15 Ekim 2024

Hakk’a Yürüyen KOCAVlılar: Haluk Dursun

Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, 1957 Hereke doğumludur. Galatasaray Lisesi’nde eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Son Çağ ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kürsüsü’nü bitirerek akademik hayata Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nde asistanlık yaparak başlamıştır. Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nin Yakın Çağ Tarihi Ana Bilim Dalı’ndan profesör unvanına nail olmuştur. Akademik hayatının yanı sıra bürokraside de mühim görevler gerçekleştirmiştir.İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü vekilliği, Ayasofya Müzesi Başkanlığı, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı ve son olarak da Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakan Yardımcılığı gibi pek çok görevi yerine getirmiştir.

Kültür Ehli Bir Kültür Mirası

Kültüre, tarihe ve vatan hizmetine adanmış bir ömür… Kendini kültür tarihçisi olarak tanımlayan akademinin ve bürokrasinin sevilen en değerli isimlerinden biriydi Prof. Dr. Dursun. Kültür birikimi ve hitabetiyle; araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, Vakıf Meclis Üyemiz Prof. Dr. Dursun ömrünün son demine dek bu aşk ve meşk ile hasbi olmuştur. Gönül eri hocamız yazmış olduğu yazılarla, hayatı boyunca gerçekleştirdiği sohbetleriyle, kültüre sahip çıkışıyla hem bugünün hem yarının gençlerine anlatmak istediği kültürün bir mirası haline gelmiştir.

Daha Çok Sevilen İnsan Üzerine

Kültür Turizm Bakan Yardımcılığı görevi öncesindeki bürokratik iş yaşamının yanı sıra akademiye ve gençliği ideale yöneltmeye gönül vermiş bir hocaydı Prof. Dr. Dursun. Birçok dil bilen sohbet ehli oluşuyla bilgi birikimini gençlere aktarmayı görev bilmişti. Anlatacağı konuya olan hâkimiyetiyle, İstanbul’a olan aşkıyla ve seyyahlığa zihinlere ve gönüllere kazınmıştı, bilhassa öğrencilerininkine. Gençlere verdiği önem talebeleri tarafından samimi bir şeffaflıkla idrak edilmiş ve saygınlığın ötesinde gönül bağları kurmuştu. Hayatı boyunca kendini en mutlu eden şeyin öğrenme ve öğretme aşkı olduğunu her daim vurgulayan Prof. Dr. Dursun hoca, Gençlerle Hayat Bilgisi isimli, zaman içerisinde yazmış olduğu seçkilerden oluşan bir derleme çalışmasında kendinden şu sözlerle bahseder, “Sevgili gençler, size bir bürokrat, profesör, öğretim üyesi sıfatıyla değil bir ağabey kimliğiyle seslenmek istiyorum’’. Gönlünün samimiyeti ve genişliği kalemine sirayet etmiş bir öğreticiydi.

Kitabının son bölümünde bulunan “Hangi İnsan Daha Çok Sevilir?’’ başlıklı yazısında kimi çok sevdiğimizi nasıl anlayacağımıza değinir; onun yanındayken ve yanında değilken sevgimizin şiddetinin ortaya çıkacağını söyler. Fakat önemli başka bir husus vardır ki kişinin toplum ve çevresi tarafından sevgisinin öldükten sonra anlaşılacağıdır. Cenaze esnasında “Nasıl bilirdiniz?’’ sorusuna gelen seda her şeyi belli eder ancak her şey için artık çok geçtir. Ardından ekler, hemen düşünmeye başlamamızı; kimleri özlediğimizi, hasretini çektiklerimizi hatırlamamızı bizlere öğütler Prof. Dr. Dursun.

Makam ve Kuşlar

Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir. Âlimler, insanlığı Hakk’a ve hakikate yönlendiren rehberlerdir. Rehbersiz kalan toplumlar ışığı sönmüş kandile benzer. Bir kültür tarihçisi, akademisyen ve bürokrat olan Vakfımızın Mütevelli Heyeti Üyesi rahmetli Prof. Dr. Dursun hocamız, âlimin kaybının ne kadar acı olduğunu bize hatırlatmıştır. Topkapı Sarayı’nda başkanlık yaptığı sıralarda yaşadığı bir hatırasında makam odasına misafir olan kumrulardan bahseder. Odanın camından içeriye giren kumru odayı minik bir turla tanıdıktan sonra avizeyi gözüne kestirir ve oraya kurulur. Ardından uçup gider. Ertesi gün yanında başka bir kumruyla tekrar odaya gelir. Çifte kumrular odayı bu sefer beraber gezdikten sonra dişi kumru avizenin içine ağzındaki dal parçalarını bırakır. Takip eden günlerde çifte kumrular yuvalarını odanın avizesi kurarlar. Dişi kuş kuluçka için pozisyon alır. Fakat Prof. Dr. Dursun hocanın misafirleri odaya girdikçe kumru korkup kaçmaktadır. Bu durumu çözmek için odasını taşıma fikrini eyleme döker. Belgesel çekimleri için Prof. Dr. Dursun hocayı ziyarete gelen Savaş Ay, odanın küçüklüğüne dikkat çeker. Prof. Dr. Dursun hocanın durumu açıklamasının ardından Savaş Ay bu olaydan çok etkilenir ve bunu haber yapar. Lakin bu iyi niyetli haberin ardından Prof. Dr. Dursun hocanın telefonları Ankara tarafından meşgul edilmek suretiyle sürekli çalmaya başlamıştır. Gün boyu süren konuşmalar sonucu fark etmiştir ki, ya kendisi makamından olacaktı ya da kuşlar yuvasından… En azından yavru kuşlar yumurtadan çıkana kadar beklemeyi düşünmüş ve ardından şu karara varmıştır; “Ben yuvayı almam, siz beni görevden alın isterseniz’’.  Ertesi gün yuvaya bakmaya gittiğinde kuşların orda olmadığını görmüştür. Kuşların durumu hissettiğini düşünmüş ve bir daha hiç gelmemeleri de bu düşüncesini pekiştirmiştir. Bu hadisenin ardından Topkapı Sarayı’ndan müsteşar ve bakan yardımcısı olarak Ankara’ya terfi etmiştir. Kuşların yuvasının dağıtılmasını söyleyenlerinse bakanlıkta hiçbir makamının kalmadığını görmüştür. Bu hatırasının son cümlelerini şöyle ifade eder; “Muhakkak ki, biz de bir gün bu makamdan uçup gideceğiz… Kuşlar ise hep uçmaya ve yuva kurmaya devam edecek’’. Gün geldi, dünya makamından uçtu gitti Prof. Dr. Dursun hoca… Mekânı cennet olsun.

