18 Ocak 2025

Rengâhenk Sayfalar

“Söyleyecek sözümüz var!” Bu mottoyla yola çıkmış ve uzun yıllardır varlığını devam ettirebilmiş bir dergi Rengâhenk. Bu mottoyu dergiye pusula olarak belirleyenler, dünyaya bir şeyler söylemenin, ondan anladığını yine ona haykırmanın hayatiliğini idrak etmiş olsalar gerek. Çünkü insan varsa söz var, yazı var, hikâye var. İnsan, karşı tarafta duyacak, sesine akis verecek birileri olmasa bile anlatmaktan vazgeçmiyor. Anlatmasa veya buna gücü yetmese de en azından varlığıyla kendi hikayesini ortaya koyuyor ve bazen “Yazsan hayatım roman olur” diyerek hikayesinin önemine ve biricikliğine atıfta bulunuyor. Bunu içten gelen önlenemez bir ihtiyaç olarak hissediyor belki de.

Bana öyle geliyor ki bir şeyler söylemek yani hikâye anlatmak, bu dünyadaki varlığımıza bir kanıt oluyor. “Ben de buradayım ya da bir zamanlar buradaydım, işte sözüm buna şahit olsun” demek gibi. İnsanlardan insan olan bizlerin de sözler içinde sözlerimiz var. Bir tayfın içinde değişen ve farklı noktalara konumlanan renkler gibi bizim sözlerimiz de değişiyor, bir renk cümbüşünün parçası oluveriyor.  Üslubumuz rengimizin tonunu belirliyor belki de. Ama şunu biliyoruz ki biz de o tayfın içindeyiz ve iyi ki söyleyecek bir söz bulabilmişiz.

 Bugün hazır ve nazır bir şekilde karşınızda olan Rengâhenk dergisinin 55. sayısı da yazar ve çizerlerimizin, söyleyeceklerini ya da dertlerini ya da meramlarını siz sevgili okuyucuya duyurma arzuları sayesinde son halini aldı. Sizin varlığınız onların söylediklerini yani duyacaklarınızı anlamlı kıldı. Bu noktada da bizlere yeni bir şükür vesilesi doğdu: İyi ki okurlarımıza ulaşabilmişiz. Siz bu sayıyı okurken biz yeni sayılar üzerinde düşünüyor ve çalışıyor olacağız. Her ne kadar dünya üzerinde daha önce söylenmemiş bir söz kalmamışsa da söylenenleri kendi meşrebimizce, kabımızın aldığı kadarıyla yeniden ifade edeceğiz. Anlama isteğimizin, anlatma aşkımızın ve merakımızın giderek büyümesi dileğiyle…

Şeyma Nur GÜLTEKİN

Çiçekler… Onlar hayatımızın her anında bize eşlik ediyorlar. Her farklı durumda çeşitli duygularımızın ifadesi olarak beliriyorlar. Onlar bize, biz onlara bir anlam atfediyoruz. Sevinçlerimiz, başarılarımız için bir demet çiçek; hastalarımıza şifa niyetine bir çiçek; hatta ebediyete uğurladığımız sevdiklerimizin toprağına acımızın ve hasretimizin

ifadesi olarak yine çiçek…

Hisli duygularımızın tarifini çiçekler dile getiriyor çoğu zaman. Onlar kendi lisanlarınca bazen acı hislerimizi anlatıyor bir karanfille, bazen bir

papatyanın saflığında samimiyetimizi sunuyor. Hüsnüyusuf incelik ve zerafetimizi gösteriyor, kasımpatılar bereketi hatırlatıyor.

Halkımız hem doğrudan çiçeklerin varlıklarıyla hem de “bir kızıl goncaya benzer dudağın”, “papatya gibisin beyaz ve ince”, “gözlerimde sana güller, papatyalar getirdim” diyerek şarkı ve türkülerde isimleriyle hislerini dile getiriyor.

Şarkı türkü demişken derginin içeriğinden biraz bahsedelim. Dergide, halk müziğimizin izlerini aradığımız “Kalk Gidelim Sevdiğim Devriyeler Basmadan” yazımızla karşılaşırken Modern Zamanın İlkel Kavgası nasıl olurmuş onu da okuyacağız. “Bülbül güle, gül bülbüle” sahiden yar olmamış mıdır, bilmiyoruz ancak Ahmet Cingöz’le yaptığımız hasbihal ile çiçekleri seven kuşlarımız ve kuş gözlemciliği hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Bunların yanında bir önceki sayımızda yer alan yazının devamı niteliğinde olan Yeni Dünyanın Beş Taşları’nı okumaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bahusus çiçekleri seviyoruz dedik fakat tüm canlıları seviyoruz. O yüzden tükenmiş hayvanları yeniden canlandırmanın mümkün olup olmadığının cevabını da çeviri bölümünde arıyoruz. Raftakiler köşemiz için bu sayıda iki kitaba yer veriyoruz. Tanpınar’ın “Huzur”unda huzura davet ediliyor ve Sabahattin Ali’nin Madonna’sıyla sıra dışı karakterlerle buluşuyoruz. Şahsiyet köşesinde ise kapakta da eserine yer verdiğimiz Ressam Ahmet Yakupoğlu’nu anıyoruz.

 Bu sayımız dimağlarınızda gerek içeriğiyle gerek mizanpajıyla olsun, adeta çiçeklerin renklerinden bir cümbüş, kokularından bir rayiha bırakacak. 55. sayımız ile sizleri Rengâhenk bahçemize buyur etmek bizden; gelip şenlenmek, ferahlamak sizden. İçinizin çiçek gibi açması ümidiyle…

Tuğçe KABAKCI

http://www.kocav.org.tr/wp-content/uploads/2023/01/rengahenk-55-web.pdf