Hız kesmeden devam ettiğimiz KOCAV TV kanalında canlı yayınlanan KOCAV Sohbetleri’nde bu hafta, İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Oğurlu’nun yönetiminde Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Okur’u ve Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Yeşilot’u ağırladık. Konumuz, başlığımızdan anlaşılacağı üzere Karabağ idi.
Tarihi Süreç İçerisinde Karabağ
Bizlere Karabağ meselesinin tarihi derinliğini anlatan Prof. Dr. Okan Yeşilot; Karabağ’ın bulunduğu coğrafya üzerindeki geçmişi anlattı: “İslam öncesi dönemde yoğun Türk yerleşimi olan bölgeye Hz. Osman döneminden sonra İslam orduları girdi. Büyük Selçuklu döneminde bölgeye Türk İslam mührü vuruldu. Osmanlı döneminde bölgeye çok sefer var. Kaçar hanlığı döneminde birçok hanlık kuruldu. Bunlar Osmanlı ve Selçuklu hanlıklarına benzerdir. Bunlardan biri de Karabağ Hanlığıdır. Rusların bölgeye ilgisi 1556’da Astrahan’a gelmeleriyle başlamıştır. 1804’de Gence Hanlığı işgal edildi. Bu hanlık şiddetli bir katliam gördü. Hanlık Rusya’ya bağlandı. 1813’te hemen birçok hanlık Rusya’nın hakimiyetine girmiş oldu. 1826-27 savaşından sonra Revan ve Nahçıvan da Rusya’nın hakimiyetine girdi. 1822’de bölgeye Ermeniler götürüldü. O dönemde Osmanlıdan, bugünkü İran ve Rusya’dan Karahan, Gence bölgesine sayısız Ermeniler götürülerek bölgenin nüfusu değiştirildi. Türkler ya öldürüldü ya göç ettirildi. 20. yüzyıl başlarında Ermeni nüfus, Türk nüfusu bazı yerlerde dengeleyecek bazı yerlerde geçecekti.” Bölgedeki toplumsal ve siyasal yapılanmanın zaman içinde aldığı şekilleri ifade ettikten sonra Prof. Dr. Yeşilot, bölgede ilk sıcak çatışmanın 1905’te Ermenilerin, Azerbaycan’a saldırmalarıyla başladığını, Birinci Dünya Savaşının son dönemlerinde bölge yaklaşık 12 bin Azerbaycan Türk’ünün öldürüldüğünü belirtti. “28 Mayıs 1918’de Ermenistan devleti kuruldu. 4 Haziran 1918’de Osmanlı ile Azerbaycan arasında anlaşma imzalandı. 10. maddeye göre Osmanlıdan yardım isteyen Azerbaycan için Enver Paşa Kafkas İslam Ordusunu kurdu. 1920’ de Sovyet ordusu Azerbaycan ve Ermenistan topraklarını işgal etti. Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan’a bırakılması görüşleri uluslararası platformda konuşuldu. Fiili saldırılar başladığında Sovyetler her iki taraf için aksini istedi ama Ermenilere yardım etti.1994’te ateşkes imzalandı. Savaşın süreci içinde saldıran Ermenistan, topraklarını kaybeden Azerbaycan oldu. Ermeniler, Dağlık Karabağ’ı, Azerbaycan’ın bir parçası kabul edilen toprakları işgal etti. BM Güvenlik Konseyinin aldığı kararlarla bu toprakların Azerbaycan’a ait olduğu, Ermeni işgalinin sona erdirilmesi gerektiği söylendi.”Prof. Dr. Yeşilot bugünkü savaşın tetiklenmesinde Paşinyan iktidarının etkin olduğunu ifade ederek Paşinyan iktidara geldikten sonra Karabağ Ermenistan’ındır dediğini hatırlattı. Rusya’nın da bölgede planlı olduğunu ancak birçok konuda da gücünün dağıldığını, ekonomi ve pandemi bir tarafa Putin’in içerden sıkıştığı meseleler olduğunu söyledi.Rusya Kafkasya’dan kolay kolay çıkmaz dedi.
Prof. Dr. Okan Yeşilot bizlere bölgenin tarihi geçmişini kısa ve öz bir şekilde anlattıktan sonra oturum yöneticisi Prof. Dr. Yücel Oğurlu’nun ifadeleriyle söze Prof. Dr. Mehmet Akif Okur dahil oldu.
