Divan sohbetlerinde her ayın ikinci haftası dinleme fırsatı bulduğumuz Prof. Dr. Azmi Özcan, Orta Doğu’nun stratejik ve coğrafi konumundan bahsetmeye devam etti. Konuşmanın başında “Bu coğrafyaya hâkim olan dünyaya hâkim olur. Büyük iddiaları olan toplumların bu bölge ile ilgili projeler geliştirmesi gerekir.” diyerek bu coğrafyanın önemini bir kez daha vurguladı. Hocamız “Zamanında bu bölgeye hâkim olan çok sayıda büyük devlet vardı. Ancak en kalıcı olan Türkler olmuştur. Dünyanın büyük kırılmalar yaşadığı dönemlerde bu bölgeye hâkim olan ve kalıcılığı sağlayan Türklerin diğer milletlerden farkı bu coğrafyanın sakinlerinin topraklarını savaşarak değil, gönüllü birliktelik sağlayarak almış olmasıdır.” dedi.
Kimin Orta Doğusu?
Orta Doğu ile ilgili bir çalışmaya gireceksek önce mekânı doğru tarif etmemiz gerektiğini söyleyen Özcan, yaptığımız ilk hatanın bu coğrafyaya “Orta Doğu” demek olduğunu, “Burası Avrupa’nın, Amerika’nın orta doğusu. Burası bizim, aslımızın, kendimizin olduğu yer. Burası bizim vatanımız!’’ diyerek etkileyici bir şekilde açıkladı. Kendi vatanımıza başkasının adıyla hitap edersek ileride aidiyetimizi kaybetme riskimizin olduğunu önemle vurguladı. Bu bölgede varlığını koruyamayan toplumların ortak özelliği olarak ise kendilerini yenileyememeleri, kültürlerini üretememeleri olduğundan bahsetti.
Amaçları Ne?
Birinci Dünya Savaşı sonrası barış sürecinde yapılan toplantıdaki görüşme tutanaklarını inceleme imkânı bulan hocamız okuduklarını bizim için özetledi. Amaçlarının; Türkleri bir daha bir araya gelemeyecek şekilde ayırmak ve onları sonradan bir araya getirecek değerlerden arındırmak olduğunu söyledi. Ulus devret kavramının ortaya çıkışı hakkında da kısaca bilgi veren Prof. Dr. Özcan, ulus devletin tarihi gelişiminden bahsetti. “Ulus devlet tarihin bizi sürüklediği bir mecra. O mecra içerisinde edilgen olmak durumundaysan kapılmak zorundasın. Biz son yüz yılımızda edilgeniz. Biz tarihi ve gündemi tespit edecek konumda değiliz. Sürükleniyoruz ve bu yolculuğu kutsal yolculuk kabul ediyoruz. Bizim aydınlarımızın anlamadığı şey bu.” Prof. Dr. Özcan ulus devlet tecrübesinin bizim kendi tabii tarihimizin gerekçesi olmadığını da ekledi. Tarihte geç kalmak diye bir şey olmadığını söyleyen hocamız nereden ve nasıl başlamamız gerektiğini, “Önce orijinal yazılıma döneceğiz. Orijinal yazılım fıtrattır. Fıtratı hem bilimden hem dinden tespit edeceğiz. Bu tespitin bizi taşıyacağı yer olan ahlak ise yaratıcı bizi nasıl ve niçin yarattığıysa onu keşfetmeye çalışmak ve ona göre yaşamaktır” şeklinde açıkladı. Prof. Dr. sohbeti, “Akıl ilim, irfan da hakem. İrfan olmayınca akıl zalim, ilim olmayınca irfan aciz olur” sözleriyle noktaladı.