“Para konusunda sınıfı geçen bir milletiz. Bu dünya para üzerine kurulu. Osmanlı, gittiği yerleri sömürmek yerine cami, köprü inşa ederek oraları şekillendirdi. Dünyanın merhametimize ihtiyacı var.”
Kültürümüzün Yapı Taşı Olarak Görgü
KOCAV Sohbetleri’nde Kaybolan Ahlakın Peşinde üst başlığıyla düzenlenen programda hayatımızda su kadar aziz, ekmek kadar önemli bir konuyu, görgü konusunu konuşuldu. Konuğumuz, Yaşamayı Bilme Sanatı: Görgü kitabının yazarı Belma Aksun, programın yöneticileri Doç. Dr. Ümran Ay Say ve Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Hakkı Ertan idi.
Belma Hanım’ın Hikâyesi
Sohbetin başında Doç. Dr. Say, Belma Aksun’dan kendisini tanımamız adına hayat hikâyesinden bahsetmesini rica etti. Söze çocukluğundan bahsederek başlayan Aksun, kendisinden ayrıca hayat hikâyesi dinleyecek bir programı talep ettirircesine güzel hikâyeler anlattı: “Annem Erzincanlı, babam Kayserili. Annemler, Rus Savaşı sırasında Konya’ya göçmüşler. Babamla da Konya’da tanışıp evlenmişler. Annem, dayısıyla Konya’ya geldiğinde 10 yaşındaymış. Dayısı vefat edince annem tek başına kalmış. Dayısı hayattayken anneme dikiş nakış dersi aldırmış. Annem de kızlara öğrendiklerinin dersini vererek hayatını idare etmiş. Abimden sekiz sene sonra ben doğmuşum, ikizim anne karnında ölmüş. Biz kalabalık bir aileydik. Annem, babam, haminnem, halam. Kalabalık bir ailede iki çocuk olmanın keyfini çıkardık. Sevgi dolu, huzurlu bir aileydik. Biz hiç dayak yemedik. Başkalarının yanında hatalarımız yüzünden azarlanmadık. Halamla annemin ilişkisi bambaşkaydı. Birinin başı ağrırsa ötekinin de başı ağrırdı.” Çocukluk anılarından sonra kısaca iş hayatından bahseden Aksun, öğretmen okulunda son sınıfta iken akademinin resim bölümünü düşündüğünü ancak olmadığını, emrivaki ile kendisini bankada bulduğunu söyledi. “Birkaç ay çalışır giderim dedim ama olmadı; bankada 7 sene çalıştım sonra Tercüman gazetesinde 20 yıl çalıştım ve emekli oldum.”
Kültürümüz Kişiliğimizi İnşa Eder
Dr. Öğr. Üyesi Ertan’ın “Türk gelenek ve görenekleri, Müslüman Türk insanının adabımuaşeret kurallarını oluşturuyor. Bu kimliğin mayalanmasında ve devamlılığında genel değerlendirme yapar mısınız?” sorusuyla sohbet şekillenmeye devam etti. Aksun, bu soruya şu şekilde cevap verdi: “Hepimiz içinde doğduğumuz kültür ve medeniyetin ürünleriyiz. Kimliğimiz, doğduğumuz andan itibaren bulunduğumuz yerin değer yargılarına ve alışkanlıklarına göre şekilleniyor. Toplumumuz, teşrifat konusunda hassastır. Münevver Ayaşlı der ki; bizim toplumumuzun terbiyesinin temeli ‘edeb yâ Hû’ya dayanır. Bizim çocuklarımıza edep, terbiye su içer gibi öğretilen bir şeydir.”
Aksun, “Para iyi bir hizmetçi ama kötü bir efendidir. Parayla insan ilişkisi insanın kimliğini belirler. Paraya öncelik verenler insani değerlere o kadar önem vermiyorlar gibi geliyor bana. Para baştan çıkarıcı bir şeydir, direnmek kolay değildir.” şeklindeki düşüncelerini ifade ettikten sonra Dr. Öğr. Üyesi Ertan, para konusunda sınıfı geçen bir millet olduğumuz vurgusunu yaptı. Aksun, bunun 4,5 milyon göçmeni barındırdığımızdan belli olduğunu söyledi ve bu dünyanın bizim merhametimize, şefkatimize, kültürümüze ihtiyacı olduğunu belirtti.
Sanatla uğraşmanın insanın zarafetini beslediği konusunda Aksun, “Her insanın sanatçı olması gerekmez ama sanatla uğraşan insanın ruhu beslenir; sanat insanı çok yönlü yapar.” dedi. Sözlerine susma ve konuşma sanatı üzerine Görgü kitabında geçen bir ifadeyle devam eden Aksun, “Konuşmak kadar susmak da bir adaptır. İnsanlar konuşmaya bayılır. Elbette ki konuşa konuşa anlaşır, dertleşiriz ama susmasını bilmek de mühim bir şeydir.” dedi.
Övgüde Nizam ve Mizan
Sohbetin devamında Dr. Öğr. Üyesi Ertan, kendisinin çokça kıymetli bulduğu, Belma Aksun’a ait bir sözü konuklarla paylaştı: “Övgüde de yergide de iktidarı elden bırakmayın. Öve öve öküzü; dört ayağını dokuz, Akdeniz’e kaptan, Mısır’a sultan yapmayın…” Bu sözün ardından övgünün değerinden ve önemli hususlarından bahseden Aksun, mübalağalı övme yapıldığında övgünün asıl anlamını ve değerini yitirdiğini, bir noktadan sonra alay ediyormuş gibi gözüktüğünü belirtti. Burada bir ayrımdan bahsederken “Haddini aşmadıkça övgüde bulunmak güzeldir. Birine iltifat eder, güzel bir şeyler söylerseniz kalbini kazanırsınız.” diyerek tavsiyelerde bulundu.
Doç. Dr. Say, Aksun’un kitabında geçen “Kimi konuk dinlendirir, kimisi de cinlendirir.” sözüne vurgu yaptı. Konuk olma adabı ile ilgili konuştu. “Birisine habersiz gitmek kendini riske atmak gibidir. Gideceğiniz kişinin sizi karşılamaya vakti olmalı, hazırlanmalıdır. Günümüzde bunun için çok imkân var, eskiden iki gün önceden mektup yazıp haber verir öyle giderlermiş.” dedi.
Programın sonlarına yaklaşırken Aksun’un kitabında nezaket üzerine söylemiş olduğu sözlerden ve bu konuyla ilgili tasavvurlarından faydalanıldı. “Kibarlık sadece belli zamanlarda belli yerlerde giyilen bir elbise değildir.” ifadesiyle bizlere kibarlığın sürekli olması gerektiğini hatırlatan Aksun, “Gün yirmi dört saattir. Kişinin ev halkından başlamak üzere, yakınlarına ve herkese karşı her zaman nazik ve kibar davranması lazım. Aksi halde ‘kibarlık’ eğreti bir elbise, kiralık bir kıyafet gibi o kişinin üzerinizden düşecektir. Kibarlığı her gün tatbik etmek, âdeta bir eldiven gibi giymek gerekir. Bu bir âdet ve refleks haline gelmelidir. Görgü kuralları ve nezaket şemsiye gibi sadece gerektiğinde kullanılan bir şey olmamalıdır. Küçük iltifatlar ilişkilerinizi bambaşka yerlere getirir.” dedi.
Eskiden Lamba Yakılmaz “Uyandırılır”, Işık Söndürülmez “Dinlendirilirdi”
Kitabın içeriği üzerine sohbet ile devam eden programda kitapta geçen ve yeni neslin pek hâkim olmadığı ancak eskilerin çok iyi bildiği bazı ifadeler okundu: “Ağır aksak yemek yiyenlere fıstıki makamından; sürekli övgü bekleyenlere övgü dilencisi; her gün gelen misafire küllü çörek sınıfından dostlar denirdi.” gibi örnekler verildi.
KOCAV KAGEM İcra Kurulu Üyesi, mezunlarımızdan Sefai Erkan’ın çeşitli ülkelerden tanıştığı kişilere sorduğu “Türk insanı nasıldır?” sorusuna verilen cevapların yer aldığı videolar da yayını renklendirdi. Sohbet Belma Aksun’un tüm KOCAVlılara iyi dileklerini iletmesiyle yayın sonlandı.
Haber
H. Aybala TÜZÜN (İhtisas 1)
Sümeyye ÖRNEK (İhtisas 2)