Kültür Ocağı Vakfı’nın her yıl düzenlediği İstanbul içi gezilerinde bu yıl ilkbaharın güzel günlerinin yaşandığı 29 Nisan 2018 Pazar günü tarihi yarımada olan İstanbul’un Türk kültür ve tarihimizin önemli bir yere sahip adeta tarihin izi eserlerinden Ayasofya Müzesi’ni ve Topkapı Sarayı’nı gezdik.
İlk olarak sanat ve mimarlık tarihi bakımından önde gelen eserlerinden biri olan Ayasofya Müzesi’ni uzman rehber eşliğinde tarihin izlerini takip ederek gezimize başladık. Ayasofya; tarihimiz açısından önemini mimarisini, ihtişamını, büyüklüğünü, iç süslemelerini ve işlevselliğini yönünden herkesi etkiledi. Osmanlı Devleti’nin ne kadar hoşgörülü ve saygıdeğer olduğunu kilise den kalma eserlerinde şu anda, iki dinin de ortak kültürel değerlerin korunduğu görülebilmektedir. Ayasofya ayrıca kültürel birikimin bir sonucudur. Sonradan yapılan dev hat sanatları, geçmişten günümüze kadar kiliseden kalan mozaik eserleri, kıblenin Kudüs’ten Mekke’ye dönüştürülmesi, I. Mahmut tarafından yapılan kütüphanesi ile de sadece namaz kılma yeri değil bir eğitim yeri olma özelliğini de taşımaktadır.
Gezimizin ikinci durağı Sarayburnu tepelerinden boğaza bütün ihtişamıyla bakan Topkapı Sarayı oldu. Kapıdan içeri girer girmez bahçenin güzelliği, ihtişamı, büyüklüğü, sarayın inşası bizleri biran o dönemin tarihine gittiğimizi hissettirdi. Topkapı Sarayı’nın ikinci kapısından girdikten sonra ilk olarak Kubbealtı bölümüne devlet görüşmelerinin yapıldığı yer olan Dîvân-ı Hümâyun’u ziyaret ettik. Bir dönem padişahların başkanlık yaptığı Dîvân-ı Hümâyun’da daha sonra sadrazamın başkanlık yaptığını alınan kararların Arz Odası’nda padişaha iletildiğini öğrendik. Her ne kadar padişah başkanlık yapmasa da kimi zaman Kubbealtı’nın bulunduğu yerdeki pencereden padişah toplantıları takip etmektedir. İçerdeki devlet erkânı da bunun farkında idi. İkinci olarak Osmanlı Devleti padişah, paşa ve askerlerin savaş sonrasında toplanan ganimetlerin ve hediyelerin yer aldığı kılıçların, topuzların, ilk çakmaklı silahların, askerlerin kılık kıyafetlerin, miğferin, törensel zırhlar, at başlıkları, tuğların, yabancı devletlerden alınan hediyelerin bulunduğu yeri gezdik.
Mutfak bölümünü gezdik burada kendi içinde bölmelere ayrılıyordu. Kiler-i Âmire, Çini porselenlerin olduğu bölüm, Has mutfak kapısı, tencere tabakların olduğu bölüm ve helvahâne, tatlı, ilaç, reçellerin yapıldığı bölüm bulunmaktaydı. Burada özellikle Çin’den porselenler sergilenmekteydi. Herkesin makamına göre tabaklar da yemekler verilmekte olduğunu, herkesin kendi kaşığını kendisinin taşımakta olduğunu öğrendik. Daha sonra Arz Odası olan padişahın elçilerini karşıladığı, görüştüğü yere geldik. Padişahla birinci ağızdan görüşülmüyordu. Önce askere, asker vezire, vezir padişaha iletmekteydi mesajı bu padişahın büyüklüğünü göstermekteydi. Son olarak da Bağdat, Revan ve Mecidiye köşklerini ve havuzun bulunduğu yeri ziyaret ederek gezimizi sonlandırdık.