Güz ve Bahar dönemi olmak üzere yılda iki defa KOCAV seminerleri sonunda gerçekleştirilen öğrenci sempozyumlarının bu dönemki başlığı ‘’Mehmet Fuat Köprülü’’ idi. 26 Nisan 2014 Cumartesi günü saat 12.00’ da Vakıf merkezinde gerçekleştirilen sempozyumun, danışmanlığını İÜ. Arş. Gör. M. Fatih Karakaya yaptı.
Erol Güngör Kültür Merkezi’nde üç ayrı salonda eş zamanlı yapılan sempozyum sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki bölümde gerçekleştirildi. Sempozyum ’’Mehmet Fuat Köprülü ve Kişiliği’’, ’’Mehmet Fuat Köprülü ve Oryantalistler’’, ‘’Mehmet Fuat Köprülü ve Tarih’’, ’’Mehmet Fuat Köprülü ve Edebiyat’’, ‘’Mehmet Fuat Köprülü ve Milliyetçilik’’, ‘’Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar’’ başlıkları altında ele alındı. Sempozyumda 22 tebliğ sunuldu. Sempozyum oturum başkanlıklarını ihtisas sınıfı öğrencileri, Nutullah Albayrak, Önder Çulhacı, Beyza Karakaya, Merve Delican, Erdem Umudum, Kübra Baş – Bahar Oğuz; sunuculuğunu ihtisas öğrencilerinden Abdullah Yasin Güler yaptı. Açılışta ilk olarak sempozyum koordinatörü İÜ. Arş. Gör. M. Fatih Karakaya öğrenci sempozyumların amaçlarından bahsetti ve açılış konuğumuz olan Kırklareli Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Abdülkerim Asılsoy’u takdim etti.
Kürsüye gelen ve vakıf idarecilerini sempozyum için tebrik ederek sözlerine başlayan Asılsoy;
‘’Sempozyumun genel konusundan bahsetmek yerine önemsediğim birkaç husus üzerinde durmak isterim. Bunların ilki Mehmet Fuat Köprülü Hocamızın en önemli eserlerinden biri olan ‘’Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar’ın’’ yazıldığı zaman ve koşulların değerlendirilmesidir. Köprülü 1918 yılında henüz 28 yaşında iken uluslararası alanda tanınmasını sağlayan bu eseri kaleme almıştır. Dönemin şartlarına bakıldığında koskoca bir devletin yıkılmak üzere olduğu, büyük savaşların arifesinde bulunulduğu ve fikir akımlarının zihinlerde çarpıştığı görülmektedir. Bütün bunlara rağmen Köprülü öyle bir eser ortaya koymuştur ki halen dünyada, Türkologların temel kitaplarındandır. Bu eser hakkında yabancı ilim adamlarından Clement Huart’ın “Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıldığı bir dönemde yazılan bu eser ilmî bakımdan yeniden bir devlet kurma çabası olarak görülebilir” yorumu eserin önemini ortaya koydu. ‘’Türk mütefekkir bir ilim adamı olarak, Türkçe ile ilmi bir meseleyi inşa etmenin en güzel örneğidir Köprülü.’’ diyerek sözlerine devam eden Asılsoy, kendimize Köprülü gibi ilim adamlarını örnek seçmemiz gerektiğinden bahsetti. Çok geniş bir çalışma sahasında binin üzerinde eser yayınlamış olan Köprülü bu noktada hepimize en güzel örnektir, şimdiki İstanbul koşulları altında bile eskilerin ilmi yeterliliğine ulaşamadık, kendimize bunun nedenlerini sormalı daha çok çalışmalıyız.”
‘’Bir diğer üzerinde durulması gereken husus ise ortaya konan eserin ne manaya geldiğidir. Kitabın isminden hareketle yanlış izlenimlere kapılmamalıyız. Her ne kadar Yunus Emre ve Ahmet Yesevi kitabın temel öğeleri olsa da Köprülü bu önemli tasavvufların hayatlarının yanında pek çok konudan da bahsetmiştir. Anadolu nasıl Türkleşti, İslamlaştı; hangi sahiplerle vücuda geldi bu konulardan bir kaçıdır.’’
