”KÜLTÜR/SANAT/MEDENİYET ” başlığı altında gerçekleştirilen KOCAV Başarı Öyküleri dizisinin Şubat ayı konuğu Hattat Hüseyin Kutlu oldu. Program İhtisas 2 sınıfı öğrencilerinden Didem Sarıkaya’nın Hattat Hamid Aytaç’ın anlatıldığı ahde vefa sunumuyla başladı.
Heveskâr bir insan olduğunu dile getirerek konuşmasına başlayan Kutlu Hayaller kurup onlarla avunmaya çalıştığını dile getirir.‘’Merhum babam evimizin dibindeki mescidhanenin imaretini yapardı. Tüm vaktimin camide geçtiğini söyleyebilirim. Herkes mimar olacağım, mühendis, doktor olacağımı söylerdi. Ben hep imam olacağımı söylerdim. İmam Hatip Lisesine gittim. Felsefede Allah var mı? , Ahiret var mı? Diye sorgulanıyordu. Biz hiç sorgulamamıştık. Altı arkadaş üniversitede İlahiyat Bölümü’nü okumamaya karar verdik. Gençlik felsefede kayboluyor diye İstanbul’a geldik ve felsefe bölümüne kaydolduk. Bunu kendimiz için değil kutsi değerlerimiz için yaptık. Üniversitede birde tüm batı ve dünya klasiklerini okudum. Bu dönemde hem kürsüde vaaz veriyordum hem de içimde inançsızlıklar kopuyordu. Bu yüzden Hz. Mevlana’nın 6 ciltlik kitabını okumaya karar verdim. Ve 6-7 kez hatim ettim. Ben hiç yurtta kalmadım. Evde arkadaşlarımla kaldım. Bende eskiye dair özlem ve arzu var diyen Kutlu arkadaşlarına; dışarıda ne giyerseniz giyin evin içinde hakiki Türk kıyafeti giyin, Osmanlı kıyafeti giymelerini söylerdim.
Bir gün vaaz veriyordum izah edilemeyecek bir hal sanki gözümün önünden bir perde kalktı ve camiyi birden bire keşfettim. Ve caminin hiçbir fonksiyonun olmadığını düşündüm. Evet, cami namaz kılan insanların olduğu bir yer fakat başka bir fonksiyonu yok. İçime cami aşkı düştü. Aşk ateşi, âşıktan maşuka düşermiş ya benimkide o misal; mum kendi yanmadan pervaneyi yakmaz.Üniversite hocası Hüseyin Kutluy’u odasına çağırır, bölüm değiştirmek istersen ben sana yardımcı olurum der. Kutlu felsefeyi bitirmekte kararlıdır. Vaizliği imamlığa çevirir. 24 sene Ali Paşa caminde görev yapar. Askerliğini askeri lisede öğretmen olarak yapar. Herkesin kendisinden başka şeyler ümit ettiğini belirten Kutlu, askerlik bitiminden hemen sonra Ali Paşa camiinde imam olarak göreve başlar. . ‘Ne imam mı oldun?’ ‘Harcadın kendini be, yazık ettin kendine.’’ diyenler olur. Niye? İşte siz imamlığı böyle küçük gördüğünüz için ben bunu tercih ediyorum diyerek karşı çıkar. Daha terhis olmadan geldim İstanbul’u geziyorum. İstiyorum ki külliyede imamlık yapayım; derken Ali Paşa Camini buldum. Geldiğim gün sebil tarafındaki kapıdan girdim. Geniş avlusu ve bahçesi vardı. Öğle namazına 15 dakika falan kalmış camide kimseler yok. Nihayet 3 dakika kala biri koşa koşa geldi. Camiyi açtı ezan okudu. Ve o gün camide 4 kişi namaz kıldı. Her tarafı bakımsız ve haraptı. Hâlbuki paşa camilerinin en büyüğü ve klasik mimarinin en son örneğidir. Tamam dedim burası bana göre tayin olduk ve geldik. Bir imam ve iki müezzin kadrosu vardı. İlk görevli arkadaşlarla koordinasyon kurmaya çalıştım. Bütün külliyeyi dolaştım. Notlar aldım ve bunları sıraya koydum. İmam o devirlerde memurlar arasında en düşük özgürlük haklarına sahip kimseydi. Bu yaptıkların senin sorumluluğunda değil diyordum kendi kendime. Sen devlet memuru olarak değil insan olarak bir Müslüman olarak sorumlusun. Kendimi hem sorumlu hem de yetkili kıldım. Cemaatin durumunu, diyanet teşkilatının durumunu görmemezlikten gelemezdim. Caminin restorasyonuyla, bahçe düzeniyle uğraşıyorduk, bir taraftan cemaatin eğitiminden sorumluydum. Camide bir arşiv oluşturmak istedim. Çünkü benden önce ne olmuş, kimler o camide imam olmuş, kimler cemaat olmuş kimse bilmiyordu. Nihayet iki nesil önceki bilgiler müftülüğün kayıtlarında vardı. Araştırmalar yaptım, cemaati tanıma formu oluşturduk. Maksadım, 50 sene sonra birisi ‘’burada kimler cemaat olmuş’’diye araştırırsa, istatistiği çıkarılmak istense kolayca ulaşılabilsin. Nerde bırakılmışsa oradan devam edilebilsin.
Camide vaaz veriyorum hutbe okuyorum, bilmiyorum ki bu insanların durumu nedir. Cehenneme sokuyoruz, cennete sokuyoruz. Tabi insanlar sadece dinlemekle yetiniyorlar. O kadar senedir camiler açık, cumalarda dolar peki niye Müslüman halkı hala geri? Niye hala bu Müslüman halkın ahlakında bir değişiklik yok? Neticeye bakalım insanlar ne alıyor camiden? Vergi dairesine borcunu öder gibi namaz borcunu ödeyip çıkıyorlar mı? Caminin olduğu yer üç muhtarlığa bağlıydı. 6-10 yaş arası 900 çocuk var. Ben mevlüd şekeri, çiçeklerle 300 tane çocuğu toplayabildim. 50 tanesini hatmettirebildim. Dini vecibeleri, bilgileri verebildim.
Emekli olduktan sonra kendini sanat, medeniyet sacayağına oturan bir meşgale içerisinde bulduğunu söyleyen Kutlu, halen kültür, medeniyet, sanat konusunda hizmet etmeye gayret ettiğini söyler. Biz Müslüman gibi inanan fakat batı medeniyetine gönül yatırmış veya yönlendirilmiş, kimliksiz bir Müslümanlarız diyen Kutlu son olarak Ankara’da yapılan Ahmet Hamdi Akseki Cami’nin iç ve dış mekân tasarımında kullanılan hat sanatı örneklerinin inceleyerek konuşmasını sonlandırdı.
Bahar OĞUZ (İhtisas 2)