KOCAV Divan Sohbetleri’nin post sahibi İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Karacakaya idi. Sohbet Prof. Dr. Karacakaya’nın çalışma alanı olan “Ermeni Meselesi” üzerinden şekillendi. “Ermeni meselesi niçin Türkiye’nin bir problemi haline geldi?”, “Son elli yıla damgasını vuran, “Sorun” diye nitelendirilip Türkiye’nin gündemi haline getirilen bu konu gerçekten bir problem miydi?” sorularına cevap arayarak başladığımız sohbette Türk-Ermeni ilişkilerinin tarihsel sürecini kısaca konuştuk.
Prof. Dr. Recep Karacakaya, Osmanlı’da başlayan ayrılıkçı fikir ve hareketlerle ilgili şunları söyledi: “Osmanlı gayrimüslim tebaası içinde milliyetçilik akımından etkilenen ilk millet Rumlar olmuştu. 1829’da Yunanistan bağımsızlık kazanınca bu tarz ayrılıkçı fikirler devletin diğer tebaasına da tesir etmişti. 1877-78 (93 Harbi)’den sonra imzalanan Berlin Antlaşması’yla büyük devletler, Osmanlı Devleti üzerinden çıkar sağlamak adına Ermenileri kullandılar. Osmanlı Devleti, Vilayet-i Sitte’de Rusya ve İngiltere kontrolünde Ermeniler lehine ıslahat yapmayı kabul etmiştir. Bu tarihten sonra silahlı komitalar kuran Ermeniler, Van, Zeytun, Maraş, Adana gibi yerlerde büyük isyanlara kalkıştılar. Abdülhamiddönemini “Birinci Ermeni Soykırımı” olarak nitelendiren Ermeni tarihçiler, bunu temellendiremez. Öyle ki o dönemde Hazine-i Hassa gibi çok önemli bir kurumda çalışan yüzlerce Ermeni vardı.” Diyerek söze devam eden Prof. Dr. Karacakaya şunları da ekledi; “1908’de kurulan parlamentoda Ermeni vekiller vardı. Balkan savaşları sırasında dış işleri bakanı bir Ermeni idi. 1914’deki kabinede, Posta ve Telgraf Nazırı yine bir Ermeni idi. Kısacası devlete sadık olanla devletin hiçbir sorunu yoktu. Peki 1915’te ne oldu? Savaş sırasında devlete ve askere zorluk çıkaran her kim varsa (Rumlardan, Türk aşiretlerden, Ermenilerden) hepsi Osmanlı belgelerinde ‘sevk ve iskân’ diye anılan zorunlu yer değiştirmeye tabi tutuldu. Bunun adına bugün ne tehcir ne soykırım denilebilir. Öyle ki 1917 bürokrasisinde beş yüz küsur Ermeni vatandaş hâlâ çalışmakta idi. Tehcir söylemi, 1919’da Hürriyet ve İtilaf Fırkasının İttihatçıları kötülemek adına gazetelerde yaptıkları haberlerle gündeme gelmişti. Aynı yıllarda Türkiye, Avrupa’nın bağımsız ülkelerini doğudaki sorunları araştırmak için ülkeye davet etse de İngiltere’nin baskısı yüzünden kimse temsilci göndermemişti.” 1970’li yıllarda dillendirilen “Ermeni sorunu” Türkiye’nin önüne ısıtılıp getirilse de tarihsel süreç ve belgeler ışığında Türklerin Ermenilerle bir sorunu olmadığını, soykırım iftiralarının gerçek temellere dayanmadığını söyleyen Hocamız, katılımcıların sorularına da cevap vererek sohbeti sonlandırdı.
Hazırlayan
Sümeyye ÖRNEK
(Gelişme)