100. Yılında Cumhuriyet Dün-Bugün-Yarın üst başlıklı konferans dizisinin 17 Şubat 2024 tarihli programında İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilge Donuk, Vakfımız eğitimden sorumlu Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Ümran Ay’ın yönlendiriciliğinde Cumhuriyet’in ilanından bu yana Türk dünyasının geçirdiği spor serüvenini ele aldı.
Spor politikalarında olan sorunlar
2015 yılında International Fair Play Committee tarafından, Fair Play Tanıtım Dalı Şeref Diploması Ödülü’ne layık görülen Prof. Dr. Donuk, Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında Atatürk’ün ortaya koyduğu spor politikalarından bahsetti. Türklerin spor konusunda gelişmemiş olduğu düşünülse de Prof. Dr. Donuk, bu konu hakkında doğru olanın Atatürk döneminden sonra spor kültüründe değil spor politikalarında birtakım sorunlar olduğunu belirterek sporda doğru başarıyı gösteremeyişimizi spor politikalarımızın doğru olmadığına bağladı. Toplumda Türklerin spor konusunda gelişmediğine yönelik algılara karşı Prof. Dr. Donuk söz konusu algıların Atatürk döneminden sonra spor politikalarında meydana gelen birtakım sorunlardan dolayı ortaya çıktığını ancak spor kültürümüzde herhangi bir eksiklik olmadığını dile getirerek cevap verdi. Prof. Dr. Donuk, bu kapsamda Japonların 1945 yılında uygulanmaya başlanan “Beden eğitimi uygar devletlerin temel göstergesine dayanır’’ felsefesini örnek gösterdi. Geçmişten günümüze Türk kültüründe ayak topu, güreş, at biniciliği gibi birçok alanda spor yapıldığını ve bu sporların başlangıç tarihinin oldukça eskiye dayandığına değinen Prof. Dr. Donuk, bu doğrultuda mağara resimlerinde çizilen ‘ayağında top olan insan figürü’nü örnek verdi. O dönemde spordaki amacımız savaşa hazırlık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Donuk, “Türkler bayram, şölen gibi birçok etkinlikte de eğlence için spor ile ilgilenmiştir” dedi. Prof. Dr. Donuk, “Türkler bayram, şölen gibi birçok etkinlikte de eğlence için spor ile ilgilenmiştir” sözleriyle o dönemlerdeki sporun savaşa hazırlık amacı ile yapıldığını ifade etti.
Türkiye’de Spor ve Siyaset İlişkisi
Cumhuriyet öncesi dönemde de jimnastik, atletizm, futbol gibi alanlarda kulüpleşme görüldüğüne değinen Prof. Dr. Donuk, ilk kurulmuş organize yapının ‘Türkiye İdman Cemiyeti’ olduğunu ve Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı’nın Türkiye’de birçok spor faaliyetinin yaygınlaşmasında ve çeşitli alanlarda federasyonlar kurulmasında önayak olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Donuk, 1936-1938 dönemi spor hayatından şu sözlerle bahsetti: “Türkiye’de spor da siyasi parti etkisini göstermiş ve spor partiye bağlı bir şekilde yönetilmeye başlanmıştır. Bu da beraberinde birtakım sorunları getirmiştir. Örneğin milli sporcuların yaka kartında siyasi partinin amblemini görüyoruz. 1986 yılında ‘Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ ve şu an da ‘Spor Genel Müdürlüğü’ şeklinde devam eden tamamen ‘Devletçi’ bir spor politikası içerisine 1938 yılında girmiş bulunuyoruz. Yani Türkiye’de sporun gelişmesine baktığımız zaman ilk adımı siyasi partilerin kişi seçmemesi yönünde ilerlemesiyle olduğunu görüyoruz. Bu da spor ile ilgisi olmayan kişilerin federasyonda, ilgili müdürlük ve pozisyonlarda bulunmamasının sporun gelişimi için büyük bir katkı sağlayacağını göstermektedir.”
Atatürk’ün spora verdiği önem
Prof. Dr. Donuk Atatürk’ün spora verdiği önem üzerinde durarak fair play nasıl tanımlanır sorusuna en iyi cevap olarak Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.’’ sözünü verebileceğimizi söyledi. Atatürk’ün spor ve binicilikle ilgili politikalarında “At yarışı modern toplumlar için sosyal bir ihtiyaçtır.’’ sözü üzerinde duran Prof. Dr. Donuk, Atatürk’ün bu sözü söylemesinde temel nedenin atın Türk kültüründe ve sosyal hayatında her zaman ihtiyaç duyulan bir hayvan olmasından kaynaklı olduğunu dile getirdi. “Gerek savaşta gerek sporda at Türklerde her zaman önemli yere sahip olmuştur. Kurtuluş savaşından sonra tankların ve tüfeklerin gelmesiyle birlikte at, askeri hayattan yavaş yavaş çekilmiştir fakat spor için bu durumun tam tersi bir şekilde at yarışları ve binicilik desteklenmiş ve gelişmiştir.” cümlelerini kuran Prof. Dr. Donuk, Atatürk’ün Suriye’den ve Irak’tan Arap atları getirttirerek Türkiye’de bir hipodrom kurdurmasına ve bununla birlikte İstanbul’da at yarışları yaptırılmasına ayrı bir parantez açtı.
Prof. Dr. Donuk’un konuşması, dinleyicilerden gelen soruların cevaplandırılması ile sona erdi. Akabinde, Vakfımız ebru atölyelerinde Halide Dursun tarafından hazırlanan ebru tablosunun Diş Hekimi Fikri Aldatmaz ve Vakıf Başkanımız Av. Dr. Ali Ürey tarafından konuşmacımıza takdim edilmesiyle program sonlandırıldı.
Zeliha İpek DEMİRER (Giriş-2)
Haberler