28 Nisan 2024

Dr. Adnan Çoban ve Dr. Oğuz Tan- 07/03/2020

Ahlakı Mûsikî ve Edebiyatta Aramak

Dr. Adnan Çoban ve Dr. Oğuz Tan’ı konuk ettiğimiz konferansımızın açılış konuşmasını Vakıf Başkanımız Av. Dr. Ali Ürey yaptı. Ahlakı her alan aramamız gerektiğine vurgu yapan Başkanımız Av. Dr. Ürey’in konuşmasının ardından konuklarımız kürsüye gelerek konuşmalarına başladılar.

Dr. Çoban, ahlak, etik ve estetik gibi değerleri hayatımızda bulamayacak olsak dahi aranması gereken değerler olduğunu ve KOCAV’ın da bu alanda çok büyük katkılarının bulunduğunu belirttikten sonra Dr. Tan, ahlakı ararken edebiyat ve musikiden nasıl istifade ettiğimizden bahsetti. Dr. Tan ve Dr. Çoban’a, saz sanatçıları, Yeşim Çoban ve Caner Can’ın eşlik ettiği konferansta, dinleyiciler aynı zamanda klasik Türk musikisi dinletileriyle hoş vakit geçirdi.

Müzik İnsanı Ahlaklı Yapar mı?

Dr. Çoban, insanlığın doğuşundan bu yana musikinin hayatın her alanında aracı kılınmış olduğundan ve önemli etkileşim alanlarından biri olarak insanın karakterine ve davranışına yönelik bir alan olduğundan söz etti. Eflatun’un “Kötülük bir ahenk yokluğu erdem ise bir ahenktir.” yani “Bir şey estetikse etiktir, etikse estetiktir.” görüşünden yola çıkan Dr. Çoban, ahlaklı olup olmamanın ahenk ile belirlenebileceğinden ve musikide ahenk bağlamında; söz, makam, ritim ve çalgının öne çıkan unsurlar olduğundan söz etti.

Dr. Tan ise özeleştirinin kaçınılmazlığını dile getirdikten sonra şu soruyu sorarak konferansa başladı: Müzik insani ahlaklı yapar mı? Buna dair ampirik bir kanıtın mevcut olmadığından bahsettikten sonra ampirik bir kanıtı olmadan eleştiri yapanların dahi, müziğin net tanımlanabilir bir duygu vermemesiyle birlikte, müziğin duyguların iletimini güçlendirdiği olgusunu kabul edebileceğini söyledi.

 “Mûsikî, dil ve edebiyat insanda var olan ilahi güzelliği ortaya çıkarmada ve bunu bir kültür olarak hayatın içine aktarmada çok önemli unsurlardır.” Dr. Tan’ın anlatımına göre ampirik çalışmalardan gidilemeyince müzik, edebiyat ve ahlak ilişkisi, anomi, yabancılaşma ve kimlik ile açıklanmaya çalışıldı. Dr. Tan: “Anomi kavramını Emile Durkheim’e borçluyuz, 1897’de ilk defa intihar

kitabında anomiyi geliştiriyor. Bu kitapta intihar edenleri ve kategorilerini sayarak felsefe disiplininden gelen biri olarak yaptığı sayısal analizle anomi, yabancılaşmadan kimliğe gidilmesi kavramını ortaya koyuyor. Benim bu konudaki temel tezim müziğin bizim kimliğimiz için çok önemli bir yeri olduğudur. Çünkü ahlak ve estetik anlayışının nasıl ortak bir paydada buluştuğunu,

17. yüzyıldan bugüne ulvi bir musiki ile Itri ve dünyevi bir musiki ile Tamburi Mustafa Çavuş gibi iki farklı anlayış örneğiyle görebiliriz.” Sohbetin bu bölümünün akabinde, Tamburi Mustafa Çavuş’un “Dök Zülfünü Meydana Gel” bestesi icra edildi. Tamburi Mustafa Çavuş’un çağdaşı Nedim gibi Lale Devri’nde son derece dünyevi ve hatta materyalist bir bestekâr olduğundan bahisle bu devirde yapılan ıslahatlara değinen Dr. Tan, III. Selim’in bu ahval karşısında tahta çıkmasından ve dedelerinden III. Mustafa’nın şu mısraını tekrarlayışından söz açtı: “İşimiz kaldı heman merhamet-i lemyezele”. Eskiyi İçimize Alıp Yeni Bir Şey Söylemek Dr. Çoban, Dede Efendi’nin üç padişah dönemini gören biri olarak Batı’dan istifade etmekten ziyade, batılılaşmanın yol açtığı yolsuzlukları görmüş ve buna çok üzülen biri olarak en önemli özelliğinin musikiye olan talebin değiştiği dönemde her formda eser verebilmiş olmasından kaynaklandığını belirtti. Dr. Tan, 19. yy’da değerlerin hızla değişiyor oluşundan ve bunun da normların etkisiz hale gelmesine sebep olmasından hareketle geleneklerin etki gücünü kaybetmesini ve hızla yeni değerlerin kurulamayışı ile gelen normsuzluğun, anomiyi ve bir sonraki aşamada yabancılaşmayı çağırdığını belirtti. Dr. Tan’ın anlattığına göre, toplumda ortak değerlerin azalması ve bireylerin toplumun diğer bireylerine kendilerini bağlı hissetmemeleri ile

gerçekleşen yabancılaşma, Osmanlı’da bu yüz yıldan önce hiç görülmemişti. Dr. Tan, “Burada Ermeni Tatyos Efendi’yi anmadan geçmek olmaz.” diyerek sözü Dr. Çoban’a verdi. Dr. Çoban, İstanbul’un kültür mozaiğinde Ermeni, Rum ve Yahudi bestekarların yerinin önemine dikkat çekti. III. Selim’in hocası Tamburi İsak’ın da bir Yahudi olduğunu söyledi. Dr. Çoban, “Bizim bu bestekarları konu etmemizin de en önemli nedeni bu kültürün nasıl oluştuğunu analiz etmemiz ve tekrar nasıl yenileyeceğimizi görmektir.” Dedikten sonra musikiye geçti. Tatyos Efendi’nin

“Gamzedeyim Deva Bulmam” şarkısı icra edildi. Konferansın sonuna gelindiğinde Dr. Çoban, musiki ve dilin edebiyatın insanda var olan ilahi güzelliği ortaya çıkarmada ve bunu bir kültür olarak hayatın içine aktarmada çok önemli unsurlar olduğunu söyledi. Bizim artık sorunları tespit etme noktasında doyduğumuzu, bu sebeple artık çizilecek yol üzerine düşünülmesi gerektiği düşüncesiyle sözlerine son verdi.

Hazırlayan

Hilal Nur SAYMAN (İhtisas 2)