Hayalindeki Uğurlama

’’Halûk Ağabey Kültür Ocağı Vakfı’nın her döneminde ve aşamasında yanımızda yer aldı. Yeri geldi konferans-ders verdi; yeri geldi sergi-bina açılışı yaptı. Bürokraside görev yaparken de hiç desteğini esirgemedi. Vakfımıza emeği ve katkısı çoktu. Halûk Ağabey ile bende iz bırakan, son bire bir sohbetimiz merhum Emin Işık Hocamızın Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki defni sırasında oldu. Yaklaşık 15-20 metre uzaktan defin işleminin yapılmasını dalgın dalgın izliyordu. Derin bir sırrı anlamaya çalışıyor gibiydi. Yanına vardım, karşılıklı olarak üzüntülerimizi paylaştık. Defin işlemine, çeşitli kesimlerden, farklı düşünce ve anlayıştan, her yaş grubundan ve cinsiyetten insanın katılmasına dikkat çekmiş ve mutlu olmuştu. Ağzından duyduğum son cümle “bakalım bizim cenazemizi kaç kişi kaldıracak, bu çeşitliliğin onda biri bize nasip olacak mı” hayıflanması olmuş, bende “Allah gecinden versin ağabey” demiştim. Bu tarihten kısa bir süre sonra Halûk Ağabey’i de son yolculuğuna uğurladık. Sultanahmet Camii’ndeki cenazesine katıldığımda ilk aklıma gelen bu sözü oldu. Katılanlara bu gözle baktım; üniversite, siyaset, bürokrasi, spor, sanat ve iş dünyasından, Hristiyan ve Yahudi cemaatlerinden temsilciler, kısaca toplumun her kesiminden yaşlısı genci, kadını erkeği on binlerce insan cami avlusundan taşmış, Sultanahmet Meydanı’nı doldurmuştu. “Hayalindeki gibi uğurlandı” diye düşünüp teselli olmuştum.’’ (Nihat Öztoprak, 2022)

  • Av. Dr. Ali Ürey (Kocav Başkanı – Haluk Dursun’un Arkadaşı)

Babamla Hayat Bilgisi

’’Babamla birlikte vakit geçirmek demek, her şeyden önce tam zamanlı bir hoca ile yaşamak demekti. Dolayısıyla en küçük bir aile aktivitesine elinizde not kağıdıile katılmak zorunda kalabilir, her an da sözlü ve sınav olabilirdiniz. Hayvanları, çiçekleri ve otları öğrenirken aile, cins, iklim, dönem, bölge bilgilerine göre öğrendiğiniz için “Haydi bakalım Boncuk sarıkanat neyin küçüğü?, Süt danası neye denir?, Kaç farklı elma çeşidi sayabiliyorsun?, Mayıs ayında açan çiçekleri söyle bakalım! Hereke’nin otlarını ve hangisinden ne yemek yapılır söyle!” gibi sorulara her zaman hazırlıklı olmanız gerekebiliyordu. Onun son senelerdeki en büyük çabası, Halûk’un Defteri: Gençlerle Hayat Bilgisi kitabında da sıklıkla bahsettiği gibi gençlere hayat bilgisini öğretmekti. Sanırım bunu bir okulda ders almadan, yaşayarak öğrenen en şanslı öğrenci de bendim.’’(Nihat Öztoprak, 2022)

  • Nilay Dursun (Haluk Dursun’un Kızı)

Devlet ve Haluk Dursun

’’Tarihçilerin siyasetçi ve bürokratlardan farkı hadiselere 20-30 yıllık perspektifle değil birkaç asırlık gözlükle bakıp değerlendirmeleridir. Bu yüzden riskleri, tarih içerisinde yapıldığı için tekrarlanmasına gerek olmayan boş hamleleri, tahrip edilmemesi gereken yapı ve değerleri önceden görebilirler. Günlük hadiselere bu perspektiften bakıp, değerlendiren rahmetli Halûk Hocamızı tanıdım tanıyalı en önem verdiği konunun devlet olduğunu gördüm. Halûk Hoca devletin geleneksel yapısından uzaklaştırılmasını istemezdi. Çok takdir ettiği rahmetli Turgut Özal’ın devleti hizmetkâr statüsüne indirtmeye çalışmasına, asırlardan beri gelen devletin babalık ve kutsallık anlayışını bozmasına kızardı. ‘Devlet babadır, hizmetçi değil’ derdi.’’(Nihat Öztoprak, 2022)

  • Prof. Dr. Ehran Afyoncu (Haluk Dursun’un Arkadaşı)

Kaynakça:

Nihat Öztoprak, Ü. A. (2022). Kültüre Adanan Bir Ömür. Kocav Yayınları.

Hazırlayan: Gülceren KÖKCE (İhtisas 2)