25 Ocak 2025

Bilgiye Üç Farklı Yaklaşım: Gadamer, Attas, Foucault

“Dilsellik, çağların, kültürlerin, kişilerin birbirini anlamasıdır. İnsanın dilselliği epistemolojik açıdan önemlidir. Hermeneutiğin evrenselliği de dile bağlanmıştır. Dil dolayısıyla hiçbir insan bu yapının dışında kalamaz.”

Yazar ile okuyucunun bir araya geldiği Düşünce Sohbetleri’nin konukları, Düşünce Dergisi’nin 9. sayısında “Gadamer ve Ontolojik Hermeneutik” yazısıyla İlay Aygün Kılıç, “İslam, Sekülerizm ve Bilginin Batılı Olmaktan Kurtarılması” yazısıyla Kevser Karaca Çalık ve “Foucault’da Bilgi, Güç ve Söylem” yazısıyla yer alan Mesut Aytekin idi. 20 Şubat 2020 tarihinde KOCAV TV YouTube kanalı üzerinden çevrimiçi olarak yayınlanan sohbetin yöneticiliğini Dr. Öğr. Üyesi Mesut Aytekin üstlendi.

İlay Aygün Kılıç konuşmasına, yazısında bahsi geçen Gadamer’i tanıtarak başladı. Gadamer’in 1900 ile 2002 yılı arasında yaşayan bir düşünür olduğunu, pek çok makale ve kitaba imza attığını fakat Türkçe literatürdeki bilinirliğini 20. yüzyılda kazandığını belirterek Gadamer’i etkileyen düşünürlerin başında Heidegger’in geldiğini söyledi. Ontolojinin, varlığın ne olduğunu ve var olmanın ne anlama geldiğinin anlatıldığı bir felsefe ana bilim dalı olduğunu söyledi. Ontolojik felsefe ile ilgilenen düşünürlerden örnekler verdi. Leibniz ve Spinoza’nın varlık anlayışıyla Heidegger ve Foucault’un varlık anlayışları arasında benzerlik olmadığını fakat felsefede başlıklar altında sınıflandırma yapılsa bile bu sınıflandırmanın ontolojik felsefe tarihini dikine kesen bir sütun olarak düşünmememiz gerektiğini söyledi. Sözlerine Gadamer’in hermeneutiğinin iki temel bileşenini oluşturan tarihselcilik ve fenomenolojiyi anlatarak devam etti. Hermeneutik kavramının anlama ilişkin bir kuram olduğunu, Orta Çağ’da skolâstik felsefe diye tabir edilen dönemde İncillerin ve Hristiyanlık metinlerinin örtülü anlamlarının bulunup açıklanması gibi bir içeriği olduğunu söyledi. “İnsanın tarihselliği fikrinin felsefeye girişinde en majör isim Gilty’dir”, dedi ve “Gilty’nin temel meselesi doğa araştırmaları ve tin bilimleridir. Doğa bilimlerinin nesnesi olan doğa ile tin bilimlerinin nesnesi olan insan arasında özsel bir farklılık vardır çünkü insan tarihsel ve olgusaldır.” diyerek Gilty’nin her türlü tarihsellikten ve olgusallıktan uzak özneyi reddettiğini söyledi. Devamında özne ve nesnenin mutlak farklılıktan dolayı hiçbir durumda birbirine indirgenemeyeceğini, bu indirgenemezlikten dolayı epistemolojik bir boşluk oluştuğunu anlattı. “Bilgi nedir, sorusu bu epistemolojik boşluktan doğuyor. Hiçbir şekilde maddeye indirgenemeyen zihin nasıl oluyor da maddeyi bilebiliyor, bilgi nasıl mümkün oluyor? Epistemolojideki asıl soru da budur. Bunu sorun olarak ele aldığımızda ise karşımıza fenomenoloji çıkıyor.” diyerek fenomenolojiyi ve Gadamer’in hermeneutik yorumlarını bizlere aktardı.

Bilginin İslamileşmesi

Kılıç’ın Batı tarafından bir felsefi ontolojik hermeneutik üzerine olan sunumundan sonra Kevser Karaca Çalık’ın dini doğrultuda Attas’ın bilgiye nasıl baktığını, ne gibi çözümler ürettiğini anlatan sunumu dinleyicilerle buluştu.

Kevser Karaca Çalık konuşmasına Attas’ın hayatı hakkındaki kısa sözleriyle başladı. “Nakib el-Attas, 1931 Malezya doğumlu olup İslam ve bilim alanındaki önemli düşünürlerden birisidir. Ağırlıklı olarak İslam felsefesi, kelam ve tasavvuf alanlarında çalışmıştır. Bilginin İslamileştirilip Batılı olmaktan çıkartılması ile ilgili tezini Mekke’de 1. Dünya İslam Eğitim Konferansı’nda ortaya koymuştur. Attas İslam dünyasının içinde bulunduğu durumla ilgili tespitlerde bulunur ve bu tespitlere bağlı olarak çözüm önerileri sunar.” dedikten sonra Attas’ın ilk tespitini İslam dünyasının bilgi konusunda kafa karışıklığına düçar olduğu ve neticesinde düzenin bozulduğunu söylediğini belirtti. Attas’ın düşüncesini adalet, edep ve bilgi kavramları üzerine inşa ettiğini söyledi. Adaletin bir şeyin yerinde olması durumu olduğunu vurguladı. Buradaki yer fikrinin de bir tür hiyerarşi ile birlikte geldiğini sözlerine ekledi. Aynı zamanda adaleti tesis etmek için öncelikle şeylerin yerlerinin bilgisine sahip olmamız gerektiğini, bu durumda bilginin adaletin tesis edilmesinde ön şart haline geldiğini söyledi. Bilgiye şeylerin yerlerini bildikten sonra bunun tasdiki ve buna uygun olan davranışı da Attas’ın edep kavramı ile açıkladığını yani bilginin amele dönüşmüş olması, tasdik edilmiş olmasıyla edep söz konusu olduğunda çeşitli mertebelerde adaleti gerçekleştirmiş olacağımızı ekledi.

