“Kaybolan Ahlakımız İçin Yaradan’a Dönmeliyiz”
Dr. Öğr. Üyesi Osman Sezgin konuşmasına “Önce selam, sonra kelam.” Diyerek başladı. Ruh sağlığının birinci şartının iletişimde başarılı olmak olduğunu, iletişimin birinci aşamasının ise selamlaşmayı iyi bilmek olduğunu belirtti. Günümüzde doğru selamlaşmayı maalesef unuttuğumuzu vurgulayarak, iyi bir selamlaşmanın nasıl olması gerektiğini katılımcılarla birlikte uygulamalı olarak gösterdi. Selamlaşmanın güvenli ortamı getirdiğini güvenli ortamın da ruh sağlığı konusundaki en önemli husus olduğunu vurguladı. Bilimlerimizin çoğunun Batı’dan taklit yoluyla alındığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Sezgin, bir kavramı en iyi taklidinin bile aslının yerini tutamayacağını vurguladı.
Bilim alanında orijinal olmak için ilk olarak ilgilenilen alandaki kavramları çok iyi bilinmesi, ikinci olarak ilgili alandaki kuramların çok iyi bilinmesi gerektiğini belirtti. İyi bilmekten kastın geçirdikleri merhale, felsefi kaynağının ve tarihinin iyi bilinmesi anlaşılması gerektiğine dikkat çekti. “Eğitim ve Ahlak” konusundaki tanımların zamanla değiştiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Sezgin küreselleşen anlayışın ve kültürümüzün anlayışının farklı olduğu noktalara değindi. Günümüzde en çok kullanılan ilacın antidepresan olmasının sebebinin en çok sermaye ayrılan sektörün silah sanayisi olmasından kaynaklandığını belirtti. Batı’daki epistemolojik ve ontolojik açıdan değişikleri ele alarak konuşmasına devam eden Dr. Öğr. Üyesi Sezgin, pozitivizmin ortaya çıkışının sebeplerinin Orta Çağ Avrupası’nda saklı olduğunu belirtti.
Pozitivizmin oluşturacağı ahlak anlayışın maddeselleştirilmiş, soyut kavramlardan arındırılmış bir ahlak anlayışı olacağını vurgulayarak; suya verdiğimiz değerleri, kültürümüzdeki su üzerine yazılmış beyitlerle örneklendirerek aradaki farkı netleştirdi. Değer sistemi olmayan epistemolojik anlayışlarda ruhsal hastalıkların sık ortaya çıkmasının doğal olduğuna dikkat çekerek ontolojinin ön planda olduğu anlayışta hak, hukuk, adalet kavramlarının öne çıkmasıyla bu hastalıkların görülme sıklığının azalacağının altını çizdi. Kültürümüzdeki eğitim ve ahlak anlayışının tarihimizi araştırarak bilinmesi gerektiğini vurguladı.
Ahlak kelimesinin Arapça’da “Hulk” kelimesinin çoğulu olduğunu, birden çok ahlakın olduğunu ama bizim galat-ı meşhur olarak ahlakı tekil anlamda kullandığımıza dikkat çekti. Hulk kelimesinin anlamının ise yaratılıştan getirdiğimiz özellikler ile sonradan kazanılan özelliklerin bizdeki tezahürleri olduğundan bahsederek ahlak kelimesinin kelime kökenine ışık tuttu. Dünyadaki hâkim olan ahlak anlayışının pragmatist ahlak anlayışı olduğunu belirterek pragmatist ahlak anlayışının kurucu düşünürlerinden örneklerle fikir dünyasının farklı pencerelerini bizlere gösterdi. Bizim kültürümüzdeki ahlak anlayışını Mehmet Akif Ersoy’un bir beyti ile örneklendirerek aktardı:
“Ne irfandır veren ahlaka yükseklik, ne vicdandır; Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.” Kaybolan ahlakın, ahlakın kaynağı olan var edici varlığa hakiki anlamda dönüp, teslim olarak bulunacağının altını çizerek İslam ahlak anlayışını Hümeze Suresi ile açıklayarak konuşmasını sonlandırdı. Konferans soru cevap faslının ardından sona erdi.
Hazırlayan
Ahmet AYKUT (İhtisas 2)