7 Eylül 2024

Hattat Hasan Çelebi- 23/04/2016

“Her Öğrencim Bir Harftir”

KOCAV Başarı Öyküleri’nin, nisan ayı konuğu Hattat Hasan Çelebi idi. Türk-İs­lam sanatlarının önemli bir parçası olan hat sanatının yaşayan en önemli ustala­rından Hattat Çelebi’ye, KOCAVLILAR yoğun ilgi gösterdi.

 Hattat Çelebi’yi, Vakıf Mütevelli Heyeti Üyemiz, aynı zamanda İstanbul Üniversi­tesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abuzer Kendigelen, takdim etti.

“Hattat Çelebi hocamızı ben 2009 yı­lında tanıdım. O zamandan bu zamana dizinin dibinde oturmaya, sohbetinden faydalanmaya gayret ettim. Hat sanatı ba­kımından bir anlamda hocanın torunu­yum desem de doğru olur. Hocamız yüz­lerce öğrenciye ders vermiş, yetmişe yakın öğrencisine de icazet vermiştir. Hocamızın ‘Ben her öğrencimi bir harf olarak kabul ettim ve onlarla beraber hat neşrine de­vam ettim.’ sözü eğitime bakışını bizlere göstermektedir. Hat sanatımızın yaşayan bir hazinesidir. Hocamın hatla olan mü­nasebetini nasıl ifade etmem gerektiğini düşündüğümde dikkatimi çeken yine ho­cama ait bir cümledir, ‘Ne öğrendim ise rahmetli hocamın sükutundan öğrendim.”

Başarı öyküsüne dua ederek başlayan Hattat Çelebi, salondaki dinleyicilere iyi niyetlerini dile getirdi. Konuşmasına şu sözleriyle devam etti:

“Abuzer Hoca size malumat verdi fakat ben üzerine biraz ilave edeceğim. Böbür­lenmek için, taht için değil bu anlattıkla­rım 70 talebe dedi fakat 100’den fazla ta­lebeye icazet verdim. Yarısı İslam Ülkeleri ve diğer ülkelerdir. Afrika’dan, Sibirya’dan, Endonezya’dan, Amerika’dan, Japonya’dan, Çin’den, Suud’da vs. Bu sanatın kökü bu toprakların içindedir. Selçuk’ta Abbasiler ile bu iş önem kazanıyor. Bizde ise Sasani­ler ile birlikte Selçuklu’dan Osmanlı’ya ve sonrasında günümüz halini alıyor.”

“Hattatlık, Sabır, Metanet ve Sevgi”

Bugün Arapça’da 28 tane harf vardır ve 10 tanesi sonradan kabilelerin konuşması esnasında bazı harflere ihtiyaç duyulduğu için ortaya çıkmıştır. Bizim bugün talebe­

lere öğrettiğimiz bu 28 harftir. Kuran’da da Fetih Süresi’nin son ayetinde 28 harfin tamamını görmek mümkündür. Kalem ve cetvelle çizgiler çizilerek belli ölçüler ve kurallarla oluşturulmuş hat sanatının geç­

mişten günümüze kadar 36 çeşit yazı şekli denenmiş ve tecrübe edilmiştir. Ama bun­ların 30 tanesi kaybolmuş elimizde bugün kullandığımız 6 tane yazı çeşidi vardır. Hat sanatında kullanılan her bir yazı çeşidine kalem tabiri kullanılır. Bunları üç kısma ayırmak mümkündür. Aklâm-i Sitte; Sü­lüs-Nesih, Muhakkak-Reyhânî, Tevkî- Rik’a şeklinde birbirine tabi ikili gruplar halinde sıralanabilir. Bu altı çeşit yazı gü­nümüzde kullanılmaktadır. Ustalarımız ihtisaslaşma yaparak bütün kalemleri yap­mak gibi bir sevdaya kapılmamışlardır. Mahmut Yazır’ın son hattatlarına baktı­ğımızda, sülüs hattatları, nesih hattatları gibi hattatları görebiliyoruz. Bazen ihti­yaca göre istisnalarda iki üç kalem çeşidi yazanda olmuştur. Her hattat 6 çeşit yazı­yı da yazacak değildir. Hattat olan kişinin yapması gereken harflerin hakkını vererek kaidesine uygun olarak yazmasıdır. Hat­tatta pirenin bacağı kadar ölçüler vardır. Günümüzde nano teknoloji var. 1500 yıl önce hattatlarımız nano teknolojiyi kul­lanmaya başlamışlardır. Her harfin nok­tayla ölçülmesi söz konusudur. Bir harfin boyu 6 nokta ise o harfin ölçüsü ne eksik ne de fazla olmalıdır. Çok sabır isteyen bir meslektir. Bir hattattın sabır, metanet ve sevme olgusunun üçünü de bir arada bu­lundurması gerekir.

Gelelim Hat neşrinin korunması için gerekli olan kurallara. 1. Hümara’nın Hi­mayesi’dir. Hümara, himaye ederse bunu koruma altına alırsa sanatın devamlılığını sağlayacaktır. Himaye etmenin bir örneği­ni verelim. İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsü giriş kapısındaki yazıyı gördü­nüz mü? O yazı büyük hattatlarımızdan Kazasker Mustafa İzzet Bey’in Çırağı Şefik Bey tarafından yazılmıştır. O yazının boyu 9 metre, genişliği 90 santimdir. Daire-i Umur-ü Askeriye yazmaktadır. Arapça­daki dik olan elifler olmadığı için yazıyı yerleştirmek zordur. O kapının üstündeki yazı Ta’lik yazı şeklinde olsaydı cılız kalır­dı. Bu yüzden Sülüs yazısı şeklinde olma­lıydı. Hattat Şefik Bey bunu bir hafta içe­risinde düşünerek yazmıştır. Asılacak yere getirmiştir ve o günün maliye nazırı kaç lira vermesi gerektiğini sorar. Şefik Bey 60 altın der. Ne yapıyorsun sen 6 günde yazdın diyerek çıkışır. Şefik Bey’in cevabı ise 60 senelik tecrübemle ben bu yazıyı yazdım der. Padişaha durum arz edilir ve padişah hakkıdır verin der. Bu tecrübeyi edinmeyen kimse bu yazıyı yazamaz. İşte himaye budur.

2. ise yaptığın işin ücreti verilecek ki size iltifat edilmiş olsun. Yapan kişi ailesini geçindirecek dolayısıyla yaptığı işin karşı­lığını almalıdır. Ben hocama giderken be­nim durumum yoktu. Hocam Hamit Aytaç yazmış olduğu yazıları alır Haşir Efendi Caddesi’ne çıkardı. Eskiden bu cadde ku­maşçıların olduğu caddedir. Zenginlerin gelip geçtiği bu caddede yazdığı eserleri elinde tutar ve satardı. Maalesef biz usta­mıza karşı iltifatı ve himayeyi yapamadık. Yokluk içerisinde vefat etti. Günümüzde hat neşrinin sürekliliğinin sağlanabilmesi için bu iki önemli konu ön planda tutul­malıdır.

Başarı Öyküleri soru-cevap bölümü­nün ardında sona erdi.

Hazırlayan

Bahar OĞUZ (İhtisas 2)