İktidar-Ahlak İlişkisi
Konferans/Panel/Açık Oturum dizisinin “Kaybolan Ahlakın Peşinde” üst başlığı adı altındaki üçüncü faaliyeti, Senail Özkan’ın “İktidar-Ahlak İlişkisi” konulu konferansıyla gerçekleşti.
Senail Özkan tarih bilincinin önemi vurgulayarak, geçmişte neler başardığımızı anlamadan geleceğe bakmamızın mümkün olamayacağını belirtti. Özkan tarihi, her an yorumlanan ontolojik bir alan olarak tanımlamasının ardından tarihi, anlayarak yorumlamanın altını çizdi. Özkan, vakfımızın mütevelli heyeti başkan yardımcısı olan Prof. Dr. Ali Akyıldız’ın yeni kitabı “Haremin Padişahı Valide Sultan” adlı kitabını okuyup, çok beğendiğini ifade ederek öğrencilere bu kitabı okumalarını tavsiye etti.
Etik olarak tanımlanan alanın, insanoğlunun varlığını belirleyen en önemli bilim alanı olduğuna dikkat çeken Özkan, insanoğlunun tarih sahnesine çıktığından beri etik davranmak zorunda olduğunu belirtti. Goethe’nin “ İnsanın kendisini en iyi keşfettiği alan etiktir.” sözüne atıfta bulunarak etiğin daha dinler yokken endişe olarak karşımıza çıktığını dile getirdi.
Siyasi olanın etiğe dayanmak mecburiyetinde olduğunu dile getiren Özkan, her iktidarın da etik kriterlere uyduğunu söyleyemeyeceğimizi belirtti. ABD’nin Suriye’de bir devlet kurmaya çalışmasının etik bir davranış olmadığını daha sonra ABD’nin vicdanının bunun yanlış olduğunu bildiren sesin bastırılmış olabileceğini vurguladı. Etiğin insanın fıtratından gelen bir kavram olarak ahlaktan farklı olduğunu belirten Özkan, etik davranışın bir hareket yapıldığında içinizden iyidir veya kötüdür diye düşündüğünüz davranış olarak cennete gitmek için yapılan davranışlardan farklı olduğu ayrımını yaptı.
Siyaset, demokrasi ve ekonomi gibi alanların etik bir zemine oturmadan var olamayacağına dikkat çeken Özkan, hukukun ve devletin de etik temeller üzerine inşa edildiğini vurguladı.
Özkan hukukun ilahi kaynaklı olduğunu belirterek insanın bu metafizik alandan kurtulamayacağını vurguladı. Kant’ın bu alandan kurtulmak için çabaladığını ama teolojiyle etiği ilişkilendirerek kurtulamadığını dile getirdi.
Görsellerle desteklenen sunumunda Özkan 1520 yıllarında yapılmış bir tablo vesilesiyle Kanuni Dönemi’nin Avrupa tarafından bakışını aktardı. Kanuni’yi kirpiklerinin ucuyla kıtaları birleştiren bir padişah olarak tanımlayan Özkan, onun hukuku çiğneyen değil bilen bir padişah olduğunun altını çizdi.
Sonrasında Bavyera Dükü 4. Luyen’in isteği üzerine Albrecht Altdorfer’in yaptığı İssos Savaşı tablosunu inceledik ve tablodaki gizli mesajların batılılar tarafından nasıl anlaşıldığı konusu üzerinde konuştuk. Batılı devletler o dönemde çok büyük kriz içerisindedirler ve Viyana Kanuni tarafından kuşatılıştır. Bu sıkıntılı durum içerisinden çıkabilmek için ise her türlü alanda çalışma yapılmaktadır. Altdorfer’in çalışması da bu amaçla yapılmıştır ve batının bu krizden kurtuluşunun en önemli kaynaklarından sayılmaktadır. İssos Savaş’ında karşı karşıya gelen Darius ve İskender üzerinden doğu ve batı benzetmeleri yapılıyor. Resimde de batının doğuyu büyük bir hezeyana uğratması işleniyor. Sol üst köşede bulunan hilalin uzaklaşarak kaybolması ve göz şeklinde bir güneşin ise doğmaya başlaması da yine batının doğuya üstünlüğünü sembol ediyor. Burada güneş batı olarak, hilal ise doğulu İslam Devletlerini yani o dönem en güçlü doğu imparatorluğu olan Osmanlı Devleti’ni yansıtmakta. üstte bulunan yazı da ise İssos Savaşı’nda tarafların ne kadar asker ile katıldıkları yazılmıştır. Hocamız bu bilgileri vererek bir sanat eserinin istenildiği zaman nasıl siyasi bir mesaj aracı olabileceğine dikkat çekti. Akabinde ise soru cevap kısmına geçilerek konferans sona erdi.
Hazırlayan
Naciye UYGUN (İhtisas 2)