Tarih Metodolojisinde Gerçeklik Alanına Ulaşma
Divan Sohbetleri’nin 12 Mayıs 2023 tarihindeki post sahibi İÜEdebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Mehmet Sancaktar idi. Tartışmalarının gerçeklik alanı kurulmadan yapıldığını belirtilerek değerlendirme ve eleştirilerlesohbet başladı.Tarihte de aynı durumun yaşandığınıifade eden Prof. Dr. Sancaktar, konuyu metodolojik olarak açıklamayaçalıştı, zihnimizin gerçeklik alanı oluşturmadan bir şeyleri anlatmafonksiyonu icra ettiğinedeğindi: “Bahsetmiş olduğum budurumiki şekilde ortaya çıkmaktadır:İlkkasıtlı sübjektifyani bilinçli şekilde bilgiyi çarpıtmak. İkincisi isekasıtlı olmayan sübjektiflik yani doğal bir sübjektiflik. O da insanın doğasıyla ilgilidir. Yaşadığın kültür, çevre seni etkiler.”diyerek bugün de tarihte de aynısını gördüğümüze dikkat çekti.
Prof. Dr. Sancaktar, tarihin tanımını yaparken biraz hadisten biraz fıkıhtan neşet etmiş bir bilim ifadesini kullandı.Bir taraftan delilli bir şeyleri bularak fıkıhta olduğu gibi Kur’an ve sünnetten çıkarım yaparakHermeneutik yoruma gitme özelliği olduğundan bahsedilebileceğinibelirtti. Buradan yola çıkarak İslami literatürde bilgi edinme süreçlerindeki tanımlamalara değinerek konuyu detaylandırdı.
Gelişen literatürdeki metotların oluşumunu tarihi bilginin elde edilmesi ile ilgili hususlara da bağladığını sözlerine ekledi. Prof. Dr. Sancaktar ilk olarak İlme’l Yakîndediğimiz bir bilgi türü ya da bilgilenme yönteminden bahsederken;“Yakîn kelimesi de Kur’an-ı Kerim’de ölüm anlamına geliyor. Aslında gerçeklik yani hakikatin kendisi anlamını taşıyor. İlim de baktığımızda gerçeklik demek.”ifadesini kullandı. Açıklama doğrultusunda burada bir metodoloji ile yani el yordamıyla ya da sağdan soldan öğrenilenlerle değil bir yöntemle gerçekliğe ulaşmayı sağladığını dile getirdi.“Ama nasıl bir gerçeklik? Bu gerçeklik kanaatimce doğduğumuzdan sonraki süreçten önceki şeyleri ifade ediyor. İlme’l Yakîndediğimiz şey aslında geçmişe dair bir konuyu kitaptan, kitabeden, belgeden yani o döneme ait verilerden öğrenmemizi ifade ediyor. Yani bir bilimsel çabayla ogerçekliğe ulaşmaya çalışıyoruz. Burada aslında biz yokuz. Biz burayı bilimsel olarak öğrenmeye çalışıyoruz.” diyerek bahsedilen bu gerçekliğin diğer bilgi türlerine göre en zayıf bilgi olduğunu ancak sonuç olarak sübjektiflikten uzaklaşarak objektifliğe daha yakın olma çabasının da görülmesi gerektiğini ifade etti.
Prof. Dr. Sancaktar,kendi var olma sürecimizden sonra elde ettiğimiz bilgi türünün daha farklı olduğunu söyledi. Bu bilgi türünün de iki farklı şekilde karşımıza çıktığını söyledi..Var olduğumuz süreçte gözlemlerle elde edilebilen, gözle görülen bilgi, yaniİslami literatürde geçen “Ayne’lYakîn” kavramının metodunu ve etkisini açıkladı. Ayne’lYakîn’i etrafımızda yaşananların tahlilini yapabilmemiz olarak özetleyerek bu bilgi türünün içine dahil olunabilmesinin insan üstündeki tesirini İlme’lYakîn ile karşılaştırdı. Kanıtlanabilirlik ve inanılırlık olarak Ayne’lYakîn’inİlme’lYakîn’e nazaran daha güçlü olduğunu belirtti.
