‘1915’den 2015’e Tarih Muhasebesinde Ermeni Meseleleri” üst başlığı ile gerçekleştirdiğimiz Konferans/Panel/Açıkoturum dizisinin Mart ayının konuğu Yrd. Doç.Dr. Ali Karaca idi. Konferans öncesi İhtisas 2 sınıfı öğrencilerinden Muhammet Emin Yardımcı ahde vefa sunumunda Enver Paşa’yı anlattı.
‘‘ Ermeni meselesi bize ait olmayan bir mesele, Ermeni meselesinin 100.yılı diyoruz ama Ermeniler’ in iddia ettikleri soykırım meselesinin 100.yılı yoksa bizim için böyle bir yüzyıl söz konusu değil.’’ Abdülhamit döneminde Ermeni meselesinin gündeme girdiği tarihten itibaren 1915 tarihine kadar olan süreçte devletin resmi olarak ne gibi çözüm çareleri aradığı, bunlara karşı ne yapıldığı bu politikayı irdeleyen Yrd. Doç. Dr. Karaca bu meselenin Avrupa boyutunu takip etmiştir. Bu meseleler, Türk ırkıyla Ermeni ırkı arasında bir meseleymiş gibi takdim eden bunun üzerinde inatla duran kasıtlı olarak da altını çizen, içeride ve dışarıda bir süre entelektüel ve ya diplomat olduğunu söyleyen hocamız bu meselede esas altının çizilmesi gereken hususun ırk meselesi değil Müslüman ve Hristiyan meselesi olduğunu, Avrupa’nın bunu buradan görüp başka bir perspektiften görmediğini ifade ederek şu sözlere yer verdi : ‘‘bu meselenin aslını Hristiyan Müslüman meselesi olarak bilmiş olsak o zaman herkes kenetlenecek ama maalesef onu bir ırkın üzerine bırakıp gittik.’’
Osmanlı Devleti’nde Ermenilerin Statüsü
‘‘Osmanlı Devleti’nde Ermeniler hukuken zımmi hukukuna tabidir. Zımmi, devletin himayesine girmiş olan evlattır. Devlet bütün dini inançlarıyla onları korumaya yükümlüdür. Tanzimat ve ıslahat fermanlarında dini hürriyet ruhu mezhepleri arasındaki probleme yöneliktir. Bu dönemde bir sürü misyoner gelip Osmanlı Hristiyan tebaasını kendi gruplarına çekmeye çalışıyor. Osmanlı da mevcut, eski gelenekten gelen yapıyı daha çok koruyor. Dolayısıyla bu mezhep değiştirmeler Hristiyan cemaatler arasında problem oluyor. Cemaatler birbirini dışlıyor ve devlet de onları sürüyor. Bunun çözüm yolu olarak da mezhep değiştirmeyi kolaylaştırmak olarak görülüyor.’’
Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı
‘‘Bu meseleyi bizim gündemimize sokan 40 maddelik projedir. Osmanlı-Rus savaşı (93 harbi) sonrası Ermeni meselesi gündeme girmiştir. Koloni olayları felan dolayısıyla 1890-95lerden sonra doğuya bir heyet gönderiliyor ve o çerçeve- de görüşmeler yapılırken 1895 yılında altı devlet antlaşma gereği zaten müdahiller. Bu projeyi bize gayri resmi olarak takdim ediyorlar çünkü Abdülhamit resmi olarak kabul etmiyor. Esas mesele bu maddeler. 93 harbi sonrası yenildik Ayastefanos anlaşmasını önümüze geldi Rus orduları Yeşilköy’e geldi ve bizim yapacağımız pek bir şey yok, 16. maddede bizden böyle bir talepte bulundular. Diyor ki; Rusya’nın istilası altında bulunan, Ermenistan’da, Devlet-i Aliyeye iadesi lazım gelen mahalleri boşaltırken burada yaşayan halk arasında bir takım karışıklıklar çıkabilir, bu da bizim
iyi ilişkilerimizi bozacaktır, bozulmaması için bu mahalli bölgede icap eden reformlar yani idari düzenlemeler hiç vakit geçirilmeden hemen düzenlemeye konulacak. Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karşı emniyetleri istihdam edilecek diye belirtilir. 61.maddeye baktığımızda yine Osmanlı Devleti’nde ahalisi Ermeni bulunan yerde reformlar yapılacak ve korunacak, antlaşmadaki altı devlet de bunu kontrol edecek der.’’ Yrd. Doç. Dr. Karaca bu sözleri ile antlaşmalarla Ermenilerin ilişkilerine de değinmiş oldu.
Avrupalı Devletlerin Reform Teklifleri
‘‘Altı tane devlet bu projeyi imzalıyor ve önümüze koyuyor. Abdülhamit de diyor ki evet tamam projeyi kabul edelim ama yürürlükteki kanunlarımıza, nizamlarımıza aykırı olmayacak. Bir de resmi olmayacak. İngiliz elçiliğinin önderliğinde oturuyor, Ruslar, Fransızlar, onların uzmanları bu projeyi hazırlıyor, Osmanlı Hükümeti’nin bürokratlarıyla da fikir alışverişleri var. Sonra sarayda Abdülhamit bakanlardan oluşturduğu heyetle kontrol ediyor ve işte bu kırk maddelik mesele o zaman32 madde olarak yeniden düzenleniyor. Netice olarak bu proje öz olarak Avrupa projesidir. Avrupa’nın Ermeni açılım projesi. Alıyor devlet bunu uyguluyor.’’ Diye belirten Yrd. Doç. Dr. Karaca kendi kanaatince Abdülhamid’ in politikalarına ve politika anlayışına da değindi: ‘‘ Abdülhamit her işte hemen bir diplomatik kurnazlık yapar, bir komisyon kurar, meseleyi komisyona havale eder, işi sürüncemede bırakır ve gündemden düşürür. Bu mesele de böyle oldu.’’ Yrd. Doç. Dr. Karaca, Anadolu reformunun uygulanması, tehcir, ABD’nin şartları gibi konulara değinerek devam etti ve soru cevap kısmının ardından konuşmasını sonlandırdı.