11 Kasım 2024

Ahmet Haluk Dursun- 2014

Bir İstanbul Aşığı

Şubat ayında Başarı Öyküleri konuğumuz Kültür Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun idi.

“Hayalim emekli olursam hayat bilgisi dersleri vermek.” diyen Prof. Dr. Haluk Dursun, “Yaşama Sanatı” ve “Nil’den Tuna’ya Osmanlı yazıları” isimli iki kitabın müellifidir. Güzel Türkçe ve son derece akıcı bir üslûpla kaleme alınmış metinler, bize imparatorluk kültürünü çok iyi bir şekilde tarif eder. Prof. Dr. Haluk Dursun’un dikkat çekici bir diğer yönü ise, ağaçlara karşı duyduğu derin muhabbettir. Anıt ağaçların envanterini çıkarmak gibi önemli bir görevi zevk işi edinmiştir. Hayatında önemli yeri olan İstanbul’un tarihi güzelliklerini, kültürel özelliklerini ortaya çıkararak zaman-mekân-insan üzerinden ilk kez İstanbul Boğazı gezilerini başlatmış, İstanbul’un çınarlarını, mor salkımlarını, erguvanlarını gün yüzüne çıkarmış bir İstanbul aşığıdır. Başarıya giden yolda kendi hayatından örnekler vererek nasihatlerde bulunan Prof. Dr. Haluk Dursun, zaman zaman hayat hikâyesinden kesitler anlatarak gençlere öğütler verdi. Meraklı olmalarını, öğrenme aşklarının devamlı olmasını, sıradan ve sürüden olmamalarını, iyi arkadaş seçmelerini, mutlaka bir geleneksel sanat ile ilgilenmelerini tavsiye etti.

Prof. Dr. Haluk Dursun, üniversite dışında gençlerin kendini geliştirebileceği alternatif eğitim çevrelerinin bulunduğunu, bu ilim mahfillerini de değerlendirmelerini söyledi. Galatasaray Lisesi mezunlarından olan Prof. Dr. Haluk Dursun, medrese eğitimine lise yıllarında başlayarak bu camiadaki şahsiyetlerle bire bir tanışma imkânı bulmuştur. Çetin Altan, Prof.Dr. Turan Güneş, Prof.Dr. Nihat Erim, Prof. Dr. Turan Feyzioğlu, Suat Hayri Ürgüplü olmak üzere okul dışında oluşan çevrelere de devam ettiğini, bu yerler arasında Çemberlitaş Atik Ali Paşa Medresesi ve Enderun Kitabevi’nin de bulunduğunu ifade eden Prof.Dr. Haluk Dursun, bu ilmi muhitlerde başta Ali İhsan Yurt, Fethi Gemuhluoğlu, Erol Özbilgen gibi eski kültüre hâkim kişilerin sohbetlerinde yer aldığını ifade etti. Gazetecilik hayatına Bâbıâlî’de Mehmet Şevket Eygi’nin yanında Büyük Gazete’de başladığını, burada Necip Fazıl’dan Cemil Meriç’e, “Sahaflar Şeyhi” Muzaffer Ozak’tan Ziyâd Ebüzziya’ya ve Nezih Uzel’e kadar dönemin en önemli şahsiyetleriyle tanışmış içindeki tarih aşkını tarihçi olma isteğinin bu dönemlerde ortaya çıktığını belirtti.

Tarihçi Olma İsteği

 “O dönemlerde Erol Özbilgen ve Şevket Rado tarafından Hayat Tarih Mecmuası diye bir mecmua çıkarılıyordu. Tarihçi Yılmaz Öztuna da editörlüğünü yapıyordu. Hayat Tarih Mecmuası’na bir mektup yazdım. Tarihçi olmak istediğimi belirttim, ‘Nasıl tarihçi olunur?’ diye sordum. O güne kadar okuduğum kitapların listesini yazdım; ‘bunlardan sonra neler okuyabilirim?’ diye de sordum. Aradan biraz zaman geçtikten sonra Yılmaz Öztuna köşesinde Tarihçi olma merakım ve isteğim üzerine bana cevap yazdı.’’ Bir tarihçinin klasik tarih dışında bilmesi gerekenler şöyledir: “Mutlaka edebiyatı bilmesi, fıkıh başta olmak üzere dini bilgilerinin çok kuvvetli olması sonra sosyoloji bilmesi, hatırat bilmesi ve okuması büyük önem taşımaktadır.” Alternatif eğitimin gerekliliğinden ve öneminden bahseden Prof. Dr. Haluk Dursun medresede eğitim aldığı hocalarını ayaklı kütüphaneler diye adlandırır. “Babıali’de ayaklı kütüphaneler vardı. Bunların arasında da ihtisas kütüphaneleri vardır. Misal bir hadisi şerif sorulacak ise işin ehline gidilir ona sorulurdu. Gazeteden hep beni gönderirlerdi. Ali İhsan Hoca’ya git bu hadis mevzû mudur? Değil midir? Öğren, kaynaklarını söylesin derlerdi. Sahafların Şeyhi Muzaffer Uzak, kitapçılarçarşısının da Şeyhi Ali İhsan Yurt idi. Ali İhsan Yurt kapıdan içeri girince bir sedire geçer kendi minderine otururdu. Onun bir geliş saati vardır. O saatte gelinir, mevzu o saatte konuşulur müzakereler o saatte başlardı. Zamana göre siyasi konularda konuşulur, kitaplar tavsiye edilirdi. Şunu okuman lazım diye ifade edilir orada bilgiler belirlenirdi. Böylece alternatif eğitim kaynağı oluşturulmuş olurdu.” Üniversite yıllarından itibaren Osmanlı’ya karşı merakının arttığını Osmanlı coğrafyasına yolculuk olarak adlandıracağı bir dizi tarih gezilerine dahil olduğunu belirten Prof. Dr. Haluk Dursun, başta tarihi mekanlar olmak üzere görünmeyen kültür öğelerinin de üzerinde durarak araştırmalar yapmıştır. Özellikle Bektaşilik ve Bektaşi babalarının, kültürlerinin, siyasete etkileri üzerinde çok durmuştur. Kosava, Arnavutluk bölgelerine giderek Bektaşi dedelerinden kimlerin kaldığını yerinde görmeye çalışmıştır.

Bilginin Zekâtını Vermeli

Prof. Dr. Haluk Dursun, merak katsayısının oldukça yüksek olduğunu, öğrendiği bir bilgiyi muhakkak birine anlattığını böylece hem kendi hafızasında tuttuğunu hem de öğreterek onun zekâtını vermeye çalıştığını belirtti. “O zaman bereketleniyor bilgi. Kendine saklarsan bereketi kalmıyor. Gördüğün kaynağı başkalarıyla paylaşmak başkalarının da ulaşmasını sağlamak, öğrenme aşkının bitmemesini Allah’tan dilemek gerek. Günün sonunda kendi kendine günün muhasebesini yapmak, bugün gene çok az şey öğrendim ya da bugün çok şey öğrendim gibi.” Sürekli talep edip soru sormak gerektiğini ama doğru soruyu, doğru zamanda, doğru kişiye sormanın önemli olduğunu söyledi.

Noksanını Bilmek Gibi İrfan Olamaz

“Mümkün olduğu kadar dünyadaki ölüm olan uykudan uzak durmak uyku ile dost olmamak gerek. En zararlı şeylerden biri de yanlış arkadaş. Dünyası bambaşka olan seni baştan çıkarmaya meyilli arkadaş. Arkadaş ve çevre seçimini çok doğru ve dikkatli yapmak gerek. Yaşın tecrübesizliği içerisinde görmek pek mümkün olmasa da görmüş geçirmiş büyüklerimizin sözünü dinlemek gerek.” Kişinin kendi eksiklerini bilmesinin en gerekli bilgi olduğunu belirten Prof. Dr. Haluk Dursun, bu noksanı tamamlamak üzere gayret ederek bazen himmet bekleyerek, vaktini iyi değerlendirerek iyi ortamlarda bulunarak, kendini yetiştirmeyi sonuna kadar sürdürmek, öğrenme ve öğretme zevkini köreltecek ortamlarda bulunmamak gerektiğini ifade etti. “Sıradan ve sürüden olmayın.” diyerek ekleyen Prof. Dr. Haluk Dursun bunun olabilmesi için sıra dışı merakımızın olması gerektiğini ve insanların bizleri güdememesi gerektiğini vurgulayarak sözlerine son verdi.

Hazırlayan

Zehra DAMAR (İhtisas 2)