13 Eylül 2024

Senail Özkan- 19/03/2011

‘‘Âdeme eş noktadır / Gördüğün düş noktadır / Âdemi âdem

eden / Üç harfle beş noktadır’’

İnsanoğlunun varlık nedenidir Aşk… Dünyanın yaradılış sebebidir Aşk…

KOCAV Konferans/Panel/Açıkoturum dizisinde bu sefer ‘‘aşk’’ konuşuldu. Aşkı Senail Özkan’ın dilinden dinledik. Senail Özkan, aşk gibi sindirimi zor olan bir konuyu hem Doğu hem de Batı tarafından anlatmak çok uzun zaman alacağından konferansı üç kısımda tamamlayacağını, ilk olarak ‘‘dinlerin aşka bakışı’’ daha sonra ‘‘Doğu ve Batıda aşkın insanlar üzerindeki etkisi’’ en son olarak da

‘‘Rilke’nin aşk üzerine yazdığı bir şiirin değerlendirilmesi’’ ile sözlerine son vereceğini söyledi.

‘‘Bütün dinler aşk fikrinin bir açılımıdır. Çünkü aşk dünyayı, varlığı, insanları belinden bağlayan, bir arada tutan onların değişimini ve dönüşümü etkileyen kozmik bir güçtür. Aşk bir yaratılış, bir fıtrattır.’’ diyen hocamız Yahudilerde, Hıristiyanlarda ve Müslümanlarda aşkın nasıl yer aldığını,

kutsal kitaplardan örnek vererek dinler içinde aşkın ve sevginin ne kadar önemli olduğunu vurguladı.

Büyük İslam mutasavvıflarının da aşk mevzusu üzerinde yoğunlaştıklarını ve aşk üzerine düşündüklerini söyleyen hocamız Mevlana’nın ‘‘Benim dinim aşk dinidir’’ sözünü hatırlattı.  ‘‘Ortaçağ, batı felsefesinin ve mistik düşüncenin uyandığı bir çağdır. İbn-i Sina, Gazali gibi filozofların düşüncelerini yorumlamışlardır. Klasik yunan felsefesini İslam filozofları üzerinden tanımışlardır. Bugün ise bizler İslam filozoflarını batılılardan tanımaya çalışıyoruz.’’ diyerek üzüntüsünü dile getiren Senail Özkan daha sonra aşk ve nefret arasındaki ilişkiye değindi. ‘‘Ruhun öz varlığından ayrılarak başka bir varlığın çekim sahasına girmesi, kopamaması aşkta da nefrette de vardır. Aşk ve nefret bir yöneliştir. Kimi seviyorsak, kimden nefret ediyorsak ruhumuz o tarafa yönelir. İkisinin arasında, bir adım vardır. Nefret aşka, aşk da nefrete dönüşür. Bir fikri sonuna kadar takip ettiğinizde tıpkı sonunda fikrin tersine dönüştüğü gibi.

Ruhun aşıktan maşuka doğru yönelmesidir aşk; nefret ise objeye doğru hareket eder. Negatif tavır takınır, yıkıcıdır; üretmez o tahrip eden güçtür. Aşk ise her alanda kucaklayıcıdır. Nefret ayrıştırır; aşk birleştirir. Aşk yakın olmak, nefret uzak olmak ister.’’ ‘‘Batı’da aşkla ilgili yazılmış eserlerin en güzeli yazıldığı zaman fark edilemeyen Sthendal’ın ‘‘Aşk Üzerine’’ adlı romanıdır. Yazar aşkı kristalize eder. Objeyi göze hoş gösterir. Aşık da böyle yapar; sevdiğini noksanlarından arındırır ve mükemmel hale getirir. Yaklaşıp da dokunduğu zaman kristal parçalanır noksanlar ortaya çıkar. Doğuda ise durum daha farklıdır. Çünkü roman yoktur. Mistik aşklar, efsanevi aşklar vardır. Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Aslı ile Kerem… İnsanın maddenin esaretinden kurtulması gerektiğinin üzerinde durur. Ebedileşmek ister. Ruhun özü olan varlığa yaklaşmak ister. İşte aşk bu çırpınıştır.’’

Aşk ile ilgili araştırmalarını ve görüşlerini bizimle paylaşan hocamız aşk ile ilgili düşüncelerimize dokundu. Sadece güzelliğe aşık olunduğundan ve ruh güzelliğini göremediğimizden yakınan Senail Özkan, sanat eserlerinin de güzelliği ön plana çıkartıp büyülemeye yönelik faaliyetler olduğunu söyledi. ‘‘Sanat muhayyilenin bir faaliyetidir. Mesela ressam ilgi duyduğu objeye zaman ve mekan tespit eder. Objeyi bulunduğu mevkiden alıp başka bir şekilde tasvir eder. Aşk da böyle, insanı olduğu şekliyle değil de hayal edilen şeklindeki görüntüsünün bir yansıması olarak görür. Kusurlarını zaman içersinde tespit eder ve uzaklaşır. Aşk bir tutkudur iradeye sahip çıkamaz, meftundur.’’

‘‘Ey geceleri yatakta ağladığımı

Kendisine açamadığım sevgili”

Rilke’nin bu mısralarını okuyarak sözlerine devam eden Senail Özkan, şiirde bulunan, itiraf-yalan, sahip olmak kaybetmek, vuslat-edebi yalnızlık paradokslarından bahsedip konferansı tamamladı. Daha sonra soru cevaplarla devam eden konuşmaların içeriğinde hep AŞK vardı…

Hazırlayan

Merve DELİCAN (İhtisas 2)