Güncel Meseleleriyle Karabağ
Prof. Dr. Okur, Uluslararası hukukun genel ilkelerinin bu toprakların Azerbaycan’a ait olduğunu gösterdiğini, Uluslararası hukukun tarihinin bugün yaşadığımız bazı çatışmaların besleyicisi olduğunu ifade etti. “Osmanlı devleti dahil büyük imparatorluklar dağılırken azınlıklar bolca tarih konuşmaya başladı. Yeni sınırlar çizilecek ve bu sınırlara ne temel teşkil edecekti. Toplumlar otonom halk olmak, hak iddia edip kadim yerleşik olmak, devlet sahibi olmak arzusuyla tarih yazmaya başladı. Bunların sahne olduğu savaşların en kanlılarından bir tanesi Kafkasya’da yaşananlardır. Ermenilerin, tarihi Türk yurdu olan bu coğrafyada hak iddia edebilmeleri için etnik temizlik yapmaları lazımdı. Kendilerini haklı çıkarabilmek için çeşitli kazılarla tarih yazmaya başladılar. Türk nüfusu da göçe zorladıkları için çoğunluk kendi nüfusları olmuştu. Uluslararası hukukun ilkeleriyle sonsuz sayıda toplantı yapıldı. Çözüm formülüne göre Ermenistan, Karabağ’ın etrafında işgal etmiş olduğu reyonlardan çekilecekti. Karabağ statüsü konuşulacaktı. Azerbaycan’a hemen iade edilmeyecekti. Aradan geçen zamanda Ermeni tarafı yerinden kımıldamadı. Bu mesele Ermenistan iç meselesine dönüştü. Karabağ klanı denilen siyasi ekip iş başına geldi, Ermenistan gittikçe fakirleşti, işgal ona yaramadı. Rusya, Ermenileri koruma bahanesiyle bölgede askeri üs kurdu ve bölgenin kaynaklarını da kullandı. Ermenistan’da iktidar değişimi yaşandı ve batı yanlısı Paşinyan iktidara geldi. Putin bu konuda hassastı. Paşinyan, Karabağ klanının bazı üyelerini yargılamaya başladı. Para için diasporaya gitti. Diasporanın ihtiyacı ise Kafkasya’da Türk düşmanlığı idi. Yeni iktidar, yeni topraklar işgal edeceğini ileri sürdü. Yaz başındaki saldırıların ardından Türkiye, Azerbaycan’afiilen destek verdi. Bu tatbikat önemliydi ciddi miktarda askeri uzmanımız bölgeye gitti. Ermenistan tekrar saldırdı. Uluslararası alanda Azerbaycan haklı da olsa hakkını yeni bir taarruzla alması konusu yani saldıran taraf olması sıkıntılı bir meseleydi. Ermenistan zayıflığına rağmen saldırgan olarak çatıma başlattı ve en net teslimiyeti tattılar. Bu kadar kısa sürede bu kadar net bir başarı İkinci Dünya savaşından beri görülmemiştir. Bu tarihi bir başarıdır. Türk tarihi açısından önemli bir muharebedir. Kendi milli doktrinimiz ve milli savaşımızla en net hezimeti Ermenistan’a yaşattık. Ateşkes antlaşması Azerbaycan’a savaşsız topraklar da kazandırdı ve savaşı uzatmadan bitiriyordu.”Prof. Dr. Okur, antlaşma metninde yer alan diğer meselelerden de kısaca bahsederek Fransız senatosundan, Rusya’dan gelen tepkilerden de bahsetti. Savaşın Rusya açısından edinimleri hakkında Okur şunları belirtti: “Rusya, Azerbaycan sopasıyla Paşinyan’ı hizaya getirdi. Ermenistan üzerindeki etkinliğini de artırdı. Koridorlar sayesinde iki ülkenin can damarlarını tutan bir Rusya profili oluştu. Rahatsız olduğu şey ise Türkiye’nin Kafkasya’da boy göstermesi oldu.”
Hocalarımızın yorumlarına göre Türkiye uzun bir aradan sonra Türk coğrafyasında güvenlik garantörü olarak başarıl bir rol oynadı. Türkiye’nin tutumu sahaya herhangi başka bir aktörün girmesi halinde Azerbaycan’ın yanında olmaktır. Azerbaycan’a verilen eğitim, askeri ve diğer desteğin yanısıra Türkiye diğer aktörlere yönelik men edici bir rol oynamıştır.
Programı KOCAV TV’den izleyebilirsiniz.
Haberi Yayına Hazırlayan
Sümeyye ÖRNEK