Bilginin kendisi olarak ifade ettiği bir diğer yöntem olarak “Hakka’lYakîn” ifadesine değinerek metotlara ilişkin bölümü tamamladı. Prof. Dr. Sancaktar, Hakka’lYakîn’in tarihsel sosyal ve daha birçok alanda bilginin işlenmesinde kullanılabileceğinden bahsetti. Birinci elden fail olarak elde edilebilecek bilginin tam anlamıyla bir gerçeklik alanı oluşturmanın gerekliliği olduğunu söyleyerek konuyu özetledi.
“İlim namusu önemli. İlim metodolojisinde sorun yaşıyoruz. Tarihçinin de empati kurması demek bağlama dair geniş okuma yapması demektir.” diyerek metodolojinin tarih alanında kullanımında eksiklerine ve nasıl olması gerektiğine dair fikirlerini paylaştı. Tarihin İlme’lYakîngerçeklik alanında olduğunu düşünerek yani Ayne’lYakînve Hakka’lYakînharicinde tutularak inceleme yapılması durumunda da dikkat edilmesi başlıca unsurun empati olduğunu söyledi. Empatinin buradaki kullanımına istinaden anlamını, anlatılara dışardan bir gözle bakıp anlama gayreti olmasından ziyade olayların içine girerek anlamamız gerekliliği olarak açıkladı.
Sosyal Bilimlerdeki metinleri okumaya yönelik olarak da soruların gelişimine bağlı olarak bu sorulara cevap veren ekollerin ortaya çıktığını belirtti. Bunların da temelinde bağlam, harmoni ve metin yorumlama meselelerinin önem kazandığını söyledi. Bağlamı açıklamak için metnin etrafındaki tarih ifadesini kullanarak tarih beraberinde ortaya çıkan harmoniyi okumak noktasında önem arz eden bir husus olarak metni yorumlamadaki tutuma açıklık getirdi. Bu süreçte mükerrer olma hususuna vurgu yaparak neticenin gerçekliğe daha çok yaklaşacağını ifade etti. Keza sunulan birikimin doğrultusunda olarak kendi hayatımızda kararlar alırken dahi bir gerçeklik oluşturmamız gerektiğine değindi.
Tarihte olduğu gibi günümüzdeki çalışmalara yönelik olarak kimsenin gerçeğin peşinde olmaması halini, insanların kendi fikir ya da fikirlerini karşı tarafa kabul ettirmek gayretinde olmalarına yani propaganda için kullandıkları eleştirisiyle açıkladı. Bu noktada belgelere dayalı bir anlatı ortaya koymanın öneminden bahsederek kaynak sayısının ve türünün artırılmasıyla gerçeklik alanının genişletilmesi yani İlmelYakîn’de elde ettiğimiz bilgiyi gerçek bilgi haline getirme gayretinde olmamız gerektiği vurgusunu yaptı. Aksi takdirde gerçek bilgiye ulaşma imkanının zayıf ve rastlantı sonucu olacağı ifade edildi.
Son bölümde Prof. Dr. Sancaktar, kurumsallaşma sonrasında tarihteki sürekliliğin nasıl bir dünya inşa ettiğini anlama gayreti içinde olunması gerektiğini söyledi. Bunun neticesinde alınan kararların etkilerine yönelik olarak da süreçteki okuma kabiliyetinin etkisinin açıklığıyla yorumlama imkânı sundu. Konunun kıymetini belirtmek ve buradan edinilecek istifade etmenin etkilerini belirtmek için de sohbete başlarken belirtildiği üzere bu birikimin İslami İlimlerin birçok alanında ve tarihte de kullanılabileceği düşüncesini paylaştı. Soru cevap kısmının ardından sohbet sona erdi.
Hazırlayan:Nilhan DİLEKLİ (İhtisas 2)