7 Eylül 2024

Prof. Dr. Şenay Yalçın- 31/03/2012

İşinizi Gönlünüze Koyun

KOCAV Başarı Öyküleri programının Mart ayı konuğu Bahçeşehir  Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın’dı. Yalçın, okul arkadaşı olan Ömer Balıbey’in takdiminin ardından başlıyor hikâyesini anlatmaya:

 “Erzurum’un Olur İlçesinin Yukarıkaraca Köyü’nde 1953 yılında doğdum. Anneme göre harman ayında doğmuşum. Yokluk yıllarıydı o zamanlar. Bazen çırayla aydınlandığımız olurdu. Köyümüzde okul olduğu için şanslı sayılırdık. Okulda birler, ikiler ve üçler bir sınıfta, dörtler ve beşler de bir sınıfta eğitim görürdü. Böyle bir okulda eğitime başladım. Herkesten önce okumayı sökmüştüm. Başarımdan dolayı beni 3. sınıfa aldılar. 10 yaşında okulu bitirdim. Öğretmen okulları sınavını birincilikle kazanarak yatılı okumak için evden ayrıldım. İzmir Yüksek Öğretmen Okulu’na gittim. İlk zayıfımı orada aldım. Edebiyat sınavına girmiştim, puanım dört geldi, buna çok üzüldüm ve diğer sınava çalışarak 10 aldım. Derslerime bahçede sesli çalışırdım. Çalışmanız ne kadar duyuya hitap ederse öğrenmek de o kadar iyi oluyordu. Bazen de herkes uyuyunca battaniyemin altında el fenerini yakıp öyle çalışırdım derslere. Resim ve müzik dışında, bütün derslerim 10’du. Üniversitede aldığım puan Türkiye’nin bütün bölümlerinde okumaya yetiyordu. Ben Tıp Fakültesi’nde okumak istiyordum ama maddi yetersizliklerden dolayı Fen-Edebiyat Fakültesi’ne kaydımı yaptırdım.

Bizim okuduğumuz yıllarda öğrenci hareketleri vardı. Fikrî mücadeleden öte bir mücadele vardı o yıllarda. 68 kuşağından bahsederler ya işte o kuşak biziz. O sıralarda inşaatta çalışıyordum. Kazandığım parayla da kitap alıyordum. Kendime hedefler koymuştum. Fen-Edebiyat Fakültesi’nin en iyisi olup hoca olmayı hedefliyordum. “En iyisi olmak” için çabalıyordum. Daha iyi çalışmak için Eylül’de gireceğim sınava, hocaya ayıp olmasın diye, Haziran’da da girdim. 6 soru vardı ben dört beş tanesini yapabilecekken, sadece bir tanesini yaptım ve çıktım. Sonuçlar açıklandığında geçtiğimi duydum. İtiraz ettim. Hoca sadece bir soruyu yanıtladığımı, ona rağmen beni geçirdiğini, niye itiraz ettiğimi sordu. Ben de durumu anlattım. Hoca sınıftaki en yüksek notu vermek istedi bana. En yüksek not da 82 idi. Ben 100 almak istediğimi söyleyip kabul etmedim. Hoca benim bu tutumumu görünce sadece bir soru yaptığım sınavdan 100 verdi. Çok mutlu olmuştum. Okulu bitirdiğimde çok çalıştım, Amerika burslu sınavlarını kazandım. Fakat o sene Kıbrıs Harekâtı olduğu için burslar iptal edildi. İlk tayinim Malatya Atatürk Lisesi’ne çıktı. Hem fizik hem matematik dersleri veriyordum. Öğrencilerimle çok iyi diyalog kurmuştum. O sıralar yüksek lisans da düşünüyordum. Fakat 15 yıl mecburi hizmetim vardı. Bir gün bir telefon geldi, arayan, asistanlık sınavımda jüri hocalarından biriydi. O sınavda yüksek lisansa alınmamıştım. Hoca sınavı kazandığımı fakat bazı şeylerden dolayı beni alamadıklarını, bundan da çok rahatsız olduğunu, beni yüksek lisansa sınavsız kaydettiğini söyledi. Ben çok sevinmiştim ama zorunlu hizmetim vardı. Hoca istifa edip gelmemi, bana üniversiteden iş ayarladığını söyledi. Yüksek lisansa böylelikle başladım. Malatya’dan giderken 300 kadar öğrencim uğurlamaya gelmişti beni.

 Hem okuyup hem çalışıyordum. Hocama da mahçup olmamak için daha fazla çalışıyordum. Yüksek lisansı bir senede bitirdim. Sonrasında mühendislik fakültesinin asistanlık sınavını kazandım. O sıralar bana bir saldırı düzenlendi. Türkiye’de öğretim elemanlarına yapılan ilk saldırıydı. Bir hafta komada kaldım. Daha sonraları Hava Harp Okulu’nun öğretim elemanlığına kabul edildim. 5 yıl orada çalıştım. Orada Hava Lisan Okulu’nu da okudum. Kıdemli yarbaylığın son senesinde, 1955 yılında Hava Harp Okulu’nda akademik geleceğimin olmadığını anlayınca erken emekli oldum. Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları’na katıldım. Uğur Dershaneleri’nde de çalışıyordum. Burada yayımcılığın gerekli olduğunu anlattım. İlk iki kitabı, matematik ve geometri olmak üzere, ben yazdım. Uğur Dershaneleri’nin 220 şubeye ulaşması bu yayınlar sayesinde oldu. Bahçeşehir Üniversitesi’ni kurmak için yola koyulduk. Bende İngilizce yoktu. İngilizce öğrenmek için Amerika’ya gittim. Orada bir yandan dil öğrenirken bir yandan da nano teknoloji deneyleri yapıyordum. 6 ay sonra döndüm. Bahçeşehir Üniversitesi’nde 2007 yılında rektör yardımcısı oldum. 2009 yılında geçici olarak Kemerburgaz Üniversitesi’nin kuruculuğunu yaptım. 2011 yılında da Bahçeşehir Üniversitesi’nin rektörü oldum. Ayrıldığınız yerde kapı açık olmalı. İşinizi düzgün yapıp gönlünüzü koymalısınız. İşinizi kendi işiniz gibi, en iyisini yapmalısınız. “Hayatınızda yaptığın en iyi iki iş ne nedir?” diye sorsalar Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesi’nin kurulmasına ön ayak olmamdır derim. Türkiye’nin en iyi beyinleri burada çalışmalar yapıyor. Nobel ödülü alacak öğrencileri yetiştiriyoruz. Diğeri ise Enerji Sistemleri Mühendisliği’ni   açmamdır.”

Prof. Dr. Şenay Yalçın’ın kendi hayatını anlatan samimi konuşması, dinleyicilerin sorularını cevaplamasıyla devam etti. Program, Vakıf Başkanı Av. Dr. Ali Ürey’in vakıf atölyesinde hazırlanan ebru tablosunu Sayın Yalçın’a takdim etmesiyle sona erdi.

Hazırlayan

Abdullah Oğuz ALA

(İhtisas 2)