16 Mart 2025

KOCAV Sohbetleri Prof. Dr. Orhan Aslan

“Bilim Hayata Soyluluk ve Anlam Kazandıran Bir Ülkü”

Covid-19 salgını boyunca evlerimizde ağırladığımız birbirinden kıymetli misafirlerin dikkate şayan birçok önemli meseleyi istifademize sunduğu KOCAV Sohbetleri’nin bu dönemki ilk yayını 15 Ocak 2022 tarihinde yapıldı. Yönlendiricilğini Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Musa Taşdelen’in yaptığı sohbetin konuğu pek çok farklı alanda araştırma ve ihtisas sahibi olan emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Aslan oldu. Prof. Dr. Aslan’ın öz geçmişi, akademik tecrübeleri ve idari vazifelerinin yanında uzmanlık alanındaki çalışmalarının anlatımıyla başlayan sohbet, “öğrenme” ve “bilgi” kavramlarının mahiyeti ile devam etti.

Prof. Dr. Aslan, kaybolan ahlakın peşine düşme gayesinin çok mühim olduğunu ve bu arayışın başının da sonunun da ahlaklı davranıştan teşekkül ettiğini vurguladı. Ancak bu olgunun içinde birtakım kavramlar geçtiğini, bunların en önemlilerinin ise “öğrenme” ve “akıl” kavramları olduğunu söyledi. Bunların birisinin bilinmediği durumda diğerine ulaşılamadığını ifade etti. En başta öğrenme kavramına dikkat çeken Prof. Dr. Aslan, okumanın ve yaşamanın temel gayesinin öğrenme olduğunu, insan organizmasının dahi duyu organları yoluyla bir şekilde öğrenmeye hizmet ettiğini vurguladı.

“Kur’an’da iki kelime hiç geçmez. Bunlardan biri emeklilik birisi de tatildir. Ben de emekliyim ancak boş bir an dahi yok. Neler öğrenebiliriz diye sürekli çalışıyoruz. İnsan da son nefesini verince ölmez, insan ancak öğrenemeyince ölür. Nitekim ancak yaşayanlar öğrenebilir ve öğrenen insanda Allah’ın ‘Hayy’ esması tecelli eder, insan canlanır.” sözleriyle çalışmanın ve öğrenmenin dindeki yerini ifade eden Prof. Dr. Aslan, bu niteliği itibarıyla hocalıktan dahi vazgeçebileceğini lakin öğrenciliğinden hiçbir zaman vazgeçemeyeceğini ekledi.Akıl kelimesinin Kur’an’da önemli bir yer edindiğini ve çok sık geçtiğini söyleyen Prof. Dr. Aslan, geçtiği yerlerde de isim olarak değil, daima fiil olarak geçtiğinin altını çizdi. Nitekim bu mahiyeti itibarıyla iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmaya muktedir olan bu yetinin temelde öğrenmeye hizmet ettiğini, öğrenmenin ise aklın tövbesi olduğunu, tövbenin de değişip Allah’a yönelmek olduğunu vurguladı. Bu noktada Prof. Dr. Aslan, insan akıl etiği ölçüde anlam taşıdığından dolayı Kur’an’ın da hedef kitlesinin akıl sahipleri olduğuna dikkat çekti.

Bilgi ve Fıtrat İlişkisi

Prof. Dr. Aslan sohbetin devamında aklı olan insanın daima fıtrat üzere var olabileceğini ifade ederek fıtratın mahiyetine ilişkin bazı değerlendirmelerde bulundu. Yaratılış anlamına gelen bu kavramın on sekiz milyon tane eşya türünün tamamına teşmil ettiğini, fıtratın bu eşyaların birbirinden farklı yaratılış kodları olduğunu söyledi. Vahyin de “Eşyanın fıtratı üzerine yoğunlaş” düsturunu dile getiren Prof. Dr. Aslan, aynı zamanda bu düsturun inananlara karşı söylenen “Kendi fıtratın üzerine yoğunlaş” emrini muhteva ettiğine dikkat çekti. Sözlerinin devamında ise hayrı şerden ayıracak şekilde vicdanın, bilincin ve şuurun fıtratta var olduğunu; fıtratın bu mahiyeti itibarıyla değiştirilemez ancak keşfe açık bir nitelikte olduğunu ekledi. Dolayısıyla eşyanın ve canlının fıtratını bilmeyen, keşfedemeyen insanın başarılı olmayacağını vurguladı.

Prof. Dr. Aslan, fıtrata bağlı olarak gelişimin kapılarını açan bilginin de büyük anlam taşıdığını söyleyerek sözlerine devam etti. Bilginin özne olan algılayan ile nesne olan algılanan arasındaki ilişki olduğunu ve el-Âlim sıfatını haiz Allah’tan kalmış olduğunu dile getirerek, bilgiye sırf bu özelliğinden dolayı, akla ve duyulara hitap ettiğinden dolayı saygı duymak gerektiğini vurguladı. Bilgisizliğin kalitesizlik doğuracağını söyleyen Prof. Dr. Aslan, bununla ilişkili olarak Kur’an’da yer alan ‘‘Kalitenin sayıya galip gelmesi” yasasından bahsetti. İnsanın fıtratının kaliteye talip olduğunu, kalitesizliğin ise helak olmak anlamına geldiğini belirtti.