‘’Bildiğiniz üzere Köprülü üniversite bitirmemiştir. Darülfünun’un 3. Sınıfından hocalarını yetersiz bulması sebebiyle ayrılmıştır. Hocalarının kendisi kadar iyi Fransızca’ya sahip olmadığını, yanlış tercümeler üzerinden ders anlattığını söyleyen Köprülü çok kısa bir zaman sonra aynı fakülteye hoca olarak girecektir. Bu davranışından aslında Köprülü’nün diploma kavramına değil de gerçekten münevver yetişmeye önem verdiği anlaşılabilir.’’
Köprülü 1939-45 yılları arası yazdığı mektuplarında pek çok önemli konudan bahseder fakat öğrencilerinden F. Abdullah Tansel’e yazdığı şu cümle çok dikkat çekicidir: ’Hergün 16 saat çalışmasam büsbütün sıkılırım.’’ O sırada 45 yaş civarında olan Köprülü’nün bu sözleri ‘Nasıl ilim adamı olunur?’ sorusuna güzel bir cevaptır aslında dedi ve sözlerini noktaladı.
Açılış konuşmasının ardından oturumlara geçildi. Kapanış oturumu ile birlikte 4 saat süren oturumlar sona erdi. Kapanış oturumunun ardından Yrd. Doç. Dr. Abdülkerim Asılsoy sempozyumu tekrar değerlendirdi.
Asılsoy; öğrenci arkadaşlarım sunumlarda rahattı. Özgüvenlerinin olması hoşuma gitti. Son oturumda daha hoş bir şey ile karşılaştım. Ali Bey’ in sorusu üzerine güzel bir müzakere ortamı izledim. Doğru görüş, yanlış görüş onlar ayrı mevzular ama önemli olan bir şeyi düzgünce aktarabilmek ki onu da arkadaşlar çok düzgün bir şekilde yaptılar. O anlamda güzel, takdire şayan bir ortam sergilendi. Bu faaliyetler akademiye ilk ısınma turlarıdır.
Fakat Köprülü’nün 1913 de yazmış olduğu bir makalesi var. Türklük-İslamlık-Osmanlılık adını taşıyor ve Ziya Gökalp’in çizgisinde sarf ettiği görüşler vardır. Ziya Gökalp’in anlatıldığı sunumda da o programın içini dolduran Köprülü olacaktır. Tek başına değil ama önemli bir lokomotiftir. Temel, merkezi noktası ise İslam vurgusu. Bir başka oturumda Ahmet Yesevi ve Yunus Emre üzerine sunum yapan arkadaşlarım vardı. Ahmet Yesevi’yi olduğu gibi, tarihi şahsiyetini, ele aldı fakat Köprülü ile bağlantısını kurmadan anlattı. Diğer arkadaşımız da bunun tam tersini yaptı. Yunus Emre’nin doğrudan Köprülü ile bağlantısını kurarak anlatmayı tercih etti. Bu sempozyumun ruhuna daha uygun geldi. Tabi o da bir yöntemdir.
Kaynak çok olduğu için öğrenci arkadaşlardan tüm kaynakları görmesini beklemek de haksızlık olur. Bir mesele ele alınıyorsa o konuyla alakalı yazılmış çizilmiş her şeyi görmek lazımdır. Çünkü akademisyenlerin bulunduğu bir mecliste bir şey söylediğiniz zaman ciddi bir eleştiri ile de karşı karşıya kalabileceğinizi hesap etmek zorundasınız. Bir eksiklikle kürsüye çıkarsanız hiç tahmin etmediğiniz tepkilerle de karşı karşıya kalabilirsiniz. Akademiye adım atıyorsanız, çalıştığınız konuyla alakalı bütün malzemeyi görmek durumundasınız. Arkadaşların kendinden emin duruşu, 15 dakikada tüm konuyu özetleyebilmeleri, etkili bir şekilde sunum yapabilmeleri çok önemlidir. En son katıldığım oturumda yapılan seviyeli müzakerenin çok hoş olduğunu tekrar belirtmek istiyorum. Vakıf yöneticilerini ve sunum yapan arkadaşları tebrik ediyorum.
