Son Yüzyılda Ortadoğu
KOCAV Hacı ArifBey Konağı’nda gerçekleşen 20 Ocak akşamındaki Divan
Sohbeti’nin konuğu Seminer Hocalarımızdan, İbn Haldun Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dr.Öğr. Üyesi Vehbi Baysan’dı. Dr.Öğr. Üyesi Baysan’ın Ortadoğu hakkında gerçekleştirdiği ikinci sohbette Ortadoğu ülkelerinin günümüzdeki durumunu anlamak amacıyla “Ne oldu da bugünkü sorunlar yaşandı?” sorusu cevaplandırıldı. Ortadoğu tarihinin en kritik olayları ele alındı.
“Kimlik Oluşmadan Ulusçuluğa Geçemezsin”
Dr.Öğr. Üyesi Baysan, Ortadoğu’nun enteresan dinamikleri olan bir yer olduğundan bahsederek söze başladı. Meseleyi 1920’lerden almak gerektiğine değindi. 19. yüzyılın sonunda ulusçuluk akımlarını gördüğümüzü söyleyerek, ulusu oluşturabilmek için önce dil birliği sağlamanın, ortak kültür ve tarihin oluşturmanın gerekliliğinden bahsetti. Hocamıza göre kimlik oluşturmadan ulusçuluğa geçilemez, nasyonalizm yapılamaz. Arap kimliğinin oluşumunun önce dil birliğiyle başladığını;sonrasında ulusalcılık sonra da ulusal devlet inşasına yönelindiğini söyledi. Burada Arap dünyasını en çok meşgul edenkonudan da bahsetti:“Nasıl Arap olacaksınız? Ulus devlet yapısına gelindiğinde Araplık meselesi var. Zira Arap ve ümmet konseptinde biz önce Müslüman Arap mıyız yoksa Arap Müslüman mıyız? Ümmette herhangi bir sınıf renk ayrımı yok.”
“Onların İşi Gücü Rejimi Ayakta Tutmak”
Dr.Öğr. Üyesi Baysan 1920’lere gelindiği zaman artık bölgenin Birinci Dünya Savaşı sonrası tamamen Batı’nın ilgi alanında olduğunuve nedeninin petrol olduğunu söyledi: “Petrolün bu kadar önemli bir yakıt olmasının nedeni ise İngiliz parlamentosunun petrolün tüm mekanize birliklerin enerji kaynağı olduğunu söylemesidir. Bu bölgenin en iyi şekilde kontrol edilmesi gerekiyor. Bu yüzden de Ortadoğu’ya yerleşim başlıyor. Bu süreçte de Ortadoğu ülkelerinin
yerel halklardan bir ulus oluşturma süreçleri var.” 40-50’li yıllara kadar ulus oluşturmanın devam ettiğini söyleyen Hocamız, bu süreçte bir kimlik daha ortaya çıktığını belirtti: “Müslüman Arap, Arap Müslüman
tartışmasından sonra Müslüman Arap Suriyeli, Iraklı gibi ayrımlar çıkıyor. Bu şekilde devletler oluşuyor.” Fakat 50’lere geldiğimizde Türkiye’nin de yaşadığı darbeler döneminin başladığını belirterek: “Ulus devletler diyorlar ki bu zamana kadar hep iyi ya da kötü bir lider, sultan önderlik etti bize. Bırakın da halkın çocukları da bir yerlere gelebilsin, elitizmden sakınalım.” gibi isteklerin geldiğini ifade etti.Askeri okullara giden halkın çocuklarının 50’lere gelindiğinde kendilerini oralara getiren insanları devirmekle işe başladığını ve bunların en önemli örneğinin General Kasım Süleymani olduğunu söyledi.Kasım Süleymani’nin köylü çocuğu olduğuna dikkat çekerkenİran Devrimi’nde tüm kraliyet ailesinin öldürüldüğünü belirtti. Sohbette 1960’lardaki Libya Kaddafi darbesinden de bahsedildi. Fakat hocamız
bizi darbelerin kendisinden çok nerede gerçekleştiğinin ilgilendirdiğini söyledi: “Bütün haritayı gözünüzün önüne getirin. Irak, Suriye, Mısır… Güneyde darbe yok. Suudi Arabistan’da askeri darbeden bahsediyorum. Körfez Ülkelerinde asla askeri darbe yok. Çünkü güneydeki ülkeler aşağıdan bakıyor. Yukarıda ülkeler patır patır dökülüyor. Sebebi ordu. O yüzden güneyde halkın çocuğu yok hatta ordu da yok. Ortadoğu’nun hiçbir ülkesinde dış tehdide göre tasarlanmış bir ordu yok ” Onların işi gücürejimi ayakta tutmak” Dr.Öğr. Üyesi Baysan dinleyicilere ulus devlet inşa sürecinin ardından darbeler süreci ve ondan sonra da diktatörlüklerle devam eden bir Ortadoğu portresi çizdi.
HAZIRLAYAN
Berra KILIÇ
(İhtisas 2)