KOCAV 2020 Güz Dönemi’nde24.’sü düzenlenen KOCAV Öğrenci Sempozyumu’nda, Türk edebiyatının ve Türk tarihi romancılığının kilometre taşlarından Mustafa Necati Sepetçioğlukonu alındı. KOCAV Öğrenci Sempozyumu, 21 Kasım 2020 Cumartesi günü salgın sebebiyle Google Meet bağlantısı üzerinden 6 oturumda gerçekleştirildi. Sempozyumda Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun“Hayatı ve Muhiti”, “Kültür-Sanat ve Edebiyat Hakkındaki görüşleri”, “Dünkü Türkiye”, “Bugünkü ve Yarınki Türkiye”, “Biyografik Romanları ve Araştırma-İncelemeleri”, “Oyun-Çocuk Kitapları ve Diğer Yazıları” başlıkları altında 21 tebliğ sunuldu. Oturumlar, sempozyumun danışmanlığını üstlenen Erciyes Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Argunşah tarafından yapılan açılış konuşmasıyla başladı.
“Eserlerinde Anlatılan ve Hissettirilen Zaman Bir Anda Okuyucuya Doğru Akıyor”
Prof. Dr.Argunşah, konuşmasına Sepetçioğlu’nun tarih anlayışı ile bu anlayışın tesirinin romanların mekânından çağdaş okuyucuya nasıl aksettiğini ifade ederek başladı: “Sepetçioğlu, tarih görüşünü Hüseyin Nihal Atsız’dan almıştır. Türk tarihinin bütünlüğüne bu sebeple inanıyor. Onun için iç içe geçmiş bir Türk tarihi vardır. Başlangıç noktası olarak İslamiyet ile buluşmuş Anadolu tarihini alır. Ama onun içerisinde İslamiyet ile birleşik Anadolu tarihini besleyen bir cevher vardır. Bu cevher, Türklüğün uzak tarihine kadar gidiyor ve birlikte geliyor. Dolayısıyla onun eserlerinde anlatılan zaman ve hissettirilen zaman bir anda eserden okuyucuya doğru akmaya başlıyor. Yazar, bunu çok başarılı bir şekilde yapıyor.”
“Yazacağı Tarihsel Zamanı Mekân Olarak Hissetmek İstiyor”
Prof. Dr.Argunşah, Necati Sepetçioğlu’nun bilhassa içine doğduğu kültür çevresinin onun yazım dilinde bıraktığı izlerine değindi ve bunların, eserlerinde aracılık görevi gördüğünü ifade ederek konuşmasına devam etti. Akabinde Sepetçioğlu’nun duruşu ile tarihe sadık kalan tavrının, çağdaş insanın şüphe ile baktığı tarihe oluşturduğu alternatifin altını çizdi.
“Biliyorsunuz 1980 sonrasında Türk edebiyatında tarihi romancılık konusunda postmodernizmin etkisiyle yeni bir anlayış ortaya çıktı. Tarihe sadık kalarak yazmayı borç bilenlerin yanında postmodernizmin tesiriyle gerçeğin çok yönlü olduğunu anlatan tarihi romanlar var. Bunlar çağdaş insanımızın tarih karşısında şüphe duymasına yol açmıştır. Sepetçioğlu, burada güzel bir alternatif oluşturmuştur. Sepetçioğlu ve Tarık Buğra gibi yazarlar duruşlarıyla tarihin inanılması, unutulmaması, sürekli tekerrür eden, öğrenilip geçilmemesi hissedilmesi gereken bir şey olduğunu anlatmışlardır. Sepetçioğlu yaptığı bir açıklamada, ‘Benim eserim 3 ciltten ibaret düşünülmelidir. Birinci ciltten üçüncü cilde gelince kadar yirmi beş kitap vardır.’ demiştir. Dolayısıyla yazar, Türk tarihinin derinliğine inilen bir geçmişle hem dil hem tarihi olaylar açısından zengin bir malzeme sunuyor. Sepetçioğlu, roman yazarı olduğunun farkında fakat yazar ders verici şekilde yazmaz. Oluşturduğu karakterlerle bize anlatılmak isteneni sunar.Sepetçioğlu aynı zamanda iyi bir roman yazma endişesi taşıyor. Dolayısıyla bu da onu sıradanlıktan çıkarıyor. Diğer yazarlardan farkı yazmayı kendine iş olarak edinmesi, kesintisiz olarak belirlediği tarihsel dilimi eksiksiz tamamlamakta kendisini görevli kılmıştır. Son eserlerini yazdıktan sonra yazarlıktan emekli olduğunu söyleyip bunu bir makalesinde ilan etmiştir.”
Prof. Dr.Argunşah, Mustafa Necati Sepetçioğlu’nu kaybımızın mahiyeti ilebirlikte milletimizin onun düşünce dünyasındaki değerlere duyduğu ihtiyacın önemine dikkat çekerek açılış konuşmasını sonlandırdı.
“Ben Sepetçioğlu’nun vefatını sıradan bir kayıp olarak değil, toprağı ve milletin vatanlaştırdığı değerleri iyi tanımlayan bir kalemin susuşu olarak görüyorum. Milletimiz bu sonsuz tarih akışı içinde yazarımızın eserleriyle tarihle buluşma yaşamıştır. 8 Temmuz 2006’ da aramızdan ayrılan yazarımızın ruhuyla ve düşünce dünyasıyla taşıdığı değerlere ihtiyacımız vardır. Türkçemizi yaşattı, romanımızı belirli bir seviyeye yükseltti, tarih bilincini bize emanet etti. Bu vesileyle ruhu şad olsun diyelim.”
Açılış konuşmasının tamamlanmasının ardından Öğrenci Sempozyumu, eş zamanlı üç bölümdegerçekleştirilecektebliğlerin sunumuile başladı.
Çağımızın Dede Korkut’u Mustafa Necati Sepetçioğlu
Sepetçioğlu sanata adamının görevini şu sözleri ile anlatır: “Mademki insanı anlatıyoruz, öyle ise onun mutluluğu için yazacağız; bu da çirkinde bile var olabilen güzelliği aramak uğruna nice bir ömrü harcamak demek olacaktır. Sanat adamının çok zor olan görevi de zaten burada başlar.”Sepetçioğlu hem edebiyat alanındaki üstün yeteneği hem de engin tarih bilgisi ile Türk kültürünü ve edebiyatını akıcı bir anlatım diliyle bizlere tanıtmış, eserlerinin nesiller boyu hevesle okunmasını sağlamıştır. Çalışmalarında Türk tarihinin tafsilâtlı anlatımına önem veren Sepetçioğlu,devlet, yönetim ve halk ile ilgili mühim hususları tarihi olaylar ve karakterler üzerinden tasvirler ve tahliller yaparak anlatmış, bunları günümüzü aydınlatacak şekilde analiz etmiştir. Çağımızın Dede Korkut’u olarak anılan Sepetçioğlu, halk edebiyatı alanına vermiş olduğu önemi ise “Yaratılış ve Türeyiş”, “Dedem Korkut’un Kitabı”, “Sonsuza Uyanan Taşlar” gibi eserlerinde sunmuştur. Destanlarımızı ve efsanelerimizi anlatırken Türk milletinin geçmiş inançları ve törelerinden de bahsetmiştir.
Sepetçioğlu’nun genç kuşaklara tarihimizi aktarabilme gayesini en iyi şekilde anlayabileceğimiz eserlerinden birisi ise “Bir Ömür Boyu Kıbrıs” adlı iki serilik kitabıdır. Serinin ilk kitabı olan “Boyun Eğiş”, 1878’den 1974’e kadar Türk ve Yunan halkına dair kapsamlı olguların anlatımının, roman karakterlerinin sahip olduğu farklı psikoloji ve inançlar doğrultusunda sosyal alanlarına yansıyan tutumlarıyla ortaya konmuş, geçmiş ile yakın tarihimiz arasında köprü vazifesi görecek şekilde kaleme alınmıştır.
“Bizim Çocuklarımız Bizim İçin Çalışacaklardır”
Eserlerinde ele almış olduğu meseleler ile tarih bilgimizi ve mukayese gücümüzü arttıran Sepetçioğlu, bunun yalnızca yetişkinler için değil gelecek nesiller için de geçerli olabilmesi için çocuk kitapları da yazmış, yarınlarımızın temelden yetişmesine vesile olmuştur. 1978 yılında yayınlanan “Beyaz Güvercin”, “Kutsal Kaya”, ve “Demir Dağlar Sıra Sıra” adlı kitaplarında destanları çocuklar için yorumlamış, onların dünyasına hitap edecek bir anlatım dili kullanmış ve çocukların milli kimlik ve benliklerinin oluşmasını hedeflemiştir. Bu konudaki hassasiyetini “Çocuklarımız, günümüzün bütün bilgilerini öğrenmelidir. Bu bilgi Çin’deyse Çin’dekini, daha başka ülkelerdeyse o ülkelerdeki bilgileri öğreneceklerdir. Ama bizim törelerimize göre yetişeceklerdir. Bizim geleneklerimize uygun olarak büyüyeceklerdir. Bizim çocuklarımız bizim için çalışacaklardır. Bu yurdun yücelmesi, bu ülkenin zengin olması, bu milletin yoksul düşmemesi için didineceklerdir. (…) Madenlerini işlemesini bilmeyen, ürettiğini değerlendiremeyen, törelerini unutan insan ancak köle olur, ona lâyıktır.” sözleriyle dile getirmiştir.
Sepetçioğlu, Türk Kültürünün takdimini yalnızca yazılı eserlerin okunması ile değil, aynı zamanda sahnede canlandırılmasıyla da gerçekleştirmek istemiş ve çeşitli tiyatro eserleri yazmıştır. Tiyatronun diyalog özelliğinden yararlanarak romanının daha iyi anlaşılır hâle geldiğini düşünmüş; tarihi kişilerden hareketle Çardaklı Bakıcı, Köprü, Her Bizans’a Bir Fatih, Yunus Emre, Son Bloklar ve Büyük Otmarlar gibi tiyatro eserleri yazmıştır. 14 tiyatro eserinden 6 tanesi kitap olarak yayınlanmıştır. Böylesine çeşitli eserlerinin yanı sıra, Sepetçioğlu’nun konferans ve kongrelerde sunmuş olduğu bildiri, makale, şiir ve hikâyelerinin derlendiği “Dünden Bugüne ve Yarına Serisi” isimli eseri de bulunmaktadır. Bu serideki metinler milli edebiyatımız için bir miras ve kültür taşıyıcısı niteliğindedir.
Oturumlardaki tebliğlerde anlaşıldığı gibi Mustafa Necati Sepetçioğlu, dünya edebiyatı düzeyinde kaleme almış olduğu farklı türdeki sayısız eserleri ile milli değerlerimiz zenginliğini en iyi şekilde tanıtmıştır.
Her Koşulda Özveriyle Hazırlanan KOCAVlı Gençlere Teşekkür
Sempozyum sonunda Sempozyum Danışmanı Prof. Dr. Hülya Argunşah, değerlendirme ve kapanış konuşmasını yaptı:“Sunumların her birinde özgüven sahibi, Türkçeyi çok güzel konuşan, sorumluluklarını bilen gençler gördüm. Sepetçioğlu fazlaca eser yazmış bir yazardır, tüm eserlerine ulaşmak ve bilimsel sorumluluk ile bunları sunabilmek çok önemlidir. Bunu başardıkları için bütün arkadaşlarımı can-ıgönülden kutlarım.
Şunu belirtmek isterim ki, Sepetçioğlu sadece tarihi romancı değildir; aynı zamanda bir çocuk edebiyatı yazarı, tiyatro yazarı, hikâye ve bilimsel makale yazarıdır da. Onu bu şekilde çok yönlülüğü ile tanıttığınız ve derinlikleri ile ele aldığınız için teşekkür ederim, çok ümit verici bir sempozyumdu. Bütün KOCAV ailesine bu anlamlı etkinlik için teşekkür ediyorum. Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Ruhu Şad olsun…”dedi.
Sempozyum danışmanımızın ardından sözü alan KOCAV Eğitimden Sorumlu Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Ümran Ay Say, teknik ekibe, oturum başkanlarına, oturum koordinatörlerine ve sunumda emeği geçen herkese teşekkür ederek, öğrencilerin salgın sürecinde bile KOCAV vazifelerini ihmal etmeyip hazırladıkları bu değerli sunumların ne kadar anlamlı olduğundan bahsetti. Ardından Mütevelli heyeti üyelerimizden Prof. Dr. Mustafa Delican, sunumlar sayesinde hasret duyulan KOCAV etkinliklerinin her koşul altında başarılı bir şekilde gerçekleştirildiğini belirtti, özverili gençlerimizi tebrik etti.
Vakıf Başkanımız Av. Dr. Ali Ürey, tarih şuurumuzun oluşumda en etkili isimlerden biri olan Sepetçioğlu’nun adına sempozyumdüzenlenmesinin ne kadar gerekli olduğunu, KOCAV’lı öğrencilerin üstün gayretleriyle bunu en iyi şekilde başardığından bahsetti. Hacı Arif Bey Konağı’nın sıcacık çatısı altında tekrar yüz yüze buluşabilmek temennisi ile sempozyumda emeği geçenlere teşekkür etti.
Beyzanur KANDEMİR (Giriş 2)
H. Aybala TÜZÜN (Gelişme 2)