7 Eylül 2024

Elest Bezm-i

28 Şubat 2014 Cuma akşamı Divan Sohbetlerinde post sahibi Prof. Dr. Nihat Öztoprak idi. Konu Elestti. İlk olarak Prof. Dr. Nihat Öztoprak, ‘’İnsanın yolculuğuna bakacağımızı, çok geriye gittiğimizi fakat geride kalmayıp, ileriye doğru gideceğimizi söyledi.’’

   “Eles’’t Araf Suresinde geçiyor. Elesti, değil miyim? Sorusudur ve Bi Rabbiküm (ben sizin) ile birleşerek ruhların toplandığı o mecliste bize “Elesti bi Rabbiküm, ‘’Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’’ şeklinde yöneltiliyor. ‘’Bela’’ evet tabi, cevabı veriliyor. Bu soru ile Allah hem Rabliği ile ilgili düşüncemizi sormuş hem de tasdik etmiş oluyor. Daha ruhken, ete kemiğe bürünmeden aşk sözü veriyoruz aslında burada. Âşık doğuyoruz. Halk arasındaki ifadeye göre ‘‘Kalu Bela’’ deriz. Bu söz bir yük getiriyor, yüklenip geliyoruz. Bu aşk, Cenabı Hakk’ın alınyazısıdır.’’Elest Bezm-i’’ alın yazılarının yazıldığı meclistir.

   Evet demek, sıkıntı demek. Belanın bir diğer anlamı bizim yaygın kullandığımız bela sözcüğüdür. Bu yüzden çektiklerimiz den şikâyet etmemiz doğru değildir.  Bir söz verdik diye düşünerek dertlerimizi hafifletebiliriz. Hedef için çekilen sıkıntılar insana dert gelmemeli, sevinç ile yapılmalı. Orada vuslattaydık buraya geldik ayrı düştük. ‘’Hicran’’ ise keder sıkıntı demektir. İnsan bunu bilirse rahatlıyor. Biz sanki kazık çakmışçasına, bu çadır hiç sökülmeyecekmişçesine yaşıyoruz. Anavatan orası.  Burası gurbet.  Gurbetteki kalıcılığı düşünür mü? Ankara’nın İstanbul’a dönüşünde olduğu gibi dünyanın Ahret’e dönüşü güzel olmalı…  Bu şekilde Mevlana’nın Şeb-i Aruz’u, ölümü düğün gecesi nitelendirmesi anlam kazanır. Mevlana ‘’ney’in’’ hikâyesini insanınkine benzetir. Ney sesi, ayrılıklara şikâyetin sesidir. Mesnevi de kulun macerasıdır, geriye dönüşü temin etmek için öğütler veren beyitler dizisidir. Elest Bezminde Cenabı Hakk’ı güzel görüp müptela oluyoruz. Bu âşıklık, yeryüzündeki güzelliklerin hepsinin, O’nun yansıması olduğunu düşünmemiz şeklinde tezahür eder. Demek ki çirkin yok. Her şey güzel, hayır bildiğimiz de hayır, şer bildiğimiz de hayır.

   Edebiyatımızda, divan şiirinde cennet pek istenmiyor. ‘’Sevgili’’ isteniyor. Cennet niye güzel? ‘’sevgili’’ oradadır. Gurbet sevdiklerimizin bulunduğu yer midir, sevdiklerimiz midir, özlediğimiz? Edebiyatımızda ‘’Allah aşkını’’ anlatan pek çok eser vardır. Fuzuli’nin  “Ya Rab belayı aşk ile kıl aşina beni, bir dem belayı aşktan etme cüda beni” mısraları ile başlayan şiiri gibi şiirlere aşkın münacatı denmiş.  Şükrü anlatan şükriyeler,  besmele manzumeleri, Esma-i Hüsnalar da edebiyatımızda önemli yer tutarlar.

   Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın “Görelim Mevlam neyler”i tevekkül bu kadar mı? Anlatılabilir dedirtir. İbrahim Hakkı başka hiçbir şey yazmasaymış da, miras olarak bu yeterdi. Divan şiiri için ah vah ile geçmiş deniliyor. Ah diyerek Allah diyor şairler. Prof. Dr. Nihat Öztoprak sohbetini; ‘’Allah’’ lafzı her yönüyle Rabbimizin bileşenleridir, başındaki ‘’Elif’’ harfi de Allah’ın pek çok sıfatının baş harfidir diyerek sonlandırdı.

Ayşe Sıdıkka KIZILIRMAK (İhtisas 2)