“Bu cinnet tahtgâhında Murad al sen de ey Daryal
Ki, cinnet ehli cennet ehlidir, mizanımız vardır.”
Muhibbi-i MecâninNîmMecnûn Emin
KOCAV’ın, hayatını mürekkebe adamışSeminer hocalarından, hakiki ve hakikatli münevver merhum Ali Murat Daryal, insan olmanın, Müslüman olmanın, mütefekkir olmanın her zaman en iyiyi amaçlamaktan geçtiğini söyleyerek bunu yaşantısına yansıtan müstesna bir isim olarak adından her zaman söz ettirmiştir. Kaleme aldığı eserleri, yapmış olduğu radyo sohbetleri ile ilminin zekâtını daima vermiş, zira son akşamında dahi geç saate kadar oturup yazılarıyla meşgul olmuştur.
İlme adadığı seksen altı yıllık ömrünün sonuna 16 Mart 2017 tarihinde gelen Ali Murat Daryal, rıza-i ilahi peşinde koştuğu yolculuğunu ve sevenlerini geride bırakarak dar-ı bekâya intikal etmiştir. Vefa ve kadirşinaslık duygularını kendisine borç bilen KOCAV ailesi olarak merhum hocamızın bizlere bıraktığı kıymetli eserlerine, muhabbetlerine sahip çıkacak ve istikamet üzere olduğu yolda onunla birlikte yürümeye devam edeceğiz.
Deliler ve Veliler Zümresinden Ali Murat Daryal
“Ali Murat Daryal diğer namıyla Deliler Padişahı. Bu delilik neyin nesiydi? Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler. Delilik gerek halk kültürümüzde gerek fikir-felsefe- sanat dünyasında, fazilet mücadelesinde önemlibir makamdır. Bu insanlar hasbidir, sözlerini esirgemezler ve haksızlığa karşı susmazlar. Deli Murat, bu vasıfların hepsine fazlasıyla sahiptir.”
Ali Murat Daryal, 1931’de İstanbul’da dünyaya gelir. 1950’de Taksim Erkek Lisesi’ni, 1959’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi Bölümü’nü bitirir. Yine İstanbul Üniversitesi’nin Psikoloji Bölümü’nü tamamlar. Bu esnada ilmi her zaman talep eden Daryal, İslâmî ilimler alanında çeşitli dersler alır. Meslek hayatına tahsilini bitirdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İslâm Araştırmaları Bölümü’nde asistan olarak başlar ve takvimler 1966 senesini gösterdiğinde İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’ne öğretim görevlisi olarak tayin edilir. 1998 yılında profesör olanDaryal,bir süre daha Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde sözleşmeli öğretim üyesi olarak akademik görevine devam eder. Bütün mesaisini okulundaki derslere, gitmiş olduğu konferanslara, camii sohbetlerine ve radyo programlarına ayırmıştır.
“Boş Otururken Allah’ın Yanına Gitmek İstemiyorum”
Farklı bakış açılarından bakıp sorgulayabilmek ve sorguladıklarına yeni bir soluk katabilmek derdinde olan Prof. Dr.Daryal, sağlam karakterli, yetişmiş fikir adamlarına sahip olan milletlerin insanlık âlemi içinde en önde olacağına kani idi. Bu şiar ile Türk-İslam medeniyetinin meftunu olan Daryal, Selçuklu ve Osmanlı kültür ve medeniyetlerinin inceliklerini psikolojik ve sosyolojik açılardan ele alır ve çevresindekilere durmadan anlatırdı. Bu doğrultuda çok ciddi eserler vermiştir. İslam düşünce geleneğinde kurban ile ilgili yer alan yaklaşımları kabul etmiş ancak yetersiz bulmuştur. Kurban ibadeti üzerine altmış yılı aşan bir süreçte düşünen Prof. Dr.Daryal, Kurban Kesmenin Psikolojik ve Metafizik Temelleri adını taşıyan kitabını kaleme almıştır.
“Yapacak Daha Çok İşim Var…”
Hastalandığı zaman çok üzülen “Daha yapacak çok işim var, kitaplarımı bitiremedim.” diyen Prof. Dr.Daryal’ınyazmış olduğu diğer kitaplar da oldukça mühimdir. 1994 yılında Dini Açıdan Hayatın Psiko-Sosyal Temelleri, 1997’de Psiko-Sosyal Açıdan Medeniyetler ve Mesajları okuyucuyla buluşmuştur.
