28 Mart 2023

Ahlakı Mûsikî ve Edebiyatta Aramak

Dr. AdnanÇoban ve Dr. Oğuz Tan’ı konuk ettiğimiz konferansımızın açılış konuşmasınıVakıf Başkanımız Av. Dr. Ali Ürey yaptı.Ahlakı her alan aramamız gerektiğine vurgu yapan Başkanımız Av. Dr.Ürey’in konuşmasının ardından konuklarımız kürsüye gelerek konuşmalarına başladılar.

Dr. Çoban, ahlak, etik ve estetik gibi değerleri hayatımızda bulamayacak olsak dahi aranması gereken değerler olduğunu ve KOCAV’ın da bu alandaçok büyük katkılarının bulunduğunubelirttikten sonra Dr. Tan, ahlakı ararken edebiyat ve musikiden nasılistifade ettiğimizden bahsetti.Dr. Tan ve Dr. Çoban’a, saz sanatçıları, Yeşim Çoban ve Caner Can’ıneşlik ettiği konferansta, dinleyiciler aynı zamanda klasik Türk musikisi dinletileriyle hoş vakit geçirdi.

Müzik İnsanı Ahlaklı Yapar Mı?

Dr. Çoban, insanlığın doğuşundan bu yana musikininhayatın her alanında aracı kılınmış olduğundan ve önemli etkileşim alanlarından biri olarak insanın karakterine ve davranışına yönelik bir alanolduğundan söz etti.Eflatun’un“Kötülük bir ahenk yokluğu erdem ise bir ahenktir.” yani“Bir şey estetikseetiktir, etikse estetiktir.”görüşünden yola çıkan Dr. Çoban,ahlaklı olup olmamanınahenk ile belirlenebileceğinden ve musikide ahenk bağlamında; söz, makam, ritim ve çalgınınöne çıkan unsurlar olduğundan söz etti.Sözü Dr. Tan’a vermeden önce İstanbul’unkültürel ortamındaki birçok etnik ve dini unsuru Osmanlı’nınmusiki ve mimari ile bir mozaiğe dönüştürebilmiş olduğununaltınıçizen Dr. Çoban, musiki ve mimarinin bize kalan en değerli miraslar olduğunu ifade etti.

Dr. Tan iseözeleştirininkaçınılmazlığınıdile getirdikten sonra şu soruyu sorarak konferansa başladı: Müzik insani ahlaklı yapar mı? Buna dair ampirik bir kanıtın mevcut olmadığından bahsettikten sonra ampirik bir kanıtı olmadan eleştiri yapanlarındahi, müziğin net tanımlanabilir bir duygu vermemesiyle birlikte, müziğin duyguların iletimini güçlendirdiği olgusunu kabul edebileceğini söyledi. Müzik aynı zamanda kötü ahlaka da bu yolla hizmet edebilmektedir.

Dr. Tan’ın konuşmasının ardından Itri’nin Tûtî-i Mu’cize-Gûyem parçası icra edildi.

Dr. Tan’ın anlatımına göre ampirik çalışmalardan gidilemeyince müzik, edebiyat ve ahlak ilişkisi,anomi, yabancılaşma ve kimlik ile açıklanmaya çalışıldı. Dr. Tan: “Anomi kavramını Emile Durkheim’eborçluyuz, 1897’de ilk defa intihar kitabında anomiyi geliştiriyor. Bu kitapta intihar edenleri ve kategorilerini sayarak felsefe disiplininden gelen biri olarak yaptığı sayısal analizle anomi, yabancılaşmadan kimliğe gidilmesi kavramını ortaya koyuyor. Benim bu konudaki temel tezim müziğin bizim kimliğimiz için çok önemli bir yeri olduğudur.Çünkü ahlak ve estetik anlayışının nasıl ortak bir paydada buluştuğunu, 17. yüzyıldanbugüne ulvi bir musiki ileItri ve dünyevi bir musiki ileTamburi Mustafa Çavuşgibiiki farklı anlayış örneğiyle görebiliriz.”

Sohbetin bu bölümünün akabinde, Tamburi MustafaÇavuş’un “Dök Zülfünü Meydana Gel”bestesi icra edildi.