Kapanış konuşmasının ardından KOCAV Eğitimden Sorumlu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Delican kürsüye gelerek genel bir değerlendirmede bulundu.
Yapılan bu çalışmalar giriş ve gelişme seminerlerini tamamlandıktan sonra ihtisas seminerlerine geçen arkadaşların ihtisas çalışmaları çerçevesinde hem güz döneminde hem de bahar döneminde birer sempozyum düzenleyerek oturumlar yapmaları ve sunumlarını hazırlaması meselesidir. Asıl yapmak istediğimiz doğrudan doğruya birikimin başkalarına aktarılabilir hale gelmesinde bir tecrübe kazanılmasıdır. İnsanlar karşısında konuşmak zordur. Kendi hayatımızda gördüğümüz eksikliklerin sizlerde de aynı şekilde tekerrür etmemesi için eksiklikleri bertaraf etmek ve kendinizi geliştirmek için fırsatların sağlanması meselesidir. Başlangıçta çok önemsiz görülebilir. Taş taş üzerine konarak alışkanlıklar zamanla elde edilir. Dolasıyla arkadaşların buraya ilk geldikleri tutumları ile şimdiki tutumlarını gelişimlerini seyrettiğimizde büyük farkların olduğunu görebiliyoruz. Bu sadece kendimizi geliştirmek açısından değil ülkedeki ekonomik gelişme de bu şekildedir. Entelektüel gelişme demek hepsine katkı sağlama amacındadır. Dolasıyla sempozyuma nasıl hazırlanılır, nasıl sunulur, bu alışkanlık nasıl edinilir bunların tecrübe edilmesine dayanan bir çalışmadır. Fatih arkadaşımızın da belirttiği gibi daha önceki sempozyum konuları temalı olarak yapılıyordu. Mesela “Gelecek Yüzyılda Türkiye’nin Ekonomi Politikası” daha sonra biz bunu kişi ya da fikir adamları şeklinde konuları yayarak işlemeye çalıştık.
Köprülü meselesi önemli bir meseledir. Her şeyden önce düşünmediğimiz şeyleri düşündürttüğü için önemli. Yeni kurulan bir devletin kuruluş aşamasında o dönemdeki insanların düşünceleri, tutumları, fikirleri, politikaları ve bunların ne anlama geldiğini anlamaya çalışmak amacımız. Öyle bir dönemden bahsediyoruz ki 1860’larda Türkler geldikleri Orta Asya steplerine dönmelidir diyen bir Batı var. Batı anlayışına karşı Anadolu’nun Türk olduğunu ortaya koyması ve siyasi, askeri, teknolojik olarak kendini yenilemesinin zorunda olduğu bir imparatorluk var. En zor yenilenen şey fikir yenilemesidir. Osmanlıcılık Batılıcılık gibi düşünce akımlarından bahsedildi. İnsanlar durup dururken fikir beyan etmezler. Bir ihtiyaç meselesidir. Birbirilerinin arasında nasıl fikir mücadelesinde bulunduklarını da görüyoruz. Kaybedilmiş bir medeniyeti yeniden kurmak esastır. Bir imparatorluğu tasfiye edeceksiniz. Yeni bir devlet kuracaksınız yaşamak için bir siyasi alan elde edeceksiniz. Sadece bir tarihte olmuş bitmiş bir hadise olarak bakarsak çok yanılmış oluruz. Oysaki o dönemin ne anlama geldiğini idrak etmek zorundayız. Bizim burada yapmaya çalıştığımız şey anlamak.
