde öze inerek Emin Işık hocayı her yönüyle ele alıp tekrara düşen cümleler kurmadan, her açıdan onu anlattıklarını belirtti. Kapanış konuşmasının ardından tebliğ sunan öğrencilere sertifikalar takdim edildi.
Aylin AYKUT (İhtisas 2)
Hilal Nur SAYMAN (İhtisas 2)
Kübra ÖZKAN (İhtisas 2)