Ocak ayının son Cuması Divan Sohbeti’nde Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Ümran Ay ile beraberdik. Bu haftanın konusu Bağdatlı Rûhî ve Ziyâ Paşa idi.
Bağdatlı Ruhi 16. Yüzyıl şairlerindendir. Adından da anlaşılacağı üzere Bağdat doğumludur. Bağdat’tan bahsedip de şehrin güzelliğine değinmemek, güzelliğinden dem vurunca da malum sözü söylememek olmazdı. “Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyâr olmaz.’’ Konuşmacı edebiyatçı olunca galat-ı meşhurların aslını söylememek de olmazdı. Sözün aslı “Ane gibi yar, Bağdat gibi diyâr olmaz’’dır. Ane, Bağdat yakınlarında bir uçurumun adıdır.
Bağdatlı Ruhi’nin gerçek ismi Osman’dır ve o da babası gibi sipahidir. Asker bir şair olması hasebiyle halktan ayrı düşmemiştir. Edebiyatımızda terkib-bentiyle meşhurdur.
Gör zâhidi kim sâhib-i irşâd olayım der
Dün mektebe vardı bugün üstâd olayım der
Zahmetsiz rahmet umanlar, hemen hazıra konmaya bakanlar; rüşvetler, adam kayırmalar, dün de dertti bugün de dert. Ziya Paşa’nın kendisinden 300 yıl önce yaşamış olan Bağdatlı Ruhi’ye nazîre yazması da bu aynı dertten muzdarip oluşun mahsülüdür. Nitekim kendisi de bu durumu şöyle ifade ediyor:
Pek rengine aldanma felek eski felektir
Zîrâ feleğin meşreb-i nâsâzı dönektir
Ay, sohbetinde İran’dan Balkanlara; Osmanlı’dan bugüne farklı coğrafyalara ve devirlere uzandı. Muhtelif sahalardaki insanlardan müteşekkil meclisimizde bol çaylı, bol eleştirili ve aynı zamanda bol esprili birkaç saatin ardından güzel temenliler ve Ziya Paşa’nın şu sözleri ile sohbet sonlandırıldı.
Âdem olanın hayr olur âdemlere kasdı
İnsanlığa insanda budur işte delâlet.