Ve hocamın belirttiği bir husus var. Bu çalışmaların hepsi bilimsel bir zihnin inşa edilmesi içindir. Bilimsel zihniyet gelişime açık ve soğukkanlı bir zihniyettir. Bilimsel çalışmalar, incelemeler heyecanla yapılmaz. Heyecanla başlayabilirsiniz, ama tartışmalarda kesinlikle sakin olmak zorundasınız. Ne dediğinizi bilmek mecburiyetindesiniz. Bilimsel çalışmalarda söylenen her sözün bir anlamı vardır ve zihin kısıtlanamaz. Bunun için de insanların birbirine tahammül etmeleri gerekir.
‘’Geçenlerde bir sempozyumda oturum başkanıydım, konuyu toparlayacaktık ki birisi soru sorarken yakaladığım kısmında şöyle dedi: “Bir doçent, başbakanı nasıl eleştirir?” Bilim adamı için başbakan ya da başbakan olmayan herhangi birisi arasında fark yoktur. Fikir bazında kalmak kaydıyla her şeyi tenkit etme hakkına sahiptir. Düşünceyi sınırladığınız andan itibaren artık orada fikrin gelişmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Dikkat etmemiz gereken şey adab-ı muaşeret sınırları içerisinde kalmak, edepli olmak, hak ve hukuka saygı göstermektir. Allah ve Allah’ın indirdiği ilahi dinleri duyduk ve iman ettik, peygamberlere ve getirdiklerini duyduk ve iman ettik. Onun dışındakiler insan aklının eseridir, hiçbir insan aklı da diğer insan aklından üstün değildir’’.
Gelişme 2’yi bitirenler gelecek sene sunumlarını yapacaklardır. Sizlerin ilgisi bizi motive diyor. Herkese teşekkür ederim diyerek konuşmasına son verdi.
SEMPOZYUMA DAİR
Bu faaliyetleri ben çok önemsiyorum gençlerin akademiye hazırlanması anlamında, sadece akademiye hazırlanması anlamında da değil, birikimini yansıtma, okuduğunu anlatabilme kabiliyetini kazanma açısından da bu faaliyetler çok önemli, topluluk karşısında konuşma cesaretinin kazanması ve okumaya teşvik etme anlamında da önemli yani faydası saymakla bitmiyor. Bu sebeple sempozyuma katılan, özellikle de tebliğci olarak katılan arkadaşlarımızı şanslı görüyorum.
Necmettin ÖZMEN
Arkadaşlarımız belli ki emek sarf etmişler, güzel bir paylaşım oldu. Onları tebrik ediyorum performanslarında dolayı, teşekkür ediyorum bu bilgileri bizlerle paylaştıkları için de, inşallah ileride kendilerini daha da geliştirirler ve bugün burada olan bilgi paylaşımları inşallah süreklilik arz eder aynı şekilde.
Ahmed Raşid YILDRIM (GİRİŞ 2)
Sempozyum güzeldi. Çok istifade ettiğimi düşünüyorum. Bilmediğim birçok şeyi öğrendim. Onun dışında ilk sempozyum, Sabri F. Ülgener, sempozyumundan da faydalanmıştım bundan istifadem daha iyiydi o sempozyuma göre. İnşallah bende bir gün bu tarz sempozyumlarda görev alırım.
Ebru ERMAN (GİRİŞ 2)
Sempozyumu genel olarak beğendim ben de daha önce sempozyumda sunum yapmıştım ve çok heyecanlanmıştım, arkadaşlarımın konuya hakimiyetiyle sunumları gayet etkiliydi. KOCAV’ın bu tip faaliyetleri benim için çok önemli çünkü ileride iyi bir sunum yapabilmemize önemli bir katkısı olduğunu düşünüyorum. KOCAV’a da bu faaliyetlerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Emine CAN ( İhtisas )
Fuad Köprülü sadece klasik tarihçi kimliğiyle tanınır. Ama bu sempozyumda öğrendik ki, edebiyat tarihçisi kimliği daha ön plandaymış. Türk Edebiyatı, Halk Edebiyatı, Türk Edebiyatındaki Mutasavvıflarını da gün yüzüne çıkarması tekrar akademik camiyaya ahu can etmesi Yunus Emreleri kazandırması bilinen belki unutulmuş gereği kadar değeri bilinmemiş Türk milletinin milli ve manevi değerlerinin tekrar günışığına çıkarmış ve akademik camiyaya kazandırmış olduğunu da burada sempozyumdan öğrendik faydalı bir sempozyumdu bizim için KOCAV’ın bu tür ışık olma faaliyetlerinin devam etmesini temenni ediyorum.