Lale Devri’nden Günümüze

Tamburi MustafaÇavuş’un çağdaşı Nedim gibi Lale Devri’nde son derece dünyevi ve hatta materyalist bir bestekâr olduğundan bahislebu devirde yapılan ıslahatlara değinen Dr. Tan,III. Selim’in bu ahval karşısında tahta çıkmasından ve dedelerinden III.Mustafa’nın şu mısraınıtekrarlayışından söz açtı: “İşimiz kaldı heman merhamet-i lemyezele”.Sonra 19.yy’daOsmanlı ile Avrupa’nın çok sıkı ilişkilerininbaşlamış olduğunu belirten Dr. Tan, sözü yineIII. Selim’e getirdi. Dr. Tan’a göre III. Selim, Osmanlı sultanlarının en büyüğüydü çünkü korkunç bir dönemde tahta geçen sultan hem reformcu hem de çok büyük bir sanatçıydı.

Sonrasında söz alan Dr. Çoban, Dr. Tan’ın anlattıklarına dayanarak, III. Selim’in ıslahat hareketlerinden sadece musiki ve edebiyat alanlarında başarılıolabildiğinden konuştu: “Bu başarı, müzik ve edebiyatçıları bir araya getirerek yeni bir ekol ortaya koyabilmiş olmasıdır. III. Selim’in çok önemli bir özelliği halk ile saray musikisini bir araya getirebilmeyi sağlamış olmasıdır.En büyük mirası ise öğrencisi Dede Efendi’dir.”

Sultan III. Selim’den açılan söz, musikiye yol alarak onun“Ey gaziler yol göründü yine garip Selim’e” parçası ile son buldu.

Eskiyi İçimize Alıp Yeni Bir Şey Söylemek

Dr. Çoban,Dede Efendi’nin üç padişah dönemini gören biri olarak Batı’dan istifade etmektenziyade,batılılaşmanın yol açtığıyolsuzluklarıgörmüş ve buna çoküzülen biri olarak en önemli özelliğinin musikiye olan talebin değiştiği dönemde her formda eser verebilmişolmasından kaynaklandığını belirtti.

Konuşmanın ardından İsmail Dede Efendi’den“Ey Büt-i Nev Eda”parçası icra edildi.

Dr. Tan, 19. yy’dadeğerlerinhızla değişiyor oluşundan ve bunun da normların etkisiz hale gelmesine sebep olmasından hareketlegeleneklerin etki gücünükaybetmesini ve hızla yeni değerlerin kurulamayışı ile gelen normsuzluğun,anomiyi ve bir sonraki aşamada yabancılaşmayıçağırdığını belirtti. Dr. Tan’ın anlattığına göre, toplumda ortak değerlerin azalması ve bireylerin toplumun diğer bireylerine kendilerini bağlı hissetmemeleri ile gerçekleşen yabancılaşma, Osmanlı’da bu yüz yıldan önce hiç görülmemişti. Dr.Tan,“Burada Ermeni Tatyos Efendi’yi anmadan geçmek olmaz.”diyerek sözü Dr. Çoban’a verdi.Dr. Çoban, İstanbul’un kültür mozaiğindeErmeni, Rum ve Yahudi bestekarların yerinin önemine dikkat çekti. III. Selim’in hocası Tamburiİsak’ın da bir Yahudi olduğunu söyledi. Dr. Çoban, “Bizim bu bestekarları konu etmemizin de en önemli nedeni bu kültürün nasıl oluştuğunu analiz etmemiz ve tekrar nasıl yenileyeceğimizigörmektir.” dedikten sonra musikiye geçti.Tatyos Efendi’nin“Gamzedeyim Deva Bulmam”şarkısı icra edildi.

Batıyla travmatikkarşılaşmamızın Batı’yı tümden inkâr, kayıtsız şartsız hayranlık,Mavi Anadoluluk veya Nev Yunanilik gibi tezlere yol açtığından fakat bunların bizim meselemizi çözmeyişinden bahseden Dr. Tan, kimlik meselesinin çözümündeki üç tane büyük ismedeğindi: Erol Güngör, Yahya Kemal ve Ahmet HamdiTanpınar.

Konferansın sonuna gelindiğinde Dr. Çoban, musiki ve dilin edebiyatın insanda var olan ilahi güzelliği ortaya çıkarmada ve bunu bir kültür olarak hayatın içine aktarmada çok önemli unsurlar olduğunu söyledi.Bizim artık sorunları tespit etme noktasında doyduğumuzu, bu sebeple artık çizilecek yol üzerine düşünülmesi gerektiğidüşüncesiyle sözlerine son verdi. Bestesi Muzaffer İlkar’a ait olan; Hicaz makamındaki, “Gönül Penceresinden Ansızın Bakıp Geçtin”şarkısı ile konferans sona erdi.