4 Kasım 2024

Babaanne Hikâyelerinden Yazarlığa

KOCAV’dan Yeni Bir Programı “Kitap-Söyleşi”

KOCAV, “Kitap-Söyleşi” adlı yepyeni bir program ile daha kültür-sanat severleri Vakfımız mezunları ve mensuplarını bir araya getirmeye devam edecek. Bu yeni programda,yazarlar ve okurları Instagram üzerinden yapılacak canlı yayınlarda ayda bir defa kitapların etrafında buluşacak.

Rengâhenk Danışma Kurulu Üyelerinden ve Mezunlarımızdan Merve Gören’in yöneticiliğinde gerçekleştirilen Kitap-Söyleşi programı, 21 Mart Pazar günü yapıldı. Karantinada geçen bir pazar gününde izleyicilerin çay saatlerine eşlik eden ilk bölümün konuğu “Babaannem Diyor Ki” isimli kitabıyla Mezunlarımızdan, Düşünce Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Beyza Karakaya oldu.

Hikâyelere İhtiyacımız Var

Söyleşi kitaba da ismini veren “babaanne”nin kim olduğu sorusu ile başladı. “Babaanne”nin kendi babaannesi ve anneannesi başta olmak üzere çoğunlukla çevresinde gördüğü yaşlı insanlardan oluşan ideal bir babaanne kurgusu olduğunu belirten Karakaya, bu kurguyu küçüklüğünde severek dinlediği aile hikayelerinden esinlenerek oluşturduğundan bahsetti. “Her toplumun bir hikâye anlatıcısına ve o hikayeleri dinleyecek dinleyicilere ihtiyacı vardır.” diyerek bu noktada sözlü kültürün ne kadar önemli olduğuna, büyüklerden dinlenen hikayelerin, kıssaların, atasözlerinin, deyimlerin, sözlü kültürün ana damarlarını oluşturduğuna değindi.

Sözlü kültürü ise ağırlıklı olarak nasihatlerin oluşturduğunu ancak yeni neslin nasihat dinlemekten hoşlanmadığını ve buna tahammülünün olmadığını ifade ederek yeni nesil ile bu sözlü kültür arasında köprü kurulması gerektiğini bunun da bu hikayelerin dinlenmesi ve kaydedilmesi ile sağlanacağını vurguladı. Özellikle günümüz teknolojisinde büyüklerimizin aktardığı kültürü kaydetmenin daha kolay olduğunu, kendisinin de kitabın hazırlık sürecinde büyüklerini dinlerken daha sonra hatırlayabilmesine yardımcı olması için ses kayıtları aldığını söyledi.

Programın devamında teknolojik aletlerin ve sosyal medyanın hayatımıza etkileri üzerine konuşuldu. Örneğin günümüzde fotoğraf çekme kaygısı ile dünyaya kameranın arkasından baktığımıza değinildi. Bu nedenle de gittiğimiz yerlerde de çoğu şeyi fark etmediğimize, bundan dolayı da bu tecrübelerin ruhumuzda yer edinemediğine dikkat çekildi. Özellikle son zamanlarda içinde bulunduğumuz salgın koşullarında bu süreci kamera önünde, ekran başında geçirdiğimiz için çevrim içi olarak yaptığımız etkinliklerde anılarımızın oluşmadığı, yaşadıklarımızın sosyal medyadaki gibi anlık olarak belirip kaybolduğu, hafızamızdan kısa sürede silindiği ifade edildi.

Karakaya, programın sonuna doğru, Rengâhenk dergisi ile başlayan yazma serüveninden, yazılarının kitaplaşma sürecinden, okuduklarını dinlediklerini kitaba nasıl aktardığından bahsetti. Yazmanın sancılı bir süreç olduğunu belirten Karakaya “Yazmak insanın kendinden parçalar bıraktığı, kelimeler doğurduğu sıkıntılı bir süreç, insana hem getirdiği hem de götürdüğü şeyler var.” dedi. Yazmayı uğraş edinmek isteyen gençlere tavsiye niteliğinde, yazmadan önce bol bol okuyarak üslup ve yazı rengi oluşturulması ve bu sürecin sabırla yürütülmesi gerektiğini vurguladı.

Programın sonunda izleyicilerden gelen sorular üzerine babaannenin şiveli konuşmasına ve bunu kitaba nasıl aktardığına değindi. Soruların cevaplanmasının ardından program sona erdi.

Hazırlayan:

Aslı Nur LEKESİZBAŞ(Gelişme 2)