Hakikatin sadece kulağa ve kalbe dolaylı anlatımları değil, doğrudan göze hitap eden doğrudan anlatımın yollarını da görmek zorundayız. Bu konudaki coğrafi, toplumsal, metafizik yetersizliklerimizin farkına varıp görmenin dilini de öğrenmek zorundayız.
Düşünce eserleriyle önemli etkiler uyandıran yazar Dücane Cündioğlu, Konferans/ Panel /Açık Oturum dizisi kapsamında KOCAV vakıf merkezinde “Söz Medeniyetinden Göz Medeniyetine” konulu bir konferans verdi. Konferans öncesinde Gelişme 2 Öğrencisi Erdem Umudum’un, Ahde Vefa sunumuyla
Galip Erdem anıldı. Ahde Vefa sunumunun ardından kürsüye gelen Dücane Cündioğlu, Doğu’yu ve Batı’yı karakterize eden temel kavramların “söz’’ ve “ses” olduğunu açıkladı:
‘‘Bu ‘söz medeniyeti, göz medeniyeti’nin yadırgatıcı, acayip karşılanması esas itibariyle tabiidir. Çünkü bu benim tanımlamamdır. Doğu’nun karakterize eden temel kavramı ‘söz’ dür. Batı’yı karakterize eden kavramın ise ‘göz’ olduğunu düşünüyorum. Biz Doğulular eşyayı kulaklarımızla
kavrarız. Batılılar ise gözüyle kavrarlar. Dolayısıyla bizlerin görme özürlü olduğunu söyleyebiliriz. Gözlerimizin modern bir eğitime ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz.
İslâm’da resim ve heykel yasağının sonucunda bizim görme konusunda bir özrümüzün olduğu varsayılmaktadır. Bu tartışılabilir bir konu ancak özellikle Samiler’de yani Araplar ve İbraniler’de, göçebe olmaları nedeniyle Türklerde, Japon ve Çin medeniyetlerini de içine alarak İslâm’da, putperestliğe yönelik alerji nedeniyle görsel sanatlarla aramızda mesafe olduğu varsayılır. Ancak bu açıklamaların yanlış anlaşılmalara neden olacağını varsayıyorum. Toplumlar kendi zaaflarıyla yüzleşmek istemezler. İnsanın en kolay aldatabildiği kişi kendisidir. Bu yüzden, zaaflarımızla yüzleşmek istemediğimiz için bazı şeyleri bilerek ihmal edebiliriz.
Benim asıl anlatmak istediğim burada şudur: İslâm’ın temel kitabında bugün için resim, heykel yasağına doğrudan karşılık gelebilecek açık bir irade göremeyiz. İslam’da resim, heykel yasağı şu veya bu hadisten dolayı yasaktır diyemeyiz. Sadece ulemanın doğal refleksleri vardır. Bir örnekle açıklamak gerekirse Müslüman erkekler sünnet olur. Sünnet olmaya dair yazılı bir hadis var mıdır? Bulamazsınız. Çünkü bu sözlü bir kültürdür ve sünnet, Müslüman toplumlarda gücünü fiiliyattan alır.
Milletlerin hayatlarında yazılı olmayan birçok unsurun yol açtığı zenginlikler ya da zaaflar vardır. Mesela ev eşyalarını ele alırsak %90’ı Fransızca %10’u İtalyancadır. Niye Türkçe yok peki? Türklerde ev yok ki ev eşyası olsun. Biz çadır geleneğinden geliyoruz. Nasıl savaşçı bir millet olduğumuz için övünüyorsak, bu savaşçılık bize ne kaybettiriyor, bunu da düşünmemiz gerekiyor.
Batı bilimcinin inşası ile Doğu bilimcinin inşası farklı çalışmaktadır. Burada söz ve ses üzerinden ifade edilir. Bu Mısır’dan Yunan’a da geçen bir gelenektir. Buna egzotik anlatım da denir. Eskiden Aristotales öğrencilerine iki şekilde ders anlatırdı. Birincisi yani halka açık dersler diğeri de egzotik dersler, bu da seçilmiş öğrencilerine vermiş olduğu derslerdi. Bunlarla daha rahat konuşabilirdi. O yüzden olan esas itibariyle biraz da pornografik olandır. O yüzden sözlü kültürde esas olan yazmak değildir. Pornografi grafitiden gelir. Grafiti yazı demektir. Aslında bir zamanlar düşüncenin yazılması bile günahtı. Bazılarınca söylenmesi, bazılarınca yazılması günahtı. Şimdi düşüncelerin ve duyguların resmi yapılıyor. O yüzden Doğu’nun çocukları olarak hakikatin bu kadar aşağı düşmüş biçimiyle temas etmeyi bilmiyoruz. Bu nedenle güzelliği görünende nasıl bulabileceğimizi de bilmiyoruz. Ama modern çağ nedir dersek modern çağ ‘görme’ çağıdır. Eğer Doğu’nun çocukları ayakta kalmak istiyorsa kendilerini pornografiye hazırlasınlar.”
Dücane Cündioğlu’nun verdiği konferans, soru cevap bölümüyle sona erdi.
Hazırlayan
Koray TÜMAY
(İhtisas 2)