Oğuzhan SUCU (İhtisas 2)
Sempozyumumuzun konusu Fuad Köprülüy’dü. Edebiyatçı olduğum için benim de dikkatimi çekti. Milli edebiyatla ilgili onun görüşlerini anlattım. Nasıl bu akıma dahil olduğundan bahsettik. Çok faydalı olduğunu düşünüyorum Fuad Köprülü çünkü edebiyatımız için ve tarihimiz için, sosyolojimiz için çok önemli bir isim. İnsanların bundan haberdar olması bizi çok mutlu etti. Hem çalışmada yer aldığım için hem de programın düzenlenmesi noktasında gerçekten mutluyum, teşekkür ediyorum.
Ebra AKBULUT (ihtisas 2)
Bu sene M. Fuad Köprülü’nün öğrenci sempozyumu yapıldı bizim oturumumuzda da milliyetçilik bahsi Erol Güngör, Ziya Gökalp ve Fuad Köprülü’nün milliyetçilik bahislerine girildi. Soru cevap kısmında özellikle çok eğlenceli ve zevkli bir hale geldi. Ağır bir konuydu ama bir saatte halletmeye çalıştık, emeği geçenlere teşekkür ederim.
Erdem UMUDUM (İhtisas 2)
M. Fuad Köprülü’nün sempozyumuna katıldık. Güzel bir sempozyum oldu özellikle soru cevap kısmı çok iyiydi. Benim hoşuma giden kısmı sadece M.Fuad Köprülü’den değil aynı zamanda onun etkilendiği ve ondan etkilenen insanlardan da bahsedildi Ziya Gökalp,Erol Güngör, Hüseyin Nihal Atsız gibi. Milliyetçilik bahsi olduğu için de ilgi çekiciydi, bu insanların milliyetçilik görüşündeki Köprülü’ye etkileri ve Köprülünün etiklilerinin anlatıldığı kısım çok güzeldi üstelik geniş bir kapsamda ele alındı konular.
Aybike YILMAZ (Giriş 2)
Arkadaşlarımız gayet güzel hazırlanmışlar. Dinlediğinizde bilgilerine hâkim olduklarını, kaynaklara hâkimiyetlerini hissediyordunuz.
Ebuzer KARAHAN (GELİŞME 2)
Fuad Köprülü bir tarih öğrencisi olmam hasebiyle de örnek alınması gereken bir mütefekkir. Fuad Köprülü’nün ne kadar iyi bir tarihçi, Türk tarih yönteminde ne kadar önemli olduğunu şuradan anlıyorum Fuad Köprülü menkıbelere bağlı kalmadan, kendi yolunda ilerleye ilmi metotlara bağlı kalan, bilmediği konuda bilmediğini hiç çekinmeden söyleyen ve dogmalara bağlı kalmayan bir tarihçiydi, objektif tarihçilik yolunda çığır açan bir insan, bu yüzden Fuad Köprülü’yü bir idol olarak görüyorum ben de. Sempozyuma gelecek olursam güzeldi. Bildiklerimizin yanında bilmediklerimiz de vardı özellikle hocalarını yeterli görmediği için okulu bırakması çok düşündürücü. Ve ayrıca bizim ne kadar yetersiz olduğumuzu gösteriyor, çünkü bizim de yetersiz hocalarımız olmuştur okullarda biz o kadar yetersiziz ki Fuad Köprülü’nün yaptığını yapacak cesareti kendimizde bulamıyoruz.
Emir KARAKAYA (GİRİŞ 2)
Hazırlayanlar
Bahar OĞUZ (İhtisas 2)
Orhan ÖNDER (Gelişme 2)