Çalık, hiyerarşi kavramını anlamak için insanın yerini bilmemiz gerektiğini, Attas’ın buna cevabının ise insanın yerini Cenab-ı Hak ile olan ahitleşmesi üzerinden anlayabileceğimiz olduğunu söyledi. Devamında Attas’ın insan yapısıyla ilgili iki türlü nefisten bahsettiğini birisinin nâtık nefis, diğerinin hayvani nefis olduğunu anlattı. “Hayvani nefis, insanın hayatiyetini devam ettiren kuvvetlerdir; nâtık nefis ise düşünme ve onun devamı olarak dil ve konuşmayı işaret eden nefsimizdir.” diyerek biraz da Attas’ın iki yönlü bilgi tanımından bahsetti. “İlki, kaynağı vahiy olan bilgi türü; ikincisi duyularımız ve deneyimlerimizle ulaştığımız bilgidir.” dedi. Attas’ın bilgiyi bu şekilde iki türlü kaynağa bağlı sınıflandırıp buna bağlı gelişen ilimleri de ikili bir tasnif içerisinde sunduğunu söyledi. Birinin nâtık nefsin hidayeti için gerekli olan ilimler; diğerinin ise hayvani nefsin devamı için gerekli olan akli, fikrî, felsefi ilimler olduğunu anlattı. Burada bir kafa karışıklığı içerisine düştüğümüzü, Attas’ın buna cevabının bizim bilgi anlayışımızın bozulduğu yönünde olduğunu belirtti ve bu bozulmanın sekülerleşme ile yakından ilgili olduğunu söyledi. Attas’ın sekülerleşmeyi, insanın önce dininin sonra aklının metafizikten kurtarılması şeklinde tarif ettiğini anlattı. Devamında “Attas sekülerlik ile farkında olmadan fikirlerimizden uzaklaştığımızı, çözümün ise akli ve felsefi bilimlerdeki yabancı unsurların temizlenmesi olduğunu söyler. Attas’ın çözümünde bir üniversite teklifi ve buna uygun olarak düzenlenmiş bir eğitim programı vardır.” dedikten sonra sözlerini sonlandırdı.

İktidarı Besleyen Güç Bilgi

Dr. Öğr. Üyesi Mesut Aytekin konuşmalarına Foucault’dan bahsederek başladı. Foucault’un 20. yüzyılda yaşadığını; psikoloji ve felsefe alanında eğitimler aldıktan sonra medya, iktidar, güç alanlarında çalışmalar yaptığını söyledi. Aynı zamanda arkeolojik yöntemi kullanarak bilgiyi araştırmacı bir yöntem olarak ele aldığını, Bilginin Arkeolojisi kitabında da bunu ayrıntılı bir şekilde açıkladığını belirtti. En önemli eserinin Kelimeler ve Şeyler olduğunu vurguladı. Foucault’ya göre bilginin, söylemsel bir uygulama tarafından düzenli bir biçimde oluşturulduğunu ve dil biliminin kuruluşu için gerekli olan elemanların toplamı olduğunu anlattı. Bilginin birçok sahaya nüfuz ettiğini, özellikle iktidarların ayakta durmak için bilgiyi kullandıklarını ifade etti. “Foucault, iktidarlar tarafından kullanılan bilginin içinde gerçeklerin olmadığını söyler çünkü iktidarlar ayaklarının üzerinde durmak için kendi hakikatlerini yaratıp kullandıkları bilgide kendi iktidarlarını güçlendireceği için kendilerine göre bilgi tanımı yaparlar.” sözleriyle iktidarın bilgi anlayışından bahsetti. Dr. Aytekin, Foucault’un iktidarı anlatırken özellikle pek çok noktada iktidarın kendini tanımlamasında ötekileştirilen normlar üzerinden yola çıkarak hapishaneleri ve klinik psikolojik vakaları ele aldığını belirtti. Ötekileştirilen kavramlar üzerinden norm kurallarını tanımlayarak iktidarın mutlak bir biçimde nasıl var olacağının gösterildiğini anlattı. Attas’ın önerisi olan üniversitelere Foucault’un neden karşı çıktığını şu sözlerle aktardı: “Üniversiteleri iktidarın araçları olarak görüyor ve iktidarın kendisi için bilgi ürettiği mekân olduğunu söylüyor. Bu sebeple üniversitelerin güvenilir bir bilgi kaynağı olamayacağını anlatıyor.” Devamında Foucault’un Hapishanenin Doğuşu kitabında toplumu göz hapsinde tutmak konusundan bahsederek günümüzde türlü teknolojik aletle baskı oluşturmak için bilginin kullanıldığını yazdığını söyledi. Nihayetinde iktidarın bilgiyi kullanarak hem kendini besleyebileceğini hem de söylemsel anlamda yıkıcı bir güç oluşturabileceğini açıklayarak konuşmasını sonlandırdı. Bu üç sunumun ardından yönetici eşliğinde dinleyenlerin soruları konuşmacılara yöneltildi. Soruların yanıtlanmasıyla yayın sona erdi.

Haber

Ayşenur GÜZ (İhtisas 1)