Kaybolan Ahlakı Nerede Bulacağız?

Ahlakın arayışı bahsine devam ederken Prof. Dr. Aslan, iyinin ve kötünün ahlakın konusu olduğunu ve ahlakın içtimai alanda ferdin fertle, toplumla ve devletle olan ilişkileri söz konusu olduğunda ortaya çıktığını belirtti. Bu ilişkiler değerlendirilirken ahlaklı olunup olunmadığının sorgulandığını ifade etti. Bunun akabinde ahlakın dini alanın neresinde olduğu bahsini açan Prof. Dr. Aslan, en başta dinin “akide”, “ahlak”, “ibadet” ve “muamelat” olmak üzere dört ayağı olduğunu ifade etti. Sözlerine Kur’an’dan verdiği örneklerle şu şekilde devam etti, “Bakara Suresi’nin ikinci ayetinde takva sahibi olmanın hidayete kavuşmanın anahtarı olduğu söylenir. Hidayet ve takva birer kavramdır; ancak takva ahlaki bir kavramdır. Takvanın bana göre en temel tarifi sorumluluk bilincidir ve üstünlük sorumluluktadır. Ne kadar sorumluysanız o kadar üstün ve aziz olursunuz.”

Yüce Allah’ın elçimizi tanıtırken “Elbette ki sen muazzam bir ahlak üzeresin.” dediğini vurgulayan Prof. Dr. Aslan, Allah’ın ilk inen surelerden olan Kalem Suresi’nde bunu dile getirdiğini ifade etti. Peygamberimizin böyle bir ahlakla donatılmasının yol gösterici nitelik taşıdığını açıklarken ahlakın kaybolması üzerine müminlerin, gelmiş geçmiş en güzel ahlaklı insanı örnek almaları gerektiğini söyledi. Dolayısıyla Müslüman olan bir toplumda ahlakın bu yol göstericilik vesilesiyle asla kaybolmaması gerektiğine dikkat çekti. Bu noktada Peygamberimizin Kur’an-ı Kerim gelmeden önce de muazzam bir ahlak üzere olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aslan, esasen insanlığın ve yaşayışın en temelinde ahlakın lazım olduğu çıkarımında bulundu. Ayrıca Kur’an’da farklı peygamber kıssalarının oldukça fazla yer almasının, insanlara kişilik kazandırıp rol model teşkil etmek ve ahlak kazandırmak olmak üzere iki sebebe dayandığını belirtti. Prof. Dr. Aslan, bu bahiste “seküler ahlak” olgusunun imkânsız olduğunu, zira ahlak sisteminin ancak bir vicdan üzerine inşa edilebileceğini ve ideolojilerin tek başına asla ahlak inşa edemeyeceklerini söyleyerek sözlerini tamamladı.

Bilim ve Ahlak İlişkisi

Sohbetin sonunda bilimin ahlakla ilişkisine değinen Prof. Dr. Aslan, bilimin ölüm makinaları icat eden yüzünün ahlaka aykırı olduğunu dile getirdi. Ancak bilimin temelde hayata soyluluk ve anlam kazandıran bir ülkü olduğunu ve insanı bayağılıktan kurtardığını ifade ederken, dünya üzerinde ortaya çıkan sorunların bilimden değil, onu kullananlardan ileri geldiğini belirtti. Bilimin akılla yapıldığını, olması gerekeni değil olanı gördüğünü vurgularken bilim adamının çalışmalarında kullanmak zorunda olduğu bir kafa disiplini bulunduğunu ifade etti. Bunun ise ancak ve ancak bilimsel bilgi üretmeyi zorunlu ve gerekli kılan bir ahlak yapısını gerektirdiğinin altını çizdi. Bu ahlak yapısının, kafa disiplini ile birlikte insanlığın yararına bir faaliyette bulunduğu için büyük önem taşıdığını vurguladı.

Sohbetin sonunda “obskürantizm” kavramını açıklayan Prof. Dr. Aslan, bilginin güç olarak birilerinin tekeline verilip bazı belirli kesimlerin kasten cehalete boğulduğu sistemlerde bu yaklaşımın ahlakilik taşımadığını belirtti. Nitekim yine Kur’an’da Firavun’un kavmini aptallaştırdığı ifade edildiğinden ve yönetimlerin de bu tip faaliyetlerle ahlak dışı yaklaşımlar benimseyebildiklerini dile getirdi. Prof. Dr. Orhan Aslan, son olarak bilginin güç olduğunu, insanı nesne olmaktan çıkararak özne kıldığını ve özgürlük tanıdığının altını çizerek sözlerini tamamladı.

Hazırlayan

Beyzanur KANDEMİR (Gelişme 2)

Gülceren KÖKCE (Gelişme 2)