5 Aralık 2024

Dr. Mehmed Niyazi Özdemir – 14/04/2012

“Plevne Savaş Mı, Medeniyetler Çatışması Mı?”

Mehmet Niyazi “Tarih, emperyalizmin anahtarıdır.” cümlesi ile “Plevne Savaş mı, Medeniyetler Çatışması mı?” başlıklı konferansına başladı.

Özdemir, öncelikle tarihle emperyalizm arasındaki ilişkiyi vurguladı: “İlk Çağ ne zaman sona erer? Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesi veya Batı Roma Devleti’nin ortadan kalkmasıyla sona erer. Bir dünya düşünün ki o dünyada televizyon, radyo, gazete, dergi ve sair iletişim araçları yok. Roma’nın varlığından bir Çinlinin, Türkistanlının, Güney Afrikalının haberi var mıdır? Roma’nın ikiye bölünmesi veya Batı Roma’nın tarih sahnesinden silinmesi, buralarda yaşayan insanları alâkadar eder mi? Ama bu, Avrupa tarihinde önemli nirengi noktalarından biridir. Avrupa, kendi tarihinde önemli gördüğü hususları alır, onları çağlar olarak insanlığın tarihine giydirir.” Özdemir daha sonra Aytmatov’un “mankurt” tiplemesini de hatırlatarak sözlerine “Bir milleti, bir medeniyetin insanlarını, bir toplumu esir almak istiyorsanız önce mazisini esir alın. Ondan sonra geleceğini istediğiniz gibi dokursunuz. İşte Avrupa’nın yaptığı ve bütün insanlığa mal ettiği oyun budur.” diyerek devam etti.

Plevne Omurgamızı Dağıtmıştır

Çizilen bu genel tarih perspektifinden Plevne’ye baktığımızda ise Plevne “omurgamızın dağıldığı savaş”tır. Bizim gibi Rus Çarlığı’nın da omurgasını dağıtan Plevne Savaşı, hedefledikleri başarıya ulaşamamasına, çok fazla değerli evladını kaybetmesine, ülkede ayaklanmaların çıkmasına ve ağır tahrifatlara neden olmuştur. Zaten çarlığın dağılması da sosyal tarihçiler tarafından Plevne sonrasındaki sürece bağlanır. Plevne’de bir tarafta devlet olarak yalnız Osmanlı Devleti vardır. Yanında ise gönüllü küçük gruplar hâlinde Çerkezler, Boşnaklar, Arnavutlar bulunmaktaydı. Karşı tarafta ise Rus Çarlığı, Romanya, Sırbistan, Karadağ vardı.

Büyük Stratejist Osman Paşa

İç politikadaki sorunlarla da Ruslarla tekrar karşı karşıya gelinmiştir. Yeni tahta çıkmış olan Sultan 2. Abdülhamit Han’ın direnmesine rağmen Kırım

Harbi sonrası savaşa girilmiştir. Bir kale değil, yolların kesiştiği bir nokta olan Plevne’yi tutmak için Gazi Osman Paşa bölgeye intikal eder. “Harp Sanatı” adındaki strateji ansiklopedisinde son dönem Osmanlı’dan stratejist olarak yalnız Osman Paşa’nın bulunduğunu belirten Mehmet Niyazi, Osman Paşa’nın yetenekli kumandanlarıyla verdiği mücadelenin ayrıntılarına değindi. Âtıf Bey ve Üsküdarlı kahraman Yunus Bey’in çarpışmalarını da anlatan Hoca, teknik ve manevi mücadelelerle savaşın nasıl bir girdaba dönüştüğünün manzarasını çizdi.

“Uyurgezer toplumun yaşamaya hakkı olabilir mi?”

143 gün süren Plevne Savaşı’nda ünlü komutan Şokobelev ve Yunus Bey 5 ayrı savaş yapmıştır. Hepsinde de Yunus Bey mağlup etmiş, her seferinde Ruslar 8-9 bin zayiat vermiştir. Bu destansı kahramanlığa rağmen, dünyanın birçok yerinde Şokobelev’in heykelleri dikilmiş, kitapları basılmış, müzesi açılmış ve filmleri çekilmiştir.

Ancak Yunus Bey’i Müslüman evlatları tanımamaktadır. Böyle uyurgezer bir toplumun yaşamaya hakkı olabilir mi? Avrupalılar, Amerikalılar sudan kahramanlar üretiyor, senin Yunus Bey gibi bir evladın var, haberin yok! “Öyle mağlubiyetler vardır ki galibiyetlerden daha çok…” Plevne’nin manevi yönlerine de vurgu yapan Mehmet Niyazi, Rusların taarruzla Plevne’yi alamayacaklarını anlayınca kuşatma yoluna giderek ne askerî yardım ne de erzak takviyesi alınmasına imkân vermediklerini anlattı. Osman Paşa yine de askere bu durumu belli etmemek için yardım geleceğine dair haberler geldiğini duyurarak kurbanlar kestiriyordu. Tabiî bu ambargodan yerli Müslüman ve Hıristiyan halk da etkileniyor ve aç kalıyor. “Bizim medeniyetimizde insan var.” sözleriyle asli anlayışımızı hatırlatan Mehmet Niyazi, askerin ambarındaki erzakın Müslim ve gayrimüslim halkla nasıl paylaşıldığını anlattı. Erzak bitimine yakın nasıl bir yol izleneceği tartışılınca, teslim olmak yerine yarma harekâtına gidilmesine karar veriliyor. Bu kararı Yunus Bey şu sözlerle taçlandırıyor: “Vatan için öleceksek ölme zamanı budur. Plevne’nin aslanları bunlar mıydı dedirtmememiz lazım.

