7 Eylül 2024

KOCAV Divan Sohbetlerinden Prof. Dr. Mehmet Akif Okur

Rusya-Ukrayna Savaşının Etkileri ve Türkiye

2022 Güz dönemi Divan Sohbetleri’nin ilk konuğu Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Okur oldu. 21 Ekim 2022 Cuma günü Hacı Arif Bey Konağı’nda gerçekleştirilen Divan Sohbeti’nde Rusya-Ukrayna savaşı ve bu savaşın halihazırdaki ve olası etkileri konu edildi. Sohbete gösterilen ilgi ve katılım oldukça fazlaydı.

Fazla Haber Normalleştirir

Rusya ve Ukrayna savaşının üzerimizdeki tesirinin olması gerekenden çok daha hafif hissedilmesine değinilerek sohbete başlanıldı. Ukrayna açısından nükleerin konuşulduğu kritik bir noktada olduğumuz, Rusya- Ukrayna meselesinin yalnızca Ukrayna ile olmadığını ve bunu Putin’in talepler listesinde geçen maddelerden çıkarabildiğimizden söz edildi. Savaş süreci incelendiğinde kötü ihtimallerle karşılaşma riskinin henüz bertaraf edilmediği, bertaraf edebilecek güçlerin çeşitli sebeplerle elini taşın altına koymadığı dolayısıyla risklerin ortadan kaldırılmasının ufukta görünmediğini belirten hocamız göstermelik ya da bir sonuca bağlanmayan ateşkes ve müzakerelerin yapılabileceğini de belirtti.

“Dünyanın ekonomik haritası değişiyor.”

Yeni dünyanın yeni enerji türleriüzerinden kurgulandığı, sadece enerjinin tipi değil niteliği, tasnifi ve akış güzergahının da değişmekte olduğu konuşulan konular arasındaydı. Temiz ve kirli enerji olarak bahsedilen doğalgaz ve nükleer enerji tanımlarının yer değiştirmekte olduğundan,bunun için Avrupa Birliği’nin nükleer enerjinin temiz enerji kategorisine alınması için müzakerelerde bulunduğundan ve Rusya-Ukrayna savaşının bunu destekleyen kamuoyunu kuvvetlendirdiğindenbahsedildi. Bu dönüşüm gerçekleşene kadar da mevcut enerji akışının güzergahının değiştirilmesinin bir sonucu olarak Rusya ve Çin devletlerinin birbirine itildiği ve iki ülke entegrasyonunun hız kazandığı söylendi. Ancak bu senaryoda Rusya’nın Çin’e olan kaygısı sebebiyle Türkiye ile işbirliğine daha açık hale gelmesinin de ihtimaller arasında olduğu konuşuldu.

Türkiye Denge Siyaseti İzliyor

“Türkiye’nin takınacağı tavırda üç ana tercih söz konusu: Avrupa’da toparlanma olduğu varsayıldığında Soğuk Savaş döneminden kalan kurumsal bağlantılara göre bir saflaşma içine girmesi, küreselleşmenin kırılmasıyla birbirine yaklaşan Rusya ve Çin penceresini gözetmesi ve dünya devletleriyle ilişkileri belirli bir düzeyde tutarak bizi bağımsız ve güçlü kılacak alanları besleyip Türk dünyasının örgütleyici olma vasfını kazanması.”

İlk muhtemel tercih için Batıdaki gücün dağılmaya başladığı ve güç kaynağının baraj kapaklarını kapatmayı istediği belirtildi. Bağımlılıklar kurarak muhatabını denetleme anlayışı içerisindeki Batıyla yola çıkıldığında baskı unsuru olan bağlardan kurtulabilmek için içerde kapasite üretmemiz gerektiği ve bu başarılmadığı taktirde kriz anlarında bir büyük güçten diğerine yönelip bağımlılık halinde olmaya devam edileceği belirtildi.

Söz konusu ikinci tercih ise zamanında Batı ile yaşananların tekrar yaşanacağı yönünde değerlendirildi. Bu konuda, Batı ile yaşanan değerler akışı işaret edilerek ne kadar Müslüman olabileceğimize Batı temelli tartışmaların yön verdiği hatırlatıldıktan sonra Doğuya döndüğümüzde de benzer bir yaklaşımda oldukları Çin Komünist Partisinin yakın zamanda yaptığı “Parti kadroları belirlenmiş bir karakterde Müslümanlık anlayışını inşa etmeli.” açıklaması ile örnek verildi.

İzlenebilecek üçüncü yol için tarihteki Türk dünyasının savaş düzeni almaya başlayan aktörlerle komşulukları sebebiyle jeopolitik önem kazandığı ve söz konusu coğrafyanın en irisinin Türkiye olduğu konuşuldu. Türk Dünyası toplanmasından bahsedilebilmesi için Türkiye merkezli bir düşünce şeklinin çok kaynak ayırdığımız kurumların ilk işi haline getirilmesi gerektiği vurgulandı.

Hazırlayan: Raziye İclal SAYMAN (İhtisas 2)