İslam’ın Doğuş ve İlk Yayılışının Psiko-Sosyal Açıdan Tahlili adlı eserini de Peygamberin Önderliği konusundaki yeni yazılarıyla zenginleştirmiş ve yayınlatmıştır. “İslam’ın Değerleri Üzerinde Yapılan Tahribat” adlı kitabında İslam’ın doğuşundan itibaren maruz kaldığı maddi ve manevi tahripten, bozulmalardan bahsetmiştir. Son olarak İnsan ve Gerçek (Radyo Sohbetleri) adlı kitap ise eşi Yıldız Daryal’ın gayretleriyleKOCAV’ın katkılarıyla 2021 Kasım ayında yayımlanmıştır.
Hayatının Gayesi Başkalarına Yardım Etmekti
Sohbetlerinde “Yediğin gider yedirdiğin kalır, giydiğin gider giydirdiğin kalır.” diyen Prof. Dr. Daryal, durumu iyi olmayan talebelere, aciz duruma düşmüş gariplere sahip çıkmış, yardım eli uzatmaktan asla çekinmemiştir. “Biz Peygamberi yetim olan bir milletiz” demiştir ve yetimlerin daima beklediği Murat Dedeleri olmuştur. Yapmış olduğu tüm ilmi çalışmaların yanında örnek yaşantısıyla da bizlere örnek olmuştur.
Ruhu Gül Bahçelerinde Dinlensin
“Tarik-i Hakk’a CânınVermeyen Asla Deli Olamaz
O Sevda Uğruna ElhakFedayı CânımızVardır”
Rahmetli Emin Işık, Ali Murat Daryal’a yazmış olduğu Cinnetnâme başlıklı şiirden alınan yukarıdaki dizelerde Hakk yoluna canını vermekten kaçınanların asla deli olamayacağını çok güzel bir şekilde ifade etmiştir. Prof. Dr. Daryal, 16 Mart 2017 tarihinde doktor kontrolüne gitmek üzere hazırlanıp evden çıkmak üzereyken geçirmiş olduğu ciddi rahatsızlıklar sebebiyle ardında hoş bir seda, sevdiklerinde derin izler bırakarak bu âlemi terk etmiştir. “Bir şeyin değeri, insanın ona sahip olabilmesi için kendi ömründen, kendi gücünden ve kendi sıhhatinden ödediği, kısaca mâlik olduğu şeylerden yaptığı fedakârlıktır.”diyerek konuşması ile yaşantısı bir olan müşahhas bir nümûne-i timsal Prof. Dr. Ali Murat Daryal’a rahmet olsun, ruhu gül bahçelerinde dinlensin.
Prod. Dr. Ali Murat DARYAL’ın Ardından…
“Her Şeyden,Herkesten Önce Talebeleri ve Gençler Ön Plandaydı”
Kültür Ocağı Vakfı her zaman olduğu gibi büyük bir kadirşinaslık örneği göstererek KOCAV Bülteni’nde Hakk’a Yürüyen Hocaları hakkında yazılar yazarak anılmalarına ve tanınmalarına vesile olmaktadır. Nilhan Hanımefendi’nin de böyle bir yazısına birkaç satırla da olsa katkıda bulunmaya gayret göstereceğim.
Ali Murat Daryal, gerçekten tanıdığım insanlar içinde kendine has özelliklere sahip müstesna insanlardan biri idi. Gerçi ben eşi idim amma velâkin her şeyden ve herkesten önce talebeleri ve yetişmesini istediği gençler ön plandaydı. Dersleri, konferansları ve vaazlarıyla her kesime fikirlerini ulaştırma gayret ve çabası içinde yaşadı. Bunu ömrünün son demine kadar bu şekilde devam ettirdi. “Müslüman için emekli olmak yoktur, devlet sizi emekli edebilir ama sizler her türlü imkânı kullanarak son nefesinize kadar hizmet etmeğe mecbursunuz. Hizmet etmek için devlet memuru olmaya ihtiyaç yok, yeter ki siz hizmete talip olun Allah size bir fırsat bahşedecektir.” derdi ve öyle yaşardı.
Felsefeye büyük bir aşkla bağlıydı. 18 sene İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Felsefe Bölümü’ne ve çok sonraları hocası Nermi Uygur Bey’in Marmara Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki seminerlerine devamlı katılışı bunun en güzel ispatıdır. Bu sebeple sosyal hadiselere bakışı ve gidişatı hakkındaki ön görüleri her zaman başkalarını şaşırtırdı. Düşünen bir kafaya ve muazzam bir hafızaya sahip, gerçekten farklı bir ilim adamı özelliklerini taşırdı. Her söylediği ve yazdığı kendisine aitti, şuradan buradan iktibaslar yaparak eser yazmadı, her yazdığı kendi düşüncelerinin mahsulüdür. “Allah (CC) bizlere tefekkür etmeği emretmemiş midir” der ve Müslümanların bu emre pek uymadıklarına üzülürdü. Bütün derdi, Müslümanların dünyanın efendisi ve son dine lâyık olmalarını sağlamaktı. Hz. Peygamber’e büyük bir sevgi ile bağlıydı, çoğu zaman ismi şerifleri anıldığı zaman gözleri yaşarırdı.
Bütün emelim genç yeteneklerin onun eserlerini okuyup değerlendirmeleri ve çeşitli konulardaki fikirleri üzerinde doktora seviyesinde çalışmalar yapmalarıdır.Çeşitli yazılarında ifade ettiği bazı vecizelerine burada yer vermek istiyorum.
- “Türkiye’de olan bütün kötülüklerden Müslümanlar kendilerini sorumlu tutmadıkları müddetçe Türkiye’deki hiçbir kötülük düzelmeyecektir. Dünyadaki bütün kötülüklerden Müslümanlar kendilerini sorumlu tutmadıkları müddetçe dünyada da hiçbir şey düzelmeyecektir.”
- “Istırap, sıkıntı, çile insanları birbirine yaklaştırdığı gibi ortaklaşa büyük sevinçler büyük saadetler de aynı şekilde insanları birbirlerine yaklaştırır ve kaynaştırır.”
- “Büyük olmak küçük olmamaya dikkat etmekle başlar.”
- “Büyük davaları küçük insanlar taşıyamazlar. Büyük davalar büyük gönüller, büyük ruhlar, büyük insanlar, büyük kafalar, büyük kapitaller ister.”
- “Büyük işler yapmak için büyük ellere değil büyük gönüllere ihtiyaç vardır.”
Ömrünün sermayesi yani sadaka-i cariye olarak geriye bıraktığı eserlerini burada zikretmek ve bilhassa genç nesillerin bunları okumaları canı gönülden en büyük arzumdur. Eserleri:
- İslâm’ın Doğuş ve İlk Yayılışının Psiko- Sosyal Açıdan Tahlili
- Kurban Kesmenin Psikolojik ve Metafizik Temelleri
- Psiko-Sosyal Açıdan Medeniyetler ve Mesajları
- İslâm’ın “Değerler”leri ve Yorumları
- Dini Hayatın Psiko-Sosyal Temelleri
- İslam’ın Değerleri Üzerine Yapılan Tahribât
Bir de 1994-1995-1996-1997 yıllarında yapılan radyo konuşmalarının bir kısmının deşifre edilmesiyle İnsanve Gerçek isimli kitap da Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı tarafından okuyucularına kazandırılmıştır. Fazla uzatmamak içinUludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Süleyman Uludağ’ın İlk Sufilerde Fütüvvet isimli makalesinde ifade ettiği gibi “Bir kimse yaşlı da olsa bilgisinden, tecrübesinden, itibarından ve konumundan kaynaklanan gücünü hayır işlerinde ve insanlığın yararına kullandı mı, o da fütüvvetehlindendir, iyiliksever ve cesur bir babayiğittir.” Bu tanımına göre Ali Murat Daryal da bir “Feta”dır yani Fütüvvet ehlindendir.Allah rahmetini ve mağfiretini üzerinden eksik etmesin mekânı cennet olsun.
Yıldız DARYAL (Eşi)
“Ben Öğrencilerime Değil Öğrencilerim Bana Not Vermeli”
Yokluğunu en fazla hissettiğimiz hocalarımızdan biridir Prof. Dr. Ali Murat Hoca. O gerek Divan Sohbetleri’nde gerekse KOCAV Seminerleri kapsamında verdiği derslerde ortaya koyduğu orijinal görüşleriyle, sürekli öğrenciler tarafından not verilmek ve değerlendirilmek arzusuyla ve “almadan verme” idrak ve şuuruyla derin izler bırakarak aramızdan ayrılan efsane hocalarımızdandır.
Kanaatimce değerli hocamızın en önemli özelliğinin onun orijinal görüşleri olduğunda, onu tanıyan herkes hemfikirdir. O hiçbir zaman başkalarının görüşlerini tekrar etme yoluna gitmemiştir. Aksine her zaman kendine ait yeni görüş ve fikirler ortaya koymaya özen göstermiştir. Onun, başta kurban kesmenin psikolojisi olmak üzere ifade ettiği görüşler büyük yankı uyandırmıştır.
Hoca, özgüveni çok yüksek bir eğitimciydi. Öğrencilerden şikâyet ettiğini asla duymadım. Ona göre kötü öğrenci yok, dersini iyi anlatamayan hoca vardır. Bu sebeple sürekli hocaların öğrenciler tarafından değerlendirilmesini ve not verilmesini isterdi. Her seminer dönemi sonunda öğrencilere yapılan anket ile hocalar hakkındaki görüşlerinin alındığını öğrendiğinde çok mutlu olmuştu.
Daryal Hoca ilminin zekâtını verme konusunda da çok cömertti. Bir tek kişiye, bir tek kelimeyi öğretmek için bile hiçbir fedakârlıktan kaçınmazdı. Kar demeden kış demeden eğitim için çağrıldığı her yere giderdi. Bunu da hiçbir karşılık beklemeden tamamen Allah (CC) rızası için yapardı. Araç bile istemez kendi imkânlarıyla gider gelirdi. Gittiği yer Vakıf veya bir benzeri hayır kurumu ise bir bardak çay bile içmekten imtina eder, bütün imkânların öğrencilere sunulmasını isterdi.Hakkı kolay ödenemeyecek bir hocamızdı. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Av. Dr. Ali ÜREY (KOCAV Başkanı)
“Rabbimin;Gönlünü Peygamber, Millet, Gençlik, Öğretme, Yardımlaşma Sevgisiyle Doldurduğu Bir Güzel İnsandı”
Rahmetli Emin Işık Hoca, bir Miraç gecesinde Hakk’ın rahmetine kavuşan sevgili dostu Selçuk Eraydın Hoca’nın arkasından yazdığı Cennet’e Mektup yazısında şu satırlara yer verir:
“Gönülden gönüle akan meveddet ırmakları olmadıkça insanlar birbirlerine dost olamazlar. Bana sorarsan, îman gibi, hidâyet gibi, dostluk da kalplerimizi kudret parmakları arasında tesbih gibi çeken ilâhî irâdenin eseridir. ‘Vedûd’ isminin tecellîsiylemeydâna gelir. Sevmek de sevmemek de kulun elinde değil, kişi ile kalbi arasına giren Allah’ın irâdesiyledir.”Meveddet, Arapça bir kelimedir; sevme, sevgi, muhabbet anlamına gelir. Cümle çok çarpıcı. Gönülden gönüle akan sevgi ırmakları olmadıkça insanlar birbirini sevmezlermiş, demek ki insanların birbirini sevmesi de kulların elinde değil, Allah’ın iradesiyle vücuda gelen bir durum.
Ali Murat Daryal Hocamız da gönülden gönüle sevgi ırmaklarını akıtan Rabbimin, gönlünü Peygamber, millet, gençlik, öğretme, yardımlaşma sevgisiyle doldurduğu bir güzel insandı. Ne yazık ki hocanın ne fakülteden ne de KOCAV sıralarından öğrencisi olma şansını yakalayabildim.
Ali Murat Hoca’nın hocalık ününü 1990’lı yıllarda Marmara İlahiyat Fakültesi öğrencisi olan ev arkadaşım Sevgülay Aydemir’den çok dinlerdim. Emin Hocadan, Ali Murat Hoca’dan aşk derecesinde muhabbetle bahsederdi; derste yaşadıklarını, hocaların esprilerini anlatırdı, gülerdik. Yıllar sonra Mehmet Niyazi Özdemir’den okuyacağım ve başka vesilelerle dinleyeceğim “deliler koridoru”nun mensubu bu hocaların meğer milletinin ve mesleğinin delisi olduklarını da yıllar içinde anlayacaktım. Ali Murat Hoca ile vicahen (yüz yüze) karşılaşmamız KOCAV’daki seminer derslerinde, ders aralarında bizlerle yaptığı sohbetlerle oldu. Hoca, ilerlemiş yaşına rağmen yorulmak, azalmak nedir bilmeyen yüksek enerjisiyle derslere adeta koşarak geliyordu. Zaman zaman arkadaşların “Hocam sizi evinizden alalım, yorulmayın.” tekliflerini hemen reddediyor, Yenisahra’daki evinden bazen fakülteden toplu taşıma araçlarıyla Süleymaniye’ye derse geliyordu. Hocanın her seferinde adeta dersinin diş kirası gibi elleri kolları kitaplarla dolu oluyor, bunların talebelere dağıtılmasını sağlıyordu. Daryal Hoca, öğrenciye hizmet etmeyi şiar edinmiş eski hocalardandı. Rahmetli Selçuk Hoca hakkında da hocalarımız anlatırdı. Öğrenci evine sırtında buzdolabı taşıdığına şahit olduk diye. Daryal Hoca da işte o “deliler” zümresinden olmak üzere üniversitede çalıştığı yıllarda maddi ve manevi gücüyle talebelerine daima el uzatmış, -eskilerin sahibü’s-seyfvel kalem tabirini değiştireyim biraz-sahibü’l-kelâm ve’l kalem hoca idi. Dini hayatın, İslam’ın değerleri üzerine yapılan tahribatı yine İslam’ın psiko-sosyal temelleriyle anlatan Ali Murat Hoca hem yazan hem anlatan bir kalemdi. Seminerler sonunda öğrencilerle yaptığımız değerlendirme konuşmalarında Ali Murat Hoca, renkli ve coşkun anlatımıyla, akla gelmeyen sorularıyla öğrencilerin en çok aklında kalan isimlerden biri idi.
Dersler, kitaplar ve konferanslarına ek olarak 90’lı yılların etkili bir iletişim aracı olan radyoyu da kullanarak yaptığı programlarda birbirinden önemli mevzuları bazen haftada iki üç program şeklinde olmak üzere kıymetli misafirleriyle ele aldığı konular da bugün İslam dünyasının, Türk dünyasının hala derdini çektiği meselelerdi.
Sevgili Hocamızın eşi Yıldız Hanımefendi, bugün hocamızın ardından onun yarım kalan çalışmalarını, mesaisini kitaplaştırarak okuyucusuyla, talebeleriyle hocayı buluşturmaya devam ediyor, onun bu gayretlerini de minnet ve şükranla takip ediyoruz. Ali Murat Hocamızın “deliliğine” biz şahit olduk, Allah mekânını cennet eylesin.
Doç. Dr. Ümran AY SAY (KOCAV Eğitimden Sorumlu Başkan Yardımcısı)
“İnanılmaz Güzel, Mütevazı, İyi Bir Vakıf İnsanıydı”
Ali Murat Daryal, üniversite hayatımın en büyük şanslarından, kısmetlerinden birisidir. Her şeyden önce çok kıymetli bir insan, bir abi, bir baba ve bir hoca idi. Hayatımda tanıdığım en mükemmel hocalardan birisiydi. Öğrenci odaklı, öğrenciye her şeyini vermeye çalışan ve çoğunluğa bakmayan, gerekirse bir öğrenci için heyecanını kaybetmeden ders anlatan bir hocaydı. Ali Murat Hoca bize “Bir kitap bazen bir kelime için okunur.” derdi. Bu düsturdan hareketle öğrenci sayısının çokluğuna dikkat etmeden ilim talep eden tek bir öğrenci için dersini yapmaktan kaçınmazdı. Biz de onun yolundan gitmeye çalışıyoruz.
Ali Murat Hoca’nın çalışmalarından da bahsetmek isterim. Hocamızın İslam dünyası için büyük bir kazanım, vefatının da İslam dünyası için büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum. İlk doktora tezi İslâm’ın Doğuşu ve İlk Yayılışının Psiko-Sosyal Açıdan Tahlili’nde, o dönemin psiko-sosyal tahlilini yapmıştır. Bu konuyla ilgili bugüne kadar söylenmemiş çok önemli hususları söylemiştir. Din-sosyal ilişkisini psiko-sosyal açıdan bizlere sunmuştur. Ondan önce Kurban Kesmenin Psikolojik Temelleri kitabı kurban kesmeyle ilgili müthiş bilgiler içeren, İslam dünyasında ses getirecek, insan ibadet ve kurban ilişkisini müthiş bir şekilde anlatmaktadır. Daha sonra Hoca, Dinî Hayatın Psiko-sosyal Temelleri kitabında namaz kılmanın, oruç tutmanın, zekât vermenin psikolojik temellerini ve insan ibadet ilişkisini muhteşem bir şekilde irdelemiş ve yorumlamıştır.
Ali Murat Hoca gerçekten bir vakıf insanıydı. Onu KOCAV’a ilk davet ettiğim günden son nefesini verdiği güne kadar onu evinden alıp evine bırakmak gibi hiçbir yardım kabul etmeden toplu taşıma araçlarıyla Vakıf’a gelmeye devam etmişti. Seksenli yaşlarında tıpkı Emin Işık Hocamız gibi son demlerine kadar seminerlere gelerek öğrencilere faydalı olmaya çalıştı. Biz onun yaptığı bu fedakârlıktan dolayı her zaman ona sarılıp onun elini öpmeye çalıştıkça bize neden böyle yaptığımızı sorardı ve o bizim elimizi öpmeye çalışırdı. İnanılmaz güzel, mütevazı, iyi bir vakıf insanıydı. İnanın o kadar özlüyorum ki… Anlatamam. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Hakkı ERTAN (Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi)
Hazırlayan:Nilhan DİLEKLİ(Gelişme2)