25 Ocak 2025

Rengâhenk Dergisi 56. Sayısı Çıktı

TUTUNACAK BİR DAL

“Dünyayı saran boşluğu hissetmiyelim

Peymâneyi boş bırakma doldur sâkî”

Yahya Kemal

            Hayatta bazı dönüm noktaları vardır. Küçük veya büyük çaplı milat etkisi yaratan. O noktadan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını bildiğimiz anlardır bunlar. Dönüm noktaları illa olumsuz olaylarla mı olur yani iyi kırılma anları yok mudur bu hayatta, diye sorabilirsiniz. Vardır elbet. Biraz düşünsek kesin aklımıza bir şeyler gelir. Ama nedense benim zihnimde dönüm noktaları ya da kırılma anları olumsuz bir çağrışıma sahip. Zihnimde bunlar, hayatın olağan akışının bozulduğu, rutinin darbe yediği anlar. O zamana kadar bizi meşgul eden işlerimizin önemini ve etkisini yitirdiği zamanlar. Böyle zamanlarda gündelik işleri yapmak anlamsız gelir. İnsan sık sık “Biz burada ne yapıyoruz?” diye sorar kendine. “Bütün bunların ne anlamı var?” diye düşünür. O ana dek çok anlamlı duran bütün meşguliyetler, aidiyetler tek tek sorgulanabilir bir yere doğru sürüklenir. Kafamda böyle kaos ve karmaşa ile resmettiğim bu anları belki de şu kelimeyle ifade etmek daha isabetli olur: “kriz”. Ancak şu bir gerçek ki bu dünyada yaşıyorsak öyle veya böyle kriz anlarını tecrübe ediyoruz, bundan kaçış yok.

            Bence krizleri yaşamaktan daha ilginç olanı bambaşka bir soru zihnimde: Biz fani insanoğulları onca kötü olaydan, yıkıcı ve dehşetli yaşantıların etkisinden, yani krizlerden sonra nasıl oluyor da ayakta kalıyoruz, bütün bunlar yaşandıktan sonra yeniden başlamamızı sağlayan nedir? Başka bir deyişle insan neye tutunur? Tutunduğumuz şey, herkese uyan genel geçer bir şey midir yoksa her insanın tutunduğu dal kendisi gibi biricik midir? Bu noktada yapılacak psikolojik, sosyolojik analizleri bir kenara bırakırsak naçizane her insanın hayatta tutunacağı dalının kendine has olduğunu, diğerlerininkine benzese bile sadece o insana hitap eden veçheleri olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple her insan, o kriz anı gelmeden önce tutunacağı biricik dalını aramalı, onu inşa etmeli, özene bezene süslemeli, ek malzemelerle onu desteklemeli. Afetlere hazırlanır gibi içimizdeki zor günümüzde tutunacağımız kuru dalı da hazırlayalım, yeşertelim, büyütelim. Gün gelir hayata yeniden başlarken yalnızca ondan güç alabiliriz.

Şeyma Nur GÜLTEKİN

“Herkes gibi dertli,

Ümitli herkes kadar”

            Canımızın çok yandığı zamanlar olur. Acılarımızın ortak, duygularımızın bir olduğu zamanlar. Gönlümüzün aynı yerden yaralandığı, sızımızın aynı noktada belirdiği anlardır bunlar.

            Bu zor zamanlar dünya var olduğundan beri hep vardı, her zaman da var olacaklar. Fakat biliyoruz ki her şey zıttıyla kaimdir. Biliyoruz ki zorluklar, kederler elbet nihayete erip yerini sevinçlere ve hatta sonra başka hüzünlere bırakacaklar. Çünkü burası dünya. Çünkü inancımız gereği bu dünyada misafiriz ve nasıl ki bu misafirliğimizin bir gün sonra ereceği muhakkak ise hüznümüzün de bize misafir olduğu ve mutlaka gideceği hakikattir.

            Ancak mühim olan bizim, gelecek olan hüzne hazırlığımız ve dirayetimizdir; gelen dertten, hüzünden payımıza düşeni almamızdır.

            Ümitsizlik böyle durumlarda bir teselli sayılamaz. Gelecek olan kederi, yaşanacak olan hüznü önleme ya da etkisini en aza indirme kudreti bizde mevcut. Tıpkı yıkma, yok etme kudretinin mevcudiyeti gibi. Şayet bir suçlu aranacaksa bu kesinlikle felaketlerin kendisi ya da sıkıntılar değildir. Felaketler vardır, hep de olacaklardır. Suç; bunların varlığını bilmemize rağmen haddini aşan, onları dikkate almadan yaşayan bizde.

            Fakat ümitsizliğe kapılmak olmaz, zira başka felaketlere davetiye hazırlamak istemeyiz. O nedenle şimdiden sonra, kederlerimizi tecrübe edilmesi gereken birer gerçeklik olarak anlayıp kudret alanımıza sahip çıkabiliriz. Çünkü benim inancıma göre başımıza gelen her olay, bize bir şey kazandırmak içindir. Dilerim ki baktığını görebilenlerden ve kudretini iyi, güzel ve doğrudan yana kullananlardan olalım.

            Benim söyleyecek bir sözüm vardı kıymetli okurlarımız.

            Artık sizleri Mustafa Kemal’in şu sözleriyle selamlayarak iyi okumalar diliyorum: “Felâketler, elemler, mağlûbiyetler milletler üzerinde birtakım etkenlerin vücut bulmasına sebebiyet verir. Bu etkenlerin başlıcası, öyle kara günlerinde sonra milletlerin uyanması vakalarını bulması ve kendi benliğini duymasıdır.”

Tuğçe KABAKCI