Öyle mağlubiyetler vardır ki galibiyetlerden daha çok

Plevne’nin manevi yönlerine de vurgu yapan Mehmet Niyazi, Rusların taarruzla Plevne’yi alamayacaklarını anlayınca kuşatma yoluna giderek ne askerî yardım ne de erzak takviyesi alınmasına imkân vermediklerini anlattı. Osman Paşa yine de askere bu durumu belli etmemek için yardım geleceğine dair haberler geldiğini duyurarak kurbanlar kestiriyordu. Tabiî bu ambargodan yerli Müslüman ve Hıristiyan halk da etkileniyor ve aç kalıyor. “Bizim medeniyetimizde insan var.” sözleriyle asli anlayışımızı hatırlatan Mehmet Niyazi, askerin ambarındaki erzakın Müslim ve gayrimüslim halkla nasıl paylaşıldığını anlattı. Erzak bitimine yakın nasıl bir yol izleneceği tartışılınca, teslim olmak yerine yarma harekâtına gidilmesine karar veriliyor. Bu kararı Yunus Bey şu sözlerle taçlandırıyor: “Vatan için öleceksek ölme zamanı budur. Plevne’nin aslanları bunlar mıydı dedirtmememiz lazım. Öyle mağlubiyetler vardır ki galibiyetlerden daha çok gelecek nesilleri motive eder. Bizim bunu oynamamız lazımdır. Etrafımızda 320 bin Rus askeri var. 11776 Rus topuna karşılık bizim 56 topumuz var. 25-30 bin civarında askerimiz var, bunların 5 bini de yaralı, hastanede yatıyor ama biz yine de yarma harekâtı yapmalıyız.” Yarma harekâtı başlayınca oradaki 300-400 ailenin kadını kızı da Türkler gittiktenmsonra başlarına gelecek muhtemel felaketlerden kaçabilmek için Osman Paşa’nın muhalefetine rağmen harekâta katılırlar.

Dünyanın en büyük kumandanı

Yunus Bey’in şehadetinden sonra, yaralı olan Gazi Osman Paşa, Ruslar tarafından esir alınıyor. Grandük Nikola gelince ayağa kalkmamak için paytondan inen Osman Paşa’yı Grandük “Dünyanın en büyük kumandanını saygıyla selamlıyorum. Bize de şeref kattınız. Böyle bir savaş dünyada emsal olmamıştır.” sözleriyle karşılamıştır.

“Tanrım! Bu nasıl iman?”

Ruslar, geriye kalan Türk askerlerini kırmak için hepsini, boşalan evler yerine karlı Vit Ovası’nda topluyor. O atmosferi Forbes şöyle anlatıyor:  Bunların itikadına göre Allah, Kadir-i Mutlak’tır. ‘Yardım etmedin Tanrım!’ demez, demiyor. Yine de günde 5 vakit inandıkları Kıble’ye dönüp Allah’larına dua ediyorlar.” Diğer tarafta esir alınmış olan Osman Paşa’yı, Rus askerleri karlı mevsimde çiçek bulamadıkları için dağdan topladıkları şimşirleri sunarak, alkışlayarak ”Yaşa!” nidalarıyla karşılıyorlar. Bu bilgileri Çar ile Osman Paşa’nın buluştuğu yerde yapılan müzenin müdürü de doğruluyor, bütün askerlerin coşkuyla alanı doldurduğunu onaylıyor. Çar da “Sizin gibi kumandanın silahı alınmaz.” diyerek 2. Abdülhamit Han’ın Gazi Osman Paşa’ya hediye ettiği kılıcı iade ediyor.

“Unuturlar, öldürün!”

Daha sonra, kalan askerlere ve halka Bulgarların ve Rusların yaptıkları eziyetleri ve şehitleri anlatan Mehmet Niyazi, aydınlarımızın hayran olduğu hümanist Renan’ın şu sözlerini aktardı: “öldürün, bunların tarihleri yazılmamıştır, hafızaları teşekkül etmemiştir. Unuturlar, öldürün!”

Ruslar Yeşilköy’e (Ayestefanos) gelince Sultan 2. Abdülhamit Han İngiliz kraliçesine telgraf çekerek “Plevne’de ve havalisinde büyük bir Müslüman Türk katliamı oluyor. Bunu durdurun. Durdurmazsanız bizde de milyonlarca gayrimüslim yaşıyor. Burada da halkımız onları öldürürse müsebbibi siz olursunuz.” der. Bunun üzerine İngilizler Ruslara başvurup kıyımı durdurmaya çalışır. Sultan’ın bu diplomatik başarılarıyla Ruslar mağlubiyete rağmen yine de Tuna’nın ötesine atılır. Bu da tarihçilerin görmesi gereken önemli bir başarıdır.

Mehmet Niyazi konferans sonrası gençlerle sohbet ederek sorularını cevapladı.

Hazırlayan

Esra Gültekin (İhtisas 2)