“Her Öğrencim Bir Harftir”
KOCAV Başarı Öyküleri’nin, nisan ayı konuğu Hattat Hasan Çelebi idi. Türk-İslam sanatlarının önemli bir parçası olan hat sanatının yaşayan en önemli ustalarından Hattat Çelebi’ye, KOCAVLILAR yoğun ilgi gösterdi.
Hattat Çelebi’yi, Vakıf Mütevelli Heyeti Üyemiz, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abuzer Kendigelen, takdim etti.
“Hattat Çelebi hocamızı ben 2009 yılında tanıdım. O zamandan bu zamana dizinin dibinde oturmaya, sohbetinden faydalanmaya gayret ettim. Hat sanatı bakımından bir anlamda hocanın torunuyum desem de doğru olur. Hocamız yüzlerce öğrenciye ders vermiş, yetmişe yakın öğrencisine de icazet vermiştir. Hocamızın ‘Ben her öğrencimi bir harf olarak kabul ettim ve onlarla beraber hat neşrine devam ettim.’ sözü eğitime bakışını bizlere göstermektedir. Hat sanatımızın yaşayan bir hazinesidir. Hocamın hatla olan münasebetini nasıl ifade etmem gerektiğini düşündüğümde dikkatimi çeken yine hocama ait bir cümledir, ‘Ne öğrendim ise rahmetli hocamın sükutundan öğrendim.”
Başarı öyküsüne dua ederek başlayan Hattat Çelebi, salondaki dinleyicilere iyi niyetlerini dile getirdi. Konuşmasına şu sözleriyle devam etti:
“Abuzer Hoca size malumat verdi fakat ben üzerine biraz ilave edeceğim. Böbürlenmek için, taht için değil bu anlattıklarım 70 talebe dedi fakat 100’den fazla talebeye icazet verdim. Yarısı İslam Ülkeleri ve diğer ülkelerdir. Afrika’dan, Sibirya’dan, Endonezya’dan, Amerika’dan, Japonya’dan, Çin’den, Suud’da vs. Bu sanatın kökü bu toprakların içindedir. Selçuk’ta Abbasiler ile bu iş önem kazanıyor. Bizde ise Sasaniler ile birlikte Selçuklu’dan Osmanlı’ya ve sonrasında günümüz halini alıyor.”
“Hattatlık, Sabır, Metanet ve Sevgi”
Bugün Arapça’da 28 tane harf vardır ve 10 tanesi sonradan kabilelerin konuşması esnasında bazı harflere ihtiyaç duyulduğu için ortaya çıkmıştır. Bizim bugün talebe
lere öğrettiğimiz bu 28 harftir. Kuran’da da Fetih Süresi’nin son ayetinde 28 harfin tamamını görmek mümkündür. Kalem ve cetvelle çizgiler çizilerek belli ölçüler ve kurallarla oluşturulmuş hat sanatının geç
mişten günümüze kadar 36 çeşit yazı şekli denenmiş ve tecrübe edilmiştir. Ama bunların 30 tanesi kaybolmuş elimizde bugün kullandığımız 6 tane yazı çeşidi vardır. Hat sanatında kullanılan her bir yazı çeşidine kalem tabiri kullanılır. Bunları üç kısma ayırmak mümkündür. Aklâm-i Sitte; Sülüs-Nesih, Muhakkak-Reyhânî, Tevkî- Rik’a şeklinde birbirine tabi ikili gruplar halinde sıralanabilir. Bu altı çeşit yazı günümüzde kullanılmaktadır. Ustalarımız ihtisaslaşma yaparak bütün kalemleri yapmak gibi bir sevdaya kapılmamışlardır. Mahmut Yazır’ın son hattatlarına baktığımızda, sülüs hattatları, nesih hattatları gibi hattatları görebiliyoruz. Bazen ihtiyaca göre istisnalarda iki üç kalem çeşidi yazanda olmuştur. Her hattat 6 çeşit yazıyı da yazacak değildir. Hattat olan kişinin yapması gereken harflerin hakkını vererek kaidesine uygun olarak yazmasıdır. Hattatta pirenin bacağı kadar ölçüler vardır. Günümüzde nano teknoloji var. 1500 yıl önce hattatlarımız nano teknolojiyi kullanmaya başlamışlardır. Her harfin noktayla ölçülmesi söz konusudur. Bir harfin boyu 6 nokta ise o harfin ölçüsü ne eksik ne de fazla olmalıdır. Çok sabır isteyen bir meslektir. Bir hattattın sabır, metanet ve sevme olgusunun üçünü de bir arada bulundurması gerekir.
Gelelim Hat neşrinin korunması için gerekli olan kurallara. 1. Hümara’nın Himayesi’dir. Hümara, himaye ederse bunu koruma altına alırsa sanatın devamlılığını sağlayacaktır. Himaye etmenin bir örneğini verelim. İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsü giriş kapısındaki yazıyı gördünüz mü? O yazı büyük hattatlarımızdan Kazasker Mustafa İzzet Bey’in Çırağı Şefik Bey tarafından yazılmıştır. O yazının boyu 9 metre, genişliği 90 santimdir. Daire-i Umur-ü Askeriye yazmaktadır. Arapçadaki dik olan elifler olmadığı için yazıyı yerleştirmek zordur. O kapının üstündeki yazı Ta’lik yazı şeklinde olsaydı cılız kalırdı. Bu yüzden Sülüs yazısı şeklinde olmalıydı. Hattat Şefik Bey bunu bir hafta içerisinde düşünerek yazmıştır. Asılacak yere getirmiştir ve o günün maliye nazırı kaç lira vermesi gerektiğini sorar. Şefik Bey 60 altın der. Ne yapıyorsun sen 6 günde yazdın diyerek çıkışır. Şefik Bey’in cevabı ise 60 senelik tecrübemle ben bu yazıyı yazdım der. Padişaha durum arz edilir ve padişah hakkıdır verin der. Bu tecrübeyi edinmeyen kimse bu yazıyı yazamaz. İşte himaye budur.
2. ise yaptığın işin ücreti verilecek ki size iltifat edilmiş olsun. Yapan kişi ailesini geçindirecek dolayısıyla yaptığı işin karşılığını almalıdır. Ben hocama giderken benim durumum yoktu. Hocam Hamit Aytaç yazmış olduğu yazıları alır Haşir Efendi Caddesi’ne çıkardı. Eskiden bu cadde kumaşçıların olduğu caddedir. Zenginlerin gelip geçtiği bu caddede yazdığı eserleri elinde tutar ve satardı. Maalesef biz ustamıza karşı iltifatı ve himayeyi yapamadık. Yokluk içerisinde vefat etti. Günümüzde hat neşrinin sürekliliğinin sağlanabilmesi için bu iki önemli konu ön planda tutulmalıdır.
Başarı Öyküleri soru-cevap bölümünün ardında sona erdi.
Hazırlayan
Bahar OĞUZ (İhtisas 2)