5 Aralık 2024

Ayasofya Camisini Ve Topkapı Sarayı’nı Gezdik

Kültür Ocağı Vakfı’nın her yıl düzen­lediği İstanbul içi gezilerinde bu yıl ilk­baharın güzel günlerinin yaşandığı 29 Nisan 2018 Pazar günü tarihi yarımada olan İstanbul’un Türk kültür ve tarihimi­zin önemli bir yere sahip adeta tarihin izi eserlerinden Ayasofya Müzesi’ni ve Topka­pı Sarayı’nı gezdik.

İlk olarak sanat ve mimarlık tarihi ba­kımından önde gelen eserlerinden biri olan Ayasofya Müzesi’ni uzman rehber eşliğinde tarihin izlerini takip ederek ge­zimize başladık. Ayasofya; tarihimiz açı­sından önemini mimarisini, ihtişamını, büyüklüğünü, iç süslemelerini ve işlevsel­liğini yönünden herkesi etkiledi. Osmanlı Devleti’nin ne kadar hoşgörülü ve saygı­değer olduğunu kilise den kalma eserle­rinde şu anda, iki dinin de ortak kültürel değerlerin korunduğu görülebilmektedir. Ayasofya ayrıca kültürel birikimin bir so­nucudur. Sonradan yapılan dev hat sanat­ları, geçmişten günümüze kadar kiliseden kalan mozaik eserleri, kıblenin Kudüs’ten Mekke’ye dönüştürülmesi, I. Mahmut ta­rafından yapılan kütüphanesi ile de sade­ce namaz kılma yeri değil bir eğitim yeri olma özelliğini de taşımaktadır.

Gezimizin ikinci durağı Sarayburnu tepelerinden boğaza bütün ihtişamıyla bakan Topkapı Sarayı oldu. Kapıdan içeri girer girmez bahçenin güzelliği, ihtişamı, büyüklüğü, sarayın inşası bizleri biran o dönemin tarihine gittiğimizi hissettir­di. Topkapı Sarayı’nın ikinci kapısından girdikten sonra ilk olarak Kubbealtı bö­lümüne devlet görüşmelerinin yapıldığı yer olan Dîvân-ı Hümâyun’u ziyaret ettik. Bir dönem padişahların başkanlık yaptığı Dîvân-ı Hümâyun’da daha sonra sadraza­mın başkanlık yaptığını alınan kararların Arz Odası’nda padişaha iletildiğini öğ­rendik. Her ne kadar padişah başkanlık yapmasa da kimi zaman Kubbealtı’nın bu­lunduğu yerdeki pencereden padişah top­lantıları takip etmektedir. İçerdeki devlet erkânı da bunun farkında idi. İkinci olarak Osmanlı Devleti padişah, paşa ve asker­lerin savaş sonrasında toplanan ganimet­lerin ve hediyelerin yer aldığı kılıçların, topuzların, ilk çakmaklı silahların, asker­lerin kılık kıyafetlerin, miğferin, törensel zırhlar, at başlıkları, tuğların, yabancı dev­letlerden alınan hediyelerin bulunduğu yeri gezdik.

Mutfak bölümünü gezdik burada kendi içinde bölmelere ayrılıyordu. Kiler-i Âmi­re, Çini porselenlerin olduğu bölüm, Has mutfak kapısı, tencere tabakların olduğu bölüm ve helvahâne, tatlı, ilaç, reçellerin yapıldığı bölüm bulunmaktaydı. Burada özellikle Çin’den porselenler sergilenmek­teydi. Herkesin makamına göre tabaklar da yemekler verilmekte olduğunu, herke­sin kendi kaşığını kendisinin taşımakta ol­duğunu öğrendik. Daha sonra Arz Odası olan padişahın elçilerini karşıladığı, gö­rüştüğü yere geldik. Padişahla birinci ağız­dan görüşülmüyordu. Önce askere, asker vezire, vezir padişaha iletmekteydi mesajı bu padişahın büyüklüğünü göstermektey­di. Son olarak da Bağdat, Revan ve Meci­diye köşklerini ve havuzun bulunduğu yeri ziyaret ederek gezimizi